“Ankara'da salı günleri yapılan grup toplantılarıyla bu iş olmaz. İstanbul'un ağırlığının Ankara'dan fazla olduğunu anlamak gerekiyor. İstanbul'u yönetmenin ne anlama geldiğini herkes daha iyi biliyor.”
Ekrem İmamoğlu'nun basın toplantısından önce konuştuğum bir kurmayı, bu tespitleri yaptı ve ardından İmamoğlu da kameraların karşısında çıktı, mealen şu cümleyi kurdu: “Karargah Ankara değil karargah İstanbul.”
Soru ve cevaplarıyla bir saati aşkın konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, “Adayım demedim yola çıkıyorum” dedi ve “karargahın İstanbul” olduğunu şöyle anlattı:
“… Geçen dört yılda İstanbul Büyükşehir Belediyesi iktidarın baskılarına karşı direncin simgesi oldu. Saraçhane, hukuksuz seçim iptaline ve içi boş ‘Ahmak Davası' benzeri siyasi davalara karşı bir demokrasi meydanına dönüştü. Ama biz yılmadan ve asla vazgeçmeden yüksek azim ve iradeyle çalıştık. İstanbul için ürettik, İstanbulluya hizmet ettik.”
Konuşmanın “Karargah neden İstanbul?” sorusuna yanıt verelim.
İmamoğlu dedi ki: “İstanbul'u kazanan bir belediye başkanı dünyanın en önemli şehirlerinden birine hizmet etme onuruna ulaşır. Eğer o kişi milletin ona tanıdığı bu fırsatı iyi değerlendirir ve milletin takdirini kazanırsa bu başarı onu ulusal ve uluslararası siyasette çok önemli başka noktalara taşır.” İBB Başkanı varını yoğunu “İstanbul” için koyacak “ulusal ve uluslararası başarı” için, bu net!
Kritik konulardan birisi de ‘değişim'di. Bunu anlatırken “misyonunu” da anlattı İmamoğlu:
“Sayın Genel Başkanımla 4 kez yaptığım buluşmada bir değişim ve dönüşüm sürecinin zaruri olduğunu ifade ederken kendimle ilgili hiçbir şart koşmadım. Sakın ha Genel Başkanlık gibi bir şartım olamaz. Partinin kurulları, kongreleri vardır. Ekrem İmamoğlu İstanbul'da kalmalı, İstanbul'a ne olacak gibi konuşmalar olsa da benim makam üzerinden ne bir tayinim ne bir tarifim asla olmamıştır. Benim misyonum ülkenin geleceği misyonudur.”
Konuşmanın merkezinde “İstanbul” olunca, ilçe belediye başkan adaylarının kim/kimler olması da gündeme geldi. İmamoğlu'nun şu cümleleri iddialı: “İstanbul'un 39 ilçesinin sağlıklı röntgeni, hangi ihtiyaçlarının nasıl çözümlerle insanını mutlu edeceği konusunda yönetimimizin yaptığı çalışmaların başka bir kurumda olabileceğini düşünmüyorum.” Buradan da anlaşılıyor ki; İmamoğlu hem İstanbul için aday hem de ilçe belediye başkanlarının tespiti için “adres benim” mesajı veriyor.
Parti içi “disiplini” etkileyecek konulara girmemeye çalıştı ancak üstü kapalı net mesajlar verdi.
Örneğin…
22 Temmuz'da, basına kapalı yapılan belediye başkanları toplantısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun şu cümleyi kurduğu yazıldı, çizildi: “Genel başkanlık yükünü taşıyabileceğine inandığım, CHP ilkelerine bağlı, geçmişi temiz birisi olsa yarın bırakırım.” Yalanlanmadı bu cümle!
Dün İmamoğlu, “Kurultayda Özgür Özel ya da başka bir ismin başkan adaylığına destek verir misiniz?” sorusuna, “CHP'nin tarihini bilen, geçmişi tertemiz evlatları vardır. Bunlardan ismi geçtiği için söylüyorum birisi Özgür Özel'dir. Bunlar zaman içerisinde konuşulur” diye yanıt verdi. Bu çok açık bir göndermeydi “geçmişi tertemiz evlatları” üzerinden!
SONUÇ: Önceki gün Kılıçdaroğlu dedi ki: “İstanbul ve Ankara'da Ekrem Bey ve Mansur Bey'in seçimleri kazanacağından eminim.” Ekrem İmamoğlu da “büyük İstanbul ittifakı”nı kurmak için yola çıktı.