“ … Seninle beraber daha çok yerlere bakacağız nişanlım, yıldızlara, dost yüzlerine, Memedimizin gözlerine, güzel günlere, beraber yan yana bakacağız…
Önümüzde dinç, kuvvetli, dolgun ve manalı bir hayat var daha. Gönlün kocalmasın nişanlım. Bak ben topal bacaklı, ihtiyar bir çınar ağacına benzeyen gövdemin içinde, her dem taze, her dem kuvvetli ve her dem senin ateşinle dolu, aşınmamış, pırıl pırıl bir yürek taşıyorum. Seni düşünürken ben gençleşiyorum. Bacağımın sızısı duruyor. Sen de beni düşünürken genç ol, kuvvetli ol! (5 Temmuz 1993/Piraye'ye Mektuplar/Nazım Hikmet”
Buca Cezaevi'ndeki son görüşmede Çetin Doğan'ın ayağındaki ağrılar arttığı için fizik tedaviye başladığını öğrenmiş yol arkadaşı! Nazım'ın ağrıları gibi! Zaten hastalık anlamında yok yok Çetin Doğan'da.
Dün konuştum emekli orgeneral Çetin Doğan'ın eşi Nilgül Doğan'la.
9 Kasım'daki son ziyaretten bir kare yolladı bana…
Elleri sıkı sıkı sarılmış!
1969'da başlayan aşk hikayesinin özeti: Bırakılmayan eller.
Peki bu hikaye nasıl başladı?
Albay Mehmet kızını Doğan'a vermek istemedi
Babası Susurluklu Çerkez Arif Bey idi Çetin Doğan'ın. Dokuz yıl astsubay ve sonra çiftlik işleri, memurluk. Ne tesadüf! Nilgül Doğan'ın babası da subaydı ve yolları Polatlı'da kesişti o ellerin:
“Babama Hafifçi Mehmet derlerdi. ‘Hafif bir şey yiyelim', ‘hafif yürüyüş yapayım' diye konuştuğu için arkadaşları bu lakabı takmış. 1969'du… Babam Polatlı Topçu Okulu'nda albay, Çetin de Polatlı'da öğrenci. O yıl istediğim bölümü (Eczacılık ve tıp) kazanamayınca yedi ay bankada çalıştım. Bankada görmüş beni…”
Çetin ara ara bahane bulup bankaya gitmeye başlamış ve gözü Nilgül'de. Fırsatını bulduğunda da kompliman, Nazım'dan şiirler! “Gönlümü böyle fethetti” dedi Nilgül Hanım:
“Yedi aylık flörtün ardından Çetin beni istemeye geldi. Anne-baba yok, tek başına. Bu arada ben onun asker olduğunu bilmiyorum. Bankaya geliyor, yakışıklı, güzel giyimli bir genç. Bilmiyorum gerçekten. Sözlendiğimiz gün okuldan bir hocası ‘Böyle olmaz' diyor ve Çetin'in yanında geliyorlar istemeye.”
Albay “Hafifçi” Mehmet, Çerkez Arif Bey'in oğlunu beğeniyor ama kızını vermek istemiyor. Neden mi?
Kendisinden biliyor; az kazanacaklar, tayinler vs… Kızının zorluk içinde yaşamasına gönlü el vermiyor. Anne ise istekli! Yakışıklı ve beyefendi öğrenci. “Verelim bey” diyor. Sözleniyorlar. Peki Çetin Doğan Paşa romantik mi?
“Bir yıl içinde evlendik ve ben iki çocuğumla yeniden üniversiteye girdim. Ankara Basın Yayın'ı bitirdim. Çetin çok güzel şiir okur, ha bu arada Ruhi Su'dan türkü okumayı da çok sever. Sesini kalınlaştırırdı ben de dinlerdim. Zaten hep ‘Sesim güzel olsaydı' diye üzülür. Evlendiğimizde gördüm ki Cumhuriyet okuyan, yabancı yayınları takip eden bir subay. O dönem ilk çocuğumuz doğduğunda adını Barış koyduk ve komutanları kızdı. Bize ‘Komünizmle mücadele ediyoruz, sen barış diyorsun' dediler… Vazgeçmedi Cumhuriyet'ten ve Türkiye sevdasından. Romantik birisi Çetin. Arkadaşları salon subayı derlerdi kıtalarda görev yapınca ‘Biz böyle asker görmedik' cümlesini sık duyduk. Salonla kıta buluştu. (Gülüyor)”
Her hafta mektuplaşıyorlar
Peki cezaevinden mektuplaşma sürüyor mu? Nazım Hikmet, Piraye'ye 1933'ten 1950'ye kadar, 17 yıl boyunca çeşitli cezaevlerinden mektuplar yazdı. 1938'te bir daha çıkamayacak biçimde 28 yıl hapse mahkum edildiğinde o günün koşullarında ziyaret olanakları çok kısıtlı olduğundan yalnızca mektuplar kalmıştı. Yoldaşlıkları mektuplarla sürdü. 17 yılda yazılmış 581 mektup.
Sesi titredi Nilgül Hanım'ın: “Her hafta yazışıyoruz. Duygular başka nasıl anlatılır.”
Evet… 53 yıllık aşkın kısa hikayesi böyle. Bir de cezaevi koşulları var. Şu notla bitirelim:
Çetin Doğan 15 gün önce mide kanaması geçirdi. Ancak Doğan'ın muayenesi için tam beş gün sonra doktor gönderildi. Buca Cezaevi Müdürlüğü ise Çetin Doğan'ın İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürülüp getirilme işlemi için yanına 10 koruma görevlisi verilmesi ve bu korumaların gidiş-geliş uçak biletlerini Çetin Doğan'ın ödemesi gerektiğini bildirmişti. 28 Şubat davası tutuklularından 82 yaşındaki Çetin Paşa'nın iç kanama geçirmesi sonucu endoskopi ve kolonoskopi için 6 Aralık'a gün verildi. Doğan, “Hayati tehlikesi var ancak cezaevinde kalabilir” raporu veren sağlık kurumlarına güveni kalmadığı gerekçesiyle endoskopi ve kolonoskopiyi reddetti.