Dün yazdım, biraz daha açmakta yarar var. Ekrem İmamoğlu'nun yakın çalışma arkadaşlarından birisinin yaptığı şu tespitin izini biraz daha sürelim: “Karargah Ankara değil karargah İstanbul.”
Önce, ne “değişimci” ne de “Kemalci” üst düzey bir CHP'linin şu cümlesiyle başlayayım:
“Ekrem Bey'in dört aylığına da olsa İBB başkanlığını bırakması linç edilmesi için yeterli bir sebepti. Bunu göze almak istemedi. Bu sistemde genel başkanlık hele ki vekil değilsen fazla bir şey ifade etmiyor. Ancak şunu söyleyebilirim: 28 Mayıs'tan bir gün sonra ‘değişim' diye videoyla başlayan süreç Ekrem Başkan için doğru değildi. Tez canlılık yaptı dersem abartılı olmaz. Yoksa tabii ki değişim olmalı ama zamanlama önemliydi. Kurultaya kadar geçen süreci izleyeceğiz.”
Tekrar başa dönersem:
İmamoğlu uzun soluklu bir yolculuk için karar verdi. En azından kararını açıkladı. Karargahın adresini İstanbul olarak işaret etti. Söğütözü'ndeki genel merkez binasının da yerel seçimlere kadar rahatlamasını sağladı. Süreci yakından takip eden bir isimse “Rahatlayan sadece Kemal Kılıçdaroğlu değil Ekrem Bey de rahatladı” dedi ve açtı:
“Üç aydır CHP'deki kaotik hava, ‘değişimin merkezinde' olan İmamoğlu'ndan beklenti had safhadaydı. Birincisi, Kılıçdaroğlu'nun eli rahatlamış oldu ve ilçe-il kongrelerinde daha rahat hareket edecek. Sonuçta; genel başkanlık için değil İstanbul için aday olan bir isim var.
“İmamoğlu da rahatladı: Zor bir karar verdi ama İstanbul'un önemine vurgu yaparak ‘ittifak' modelini hatırlattı. Hedefi belli: Önce İstanbul sonra da değişmeyeceği ortaya çıkan başkanlık sistemi modeli üzerinden cumhurbaşkanlığı adaylığı. Zaman her şeyi gösterecek.”
Şimdi gelelim İmamoğlu'nun açıklamasındaki vurguya:
“2019'da olduğu gibi CHP'lilerle, farklı partilere gönül veren İstanbullularla, İstanbul gönüllüleriyle tekrar İstanbul ittifakını en güçlü şekilde kurmaya geliyorum. İstanbulluları bu yürüyüşe davet ediyorum.”
Burada öncelik CHP-İYİ Parti ittifakında. İmamoğlu çevresine göre “İki partinin anlaşmasıyla İstanbul kazanılır”.
O zaman iş Kılıçdaroğlu'nun “ittifak” hamlelerinde bitecek gibi. Neden mi? 12 Ağustos'ta Kılıçdaroğlu, Halk Tv'den Fikret Bila'ya şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Demirel'in deyimiyle siyasette 24 saat uzun bir süredir. Benim değerlendirmeme göre Türkiye'nin geleceğini, çıkarlarını, huzurunu önceleyen muhalefet partileri bir araya gelirler. Burada önemli olan ölçü Türkiye'nin geleceği ve çıkarlarıdır. Bu ölçüyü esas alan muhalefet partileri işbirliğine yönelirler. Önemli olan Türkiye'dir. Türkiye'nin geleceğidir. Türkiye'nin huzurudur.”
Bu noktada Kılıçdaroğlu'nun çağrısı İYİ Parti lideri Meral Akşener'e. Akşener'in de 26 Ağustos Afyonkarahisar toplantısında “siyasi rotasını” anlatmasının ardından “yerel seçim” çalışmaları başlar. (Ki önceki gün Başkanlık Divanı'nda İYİ Parti liderinin ‘Afyon konuşması için çalışıyorum' mesajı verdiğini parantez açarak söylemiş olalım.) İYİ Parti'deki hava, “Altılı Masa gibi son güne kalmamalı aday ve çalışmalar. Net kararlar alınıp, kamuoyuna ilan edilmedi”.
SONUÇ: Kılıçdaroğlu'nun 2019'daki yerel seçim planı tutmuştu. Ancak o zaman başarıyı isteyen bir yurttaş topluluğu vardı. Şimdiyse “yılgın” ve “yenilgi” yaşamış kitleyi toparlamak gerekecek. İmamoğlu'nun, “Rakibimi tanıyorum” sözüne atıfta yapalım: Özellikle İstanbul ve Ankara seçimlerinde rakip Cumhurbaşkanı Erdoğan ve o 28 Mayıs gecesi “yerel seçim” çalışmasına başladı.