“… Yusuf bilge bir sakinlikle konuşabilmeyi denedi, yapamadı. Utanç yüklüydü kelimeleri. Emniyet Müdürü'nün vaatlerini, Aksakallar Şeyhi'nin icabına daha sonra bakılacağına dair söz verdiğini anlattı. Komiserin küçük ağzına nefret, hayal kırıklığı, hüzün, bin tane kötü duygu sığdı. Komiser yüzünü çevirdi Yusuf'tan. Demir kapıya arkasındaki Emniyet Müdürü'nü, kirli devletin bütün yüzlerini görebilecekmiş gibi baktı. Demir kapının önünde durdu komiser. ‘Neden hep İblis kazanıyor biliyor musun müdür?' diye sordu, kendisi yanıtladı: Çünkü İblis hepinizin içinde.”
Seçim sürecinde okuduğum “İblis'i Öldür/Kırmızı Kedi Yayınevi” adlı polisiyenin en vurucu yeriyle başladım anlatmaya!
Gazeteci-yazar dostum Timur Soykan'ın “tarikat-siyaset-emniyet” üçgenindeki yeni kitabı, “suya sabuna dokunmayan”, “korkan veya kaçan” değil, cesaretle gerçeğin üzerine giden bir kitap.
Evet… “İblis'i öldür” ama “içimizdeki şeytanı, kötülüğün sembolünü” nasıl yeneceğiz? Kızağa çekilmiş bir emniyet müdürü, isyankar bir komiser, emniyette örgütlenen tarikat ve aileler etrafında ustaca kurgulanmış polisiye bugünü de anlatıyor.
Kitabı okurken…
Menzil tarikatının dev ordusu yayımlandı sosyal medyada ve bazı gazetelerde. Hiranur Vakfı'nda altı yaşındaki çocuğa istismar davasının 17 Temmuz'a ertelendiğini okuduk. Ve bunun benzeri çokça haber…
14-28 Mayıs öncesinde tarikat ve cemaatlerin iktidarı destekleyen bildirilerini okuduk, bu köşede de yazdım. Siyasetin tam da göbeğinde olan, emniyet, yargı başta olmak üzere kurumlarda var olan bu yapıların yeni dönemde de etkin olacağı gün gibi aşikar.
Bir değerlendirmeye göre ekonominin rotasını Batı'ya yeniden çeviren iktidar, kültürel anlamda daha muhafazakar bir çizgiyle yol alacak!
“İblis'i Öldür”ü mutlaka iktidar cenahı da okumalı. Neden mi? Çünkü; kendi canavarını yarattığında neler yaşandığını gördük. İblis'ten Mehmet Şimşek'e geçelim.
TÜSİAD'ın raporu Şimşek'in haritası
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in “rasyonel bir zemine dönme” açıklamasının ardından herkes gelecek hamleleri bekliyor. Aslında Şimşek yeni ve kimsenin duymadığı bir cümle kurmadı. Neden mi? Önümde iki yıl önce TÜSİAD'ın hazırladığı “Yeni bir anlayışla geleceği inşa” raporu duruyor. Şimşek'in yol haritası zaten orada yazılmış. “Kurum ve kurallarla ilgili öneriler” başlıklı bölümde 10 madde var ve Şimşek'in “rasyonel zemin”ine ışık tutuyor.
O maddelerden bazılarına bakalım:
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için devletin tüm işlemlerinde hukukla bağlı ve yargısal denetime tabi olması, bireylere her düzeyde etkin hak arama imkanının tam anlamıyla sağlanması,
Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi; bütün bireyler için hak ve özgürlüklerin AİHS standartlarında geliştirilmesi, siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleri ile mücadele edilmesi,
Kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesi, bunun için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin etkin kılınması, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi.
Dış politikada kazanımların pazarlıklarla belirlendiği yaklaşım yerine ilkeler ve kurallara dayalı bir yaklaşımın esas alınması; iş birliği ve kurallara dayalı küresel sistemin mevcut aksaklıklarının giderilmesi ve güçlendirilmesi için çalışan ülkelerle beraber hareket edilmesi; uluslararası hukuka bağlılığın korunması, AB entegrasyon sürecinin kararlılıkla sürdürülmesi.
Sürdürülebilir büyüme sürecinin başlayabilmesi için makroekonomik istikrarın sağlanması; bunun için piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarının güçlendirilmesi ve Merkez Bankasının bağımsızlığının tartışma dışı kalacak biçimde tesis edilerek fiyat istikrarının sağlanması.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi için düzenleme hazırlıklarında katılımcılığın ve düzenleme kalitesinin geliştirilmesi, denetleyici ve düzenleyici kurumların özerkliğinin artırılması; yatırım stratejisini yeni teknolojileri ve sürdürülebilir kalkınmayı dikkate alarak oluşturmak için kamu ile özel sektör iş birliği içerisinde çalışılması.
SONUÇ: Kuralsızlıktan kurala geçecek ekonomi! Toplumsal değil bireysel, kamuyu değil piyasayı kutsayan çizgi. Oysa dünya bu sistemin “gelir dağılımındaki adaleti” ortadan kaldırdığını kabul etti ve yeni arayışlar içinde. Ya biz? İktidarıyla muhalefetiyle yeni bakanı alkışlıyoruz!