İki tespit…
İlki 17 Aralık 2022'de. Okuyalım:
“… Öte yandan sanki verilen karar kesinmiş gibi sanki hemen siyasi yasak verilmiş gibi bu kararı istismar eden dış ve iç çevrelerin hangi hesaplarla hareket ettiğini de dikkate almak gerekiyor. Bu karar üzerinden ‘kazanabilecek aday' operasyonunu canlandırma çabası net görüldü. Sayın Kılıçdaroğlu'nun önünü kesme gayretlerinin artacağı anlaşılıyor.”
İkincisi de 3 Mart 2023'te. Okuyalım:
“… Akıl oyunlarıyla 2023 seçimlerine operasyon yapmaya çalışanların “kazanacak aday” projesinin tutmadığı anlaşıldı. Şimdi “adayı kazandırma” projesine geçecekler gibi. Boşuna çaba. Oysa asıl mesele ‘seçmeni kazanmak'. Bunu başaracak liderin yine CB Erdoğan olacağı net görülüyor.”
Üç ay arayla yapılan iki tespit kimin mi? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum'a ait.
Neden Uçum'un bu değerlendirmeleriyle başladım?
Çünkü; 2 Mart'tan bu yana Millet İttifakı cenahına odaklanan bakışın bir de Beştepe tarafına bakılması için! Anlaşılan o ki, “Kazanacak aday” projesinin “uluslarararası operasyon” olduğunu düşünenler bugün yeni projenin “Kemal Kılıçdaroğlu'nu kazandırmak” olduğunu iddia ediyor. Bu tartışma aslında Altılı Masa kurulduğunda başladı ve masanın “ABD-Batı” tarafından oluşturulduğu dillendirildi. Bunun en somut örneğini de iktidara yakın gazeteciler dışında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin ağzından duyduk:
“… Mahkeme kararının hitamında, senaryosu önceden yazılmış filmin Saraçhane'de gösterime sokulması da kategorik bir operasyondur. Nitekim operasyonun hedefi CHP Genel Başkanıdır. (15 Aralık 2022/Devlet Bahçeli/Sosyal medya paylaşımı)”
“… Saraçhane tiyatrosu tutmaz. Kılıçdaroğlu'nu katakulliye getirip İmamoğlu'nu parlatma amacının Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesiyle ilgili olduğu kesindir. CHP ve 6'lı masa tamamıyla yabancıların güdümündedir. Kılıçdaroğlu adaysan çık söyle, korkma… (18 Aralık 2022/Devlet Bahçeli/Mersin mitingi)”
Şimdi yapılan açıklamaları arka arkaya okuduğumuzda ve birleştirdiğimizde iktidarın (Bahçeli de dahil) gelişmeleri nasıl okuduğunu iddialar üzerinden değerlendirebiliriz:
Kılıçdaroğlu'nun adaylığını istemeyen ve “kazanacak aday” konusunda ısrarlı olanlar hareket halinde. Bu ısrarı yapanlar Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın aday olmasını istiyor.
İmamoğlu'na getirilen siyasi yasak ve Saraçhane'de İYİ Parti lideri Meral Akşener'in öne çıkması projenin önemli ayağı.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu adaylığını açıklamalı ve geri adım atmamalı.
Akşener'in masadan ayrılması ve geri dönüşü, kazanacak adaydan “adayı kazandırma”ya evrildi. İki belediye başkanının ismi bu yüzden başkan yardımcılığı için bildiriye konuldu.
Gelinen noktada, iktidar cenahı “korkma, aday ol” dediği CHP liderinin de artık uluslararası destek aldığına inanıyor! Beştepe ve MHP üzerinden yaptığımız okumayı destekleyen bir başka olgu da şu: Erdoğan ve kurmaylarının seçim sürecinde “Türkiye'nin yeniden inşası” sloganı dışında “yerli-milli-gayrı milli” tartışmalarını da gündeme getirecek.
Peki bu süreçte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu nasıl bir yol haritası izleyecek? “Dış mihraklar” konusunda ne düşünüyor? Bunları da yakında öğreniriz!
Ancak… “Kazanacak aday” tartışmasını açan kanadın “milli” olmadığını söyleyen iktidar aslında Kılıçdaroğlu'nun “yerli ve milli” olduğunu düşünüyordu. Gelinen noktada bu tespitlerini değiştirdikleri anlaşılıyor. Oyunu kuran ve bugünlere getiren CHP liderinin de mutlaka bir bildiği vardır ve dünya okuması yapıyordur. Son iki ay bize öğretici olacak?