Bir ürünün imal edilebilmesi için hammadde tedariğinden itibaren, o ürünün tüketiciye ulaşmasına kadar yapılan tüm lojistik faaliyetler tedarik zinciri olarak adlandırılır.
Neden tedarik zinciriyle başladım?
Çünkü; pandemi süreci ve kapitalizmin kendi içinde yaşadığı çelişkiler üzerinden değerlendirme yaptığımızda özellikle İngiltere'nin “tedarik” üzerinden yaşadığı sorunlara odaklanmakta fayda var. Bundan iki yıl önce Türkiye'de İngiliz Ticaret Odası (BCCT) Üst Yöneticisi Emrah Öz şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Türkiye'nin sunduğu imkanlar, artık ticari rotasını Avrupa Birliği'nden (AB) bağımsız çizecek bir ülke olan İngiltere için çok fazla potansiyel oluşturmaktadır. Lojistik kolaylık, deniz, hava ve kara yolu taşımacılığında ulaşılması kolay bir ülke olması ve merkezi lokasyonu, İngiliz yatırımcıların Türkiye'yi tercih faktörlerinin başında yer alıyor. (28 Ocak 2021)”
Şimdi gelelim yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı görevine getirilen Mehmet Şimşek'e. Seçimlerden hemen önce Beştepe'ye yakın bir isim şu bilgiyi vermişti:
“28 Mayıs'tan sonra ekonomik anlamda Batı'dan gelebilecek saldırılara karşı İngiltere özelinde çalışmalar yapıldı. Şimşek bu konuda İngiliz finans çevrelerine, ‘Tedarik zinciri konusunda Türkiye size yardımcı olacak. Bizimle ilişkilerinizi yeniden gözden geçirin” mealinde mesaj verdi. Mehmet Şimşek'in esas rolü ülkeye yönelecek finans tehditlerine karşı koruma kalkanı diyebiliriz.”
Aklıma Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Londra tefecileri ve muhalefet” ilişkisini gündeme getirdiği açıklamaları geldi ve Beştepe'yi yakından tanıyan bu isme “Ne oldu tefeciler?” diye sordum: Yanıt ilginçti:
“Şimdi herkes Şimşek üzerinden okuma yapıyor. Gözden kaçmaması gereken husus Cevdet Yılmaz'ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ilan edilmesi. Yılmaz planlamacıdır ve Hazine'nin atacağı adımlarda koordinatör olarak karşımıza çıkacaktır.”
Biraz daha derine inmek istedim. Yine Beştepe'nin röntgenini iyi çekebilecek bir bürokrat ve bir gazeteciyle konuştum, şu tespitleri yaptılar:
“Cevdet Yılmaz milli ekonomi programından yana. Devlet Planlama Teşkilatı kökenli ve devletin ekonomideki rolünü çok önemser. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu. Şunu unutmayın: Türkiye her şeye rağmen milli ekonomik program uyguluyor. Bu programın ana esaslarının korunacağı ve güçlendirileceğini göreceğiz.”
Anladığım ve öğrendiğim kadarıyla Cevdet Yılmaz, Erdoğan ile Şimşek arasında “köprü”! Seçimden iki gün sonra yapılan uluslararası değerlendirmelerde, Cevdet Yılmaz'ın, Şimşek'in kontrolünde çalışacağı konusunda yazılar kaleme alınmıştı ama durumun daha farklı olduğu anlaşılıyor. Biraz daha açalım…
Erdoğan'a verilen brifingler
Beştepe ve AKP çevrelerinde Cevdet Yılmaz'ın izleyeceği yol haritası üzerinde yapılan değerlendirmeleri de masaya yatıralım. Dünyanın yaşadığı sorunu “büyüme, istihdam ve enflasyon” üzerinden okuyan Yılmaz ve arkadaşlarının Erdoğan'la anlaştığı konu şu:
“Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat yoluyla büyüme. Bu konuda, büyüme ve istihdamdan ödün vermeden enflasyonla mücadele etmeyi planlıyorlar. Ekonomi bakanlıkları da bu konuda Yılmaz'la uyumlu olacaktır.”
Beştepe koridorlarından çarpıcı bir bilgi de şu:
“Erdoğan ve arkadaşları, 4-5 ay öncesinde kabine başta olmak üzere özellikle ekonomi yönetimi konusunda çalışmalarına başladı ve öncesinde bazı ekonomistlerden de değerlendirmeler, brifingler aldı. Aslında ekonomi modeli konusunda güncelleme yapmaya başladı. Erdoğan'a sunulan raporlarda vurgunun başlığı şu oldu: ‘Ekonominin düşmanı belirsizlik, güven ve ekip.' Beştepe de buna göre konumlanmaya gitti.”
Burada sorun şu: Merkez Bankası'nın özerkliği, faiz artırımı ve kemer sıkma konusunda Cevdet Yılmaz'la Şimşek farklı düşünüyor. Bu çelişkiyi nasıl giderecekler, göreceğiz!
Şimdi gelinen noktada yurtdışı kaynakları “sağlam” olan bir siyasetçi şu uyarıyı yaptı bana:
“İngiltere, Rusya, Çin üzerinden Türkiye okumaları yapmakta fayda var.”
SORU ŞU: Hakan Fidan, Yaşar Güler, Ali Yerlikaya, Yılmaz Tunç ve İbrahim Kalın'la birlikte yeni bir dönem mi başladı? Bunu da Beştepe ve güvenlik bürokrasisi üzerinden okumaya devam edeceğiz.