En tehlikeli alanda yüzmekten bahsediyorum! Tarikat ve cemaatler üzerine konuşmak ve yazı kaleme almanın ne kadar zor olduğunu İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nda yaşadık. 6 yaşında evlendirilen H.K.G. adlı kız çocuğu (bugün 24 yaşında) hakkında yazan-çizenlere karşı suçlamalara bakın:
“28 Şubat'ı hortlatıyorlar”, “Kızın ailesine yargısız infaz yapılıyor”, “Bu laik kesimin bir oyunu ve bir yapı tarafından planlandı”…
Uzatmak mümkün. Hatta…
Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi dün köşesinde daha da ileri gitmiş:
“… Abisi ve iki kız kardeşi H.K.G.'nin Kuran-ı Kerim'i okumaya geçtiğinde ya da hafızlık merasimi öncesinde kendi ısrarı üzerine gelinlik giyip fotoğraf çektirdiğini anlattılar. Kendileri de gelinlik giymişler. İki kız kardeş o fotoğrafları paylaştılar. Ayrıca bu olayı gündem yapanların siciline bakınca kuşkularım artmaya başladı.
“… Çünkü 28 Şubat sürecinde biz bunları çok yaşadık. Fadime Şahin, Müslüm Gündüz olayını unutmadık. Ali Kalkancı manşetleri dün gibi hafızamızda duruyor. 28 Şubat, Fadime Şahin üzerinden kurgulandı. Bu olay için aynı şeyi söylemiyorum. Ama bunun üzerinden muhafazakâr insanları töhmet altında bırakmaya çalışmayalım. Eğer birileri bunun üzerinden yeni bir Fadime Şahin-Müslüm Gündüz komplosu hazırlıyorsa ortaya çıkaralım. (Bebek gelin olayında soru işaretleri/9 Aralık 2022/Hürriyet)”
Kimin siciline baktığını merak ediyorum Hürriyet yazarının?
Olayı ortaya çıkaran Timur Soykan'ın mı, Murat Ağırel'in mi? Takip eden ve yazan benim mi? Gerçekten merak ediyorum siciline baktığı isimlerin. Dün sabah yazıyı okuyunca çok sinirlendim ve sosyal medyada “Hodri meydan” dedim, kendine güvenenin çıkacağı meydandan bahsettim!
Medyanın resmi kaydı: ARŞİV
Sicil…
Resmi kayıtların kaydedildiği kütük.
Medya ve siyasette de resmi kayıtların kaydedildiği kütüğün adı arşivdir! Girelim arşive ve kimin Pensilvanya'da “mutlu” olduğuna bakalım. Olur mu? Yanındaki yörendeki gazeteciler de anlatsın o günleri.
Örneğin…
Abdulkadir Selvi, 25 Kasım 2013 tarihli yazısında “Durun siz kardeşsiniz” demişti: “Cemaat nezaketine yakışmayan, diyalog yerine savaşı tercih eden, ‘Hiçbir ahlaki kriterimiz kalmadı' şeklindeki yaklaşım, en büyük zararı cemaate ve dershanelere veriyor. AK Parti sadece bir parti değil. Erdoğan sadece bir parti lideri ya da Başbakan değil. Biz meselelerimizi Ergenekoncuların üslubu ile tartışmamalıyız. Şahinlerin hakaret yarışına değil, aklı selime ve sağduyuya ihtiyacımız var. Müslümanlar meselelerini aralarında meşveretle halleden ve temiz ahlak sahibi kişilerdir. O nedenle karga sesli şahinlere susunuz artık diyorum ve bir Yeşilçam repliği olarak değil, kalbimin ta derinlerinden seslenmek istiyorum: Durun siz kardeşsiniz.”
Örneğin…
7 Şubat MİT krizinden 22 gün sonra…
Selvi, o dönem Yeni Şafak'ta “Made in fitne'ye cevap” başlıklı yazısında, krizi “AKP-Cemaat fitnesi” olarak yorumlamıştı. Selvi o tarihte şunları yazmıştı:
“Bu kez, yeni darbe planının altında, ‘Made-in fitne' yazıyor. Silahı kaos çıkarmak, kardeşi kardeşe kırdırmak. O nedenle AK Parti-Cemaat mücadelesi olarak körüklenmeye çalışılan bu durum karşısında Başbakan Erdoğan'ın ne diyeceği önemliydi. ‘İhlas ve muhabbet her türlü oyunu bozar' dedi Başbakan. Başbakan köprüleri yıkmak yerine, bu fitnenin yeni köprüler inşa etmekten geçtiğini bilecek kadar, yüksek bir imana sahip. (29 Şubat 2012/Yeni Şafak)
Örgüt, Hakan Fidan'ı almak için harekete geçmiş ve Abdulkadir Selvi “kardeşlerini” üzmemeye gayret ediyor!
Uzatmaya gerek yok. Kimse “yeni bir 28 Şubat için” harekete geçmedi! Çünkü… Yazan savcı belli, deliller ortada, devletin bakanları duruma el koymuş durumda. Zannetmiyorum o bakanlar da “yeni 28 Şubat” istesin!
NOT: Bir de Hürriyet yazarına diyorum ki; iddianamedeki ses kayıtlarının dökümüne bak ve sonra sayfaları çevir H.K.G.'nin evlendirildiği K.İ.'yle çekilen fotoğraflarını dikkatle incele. Gelinlikle olanı değil ama… O zaman anlarsın ne hissettiğini insanların ve özellikle kız babası olanların. Bu arada hatırlatmakta fayda var. H.K.G.'nin evlendirildiği kişiye 67 yıl, anne ve babaya da 22 buçuk yıl hapis istendi. Ayrıca 2012'de dosyayı kapatan savcı hakkında da HSK inceleme başlattı. Yani devlet iktidarı ve yargısıyla bu konunun artık peşinde… Sayın Selvi herhalde bunu unuttu!
İslam düşmanlığı yapan yok!
Kim İslam düşmanlığı yaparsa karşısında bizi bulacaktır.
Ancak; tarikat ve cemaat gerçeğini de unutmayalım.
Prof. Dr. Esergül Balcı'yı hatırlatmakta fayda var. 2018 yılında hazırladığı “Eğitim'de Tarikat ve Medrese Gerçeği” adlı çalışmada tarikatların eğitimde nasıl bir rol oynadıklarını bize göstermişti. Bir yıl boyunca saha çalışması yapan Balcı'nın raporuna göre…
■ 2.6 milyon kişinin tarikatlarla organik bağı var.
■ Özel öğretim kurumlarının 3'te 1'i bir tarikatla bağlantılı.
■ Tarikat okul ve yurtlarındaki öğrenci sayısı 210 bin civarında.
■ 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480'i bir tarikatla bağlantılı.
■ Bu öğrenciler için devletin tarikatlara ödediği para 898 milyon 800 bin TL.
■ Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesi 380 bin.
Bu raporun kamuoyuna yansıması sonrası Prof. Balcı hakkında soruştuma açılmıştı! Yani… Küreselleşme ve özelleştirme politikalarıyla devletin ortadan kaldırıldığı, yoksullukla savaşan halkın çaresizce sığındığı yapıların (devletsizlikten), nasıl tehlikeli olabileceğini zaman zaman yaşadık. Yaşıyoruz.