Aday kim olacak? 13 Şubat'ta Saadet Partisi Genel Merkezi'ndeki 12'nci buluşmada neler yaşanacak? Millet İttifakı'nın “Ortak Mutabakat Metni” kamuoyunda nasıl karşılık buldu? Sorular çok ve yanıtları bilinmiyor! Bildiğimizse siyasetin aktüel gündemi dışında başka bir hayatın olduğu! Bu yüzden de zaman zaman sizlerle ekonomi üzerinden yapılan çalışmaları ve gelişmeleri de paylaşıyorum. Bu konuda, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na her ay düzenli “Tarım Raporu” hazırlayan Edirne Milletvekili Doç. Okan Gaytancıoğlu'nun tespitlerini gündeme getiriyorum.
Kılıçdaroğlu'na sunduğu son raporun “çözüm” bölümü dikkat çekici:
“… Türkiye'nin her alanda büyümesinin motor gücü tarım ve tarıma dayalı sanayi. Döviz harcamalarının azaltılması, Türkiye'nin elindeki dövizi dışarıya kaptırmaması için tarımsal üretim çok önemlidir.
“… Tarımsal üretimi artırarak, ithalatı düşürerek dışarıya döviz aktarımı azaltılabilir. Petrolde, elektronikte, bazı yüksek teknoloji gerektiren temel makine ve kimya ürünlerinde ithalatı dolayısıyla dövizi belki kısamazsınız. Ama tarımda üretim yaparak birçok kalemde döviz çıkışını önleyebiliriz.
“… Marmara, İç Anadolu bölgelerinde ciddi bir üretim planlamasıyla yağlı tohumlu bitkilerin ithalatı azaltılabilir ve yılda 3-4 milyar dolar döviz çıkışı önlenebilir.
“… Yine İç Anadolu bölgesinde nohut, fasulye ve mercimek üretimi desteklenerek yılda 400-500 milyon dolarlık tasarruf yapılabilir. Meralara, su ve gübre götürülerek üretim planlamasıyla yılda 1 milyar doları aşan kırmızı et ve hayvan ithalatı önlenebilir. Örnekler çoğaltılabilir.”
Raporun can alıcı noktası; üretimi planlayan bir iktidarın bir kalemde 5.5 milyar doları kasasında bulması!
Çiftçinin 270 milyar lira borcu var
Peki bugün çiftçinin durumu ne?
Önce durum tespiti yapalım:
İktidar olduğu 2002'den bugüne AKP, Türkiye'yi tarımda net ihracatçı bir ülke konumundan net ithalatçı bir ülke konumuna getirdi. Buna itiraz edecek durumları da yok! Buğdaydan mısıra, soyadan tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar neredeyse her ürün ithal ediliyor ve ciddi miktarda döviz başka ülkelerin çiftçilerine ödeniyor. Tarım uzmanı Gaytancıoğlu'nun raporunda bu durum sayılarla anlatılmış:
“… 2002'den bu yana çiftçi borçları tam 270 kat artarak, 1 milyar TL'den 270 milyar TL'ye yükselmiştir. AKP'li yıllardan biri olan 2006'da çıkartılan Tarım Kanunu'na göre çiftçimize her yıl Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 1'i oranında destekleme yapılması gerekirken 2007'den beri her yıl bu desteğin yaklaşık yarısı, hatta Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince 3'te 1'i ödenmiştir. Çiftçilerimizin AKP hükümetlerinden yaklaşık 177 milyar TL'lik alacağı bulunmaktadır.
“… AKP'li yılların başında yüzde 22 olan tarımsal nüfus 2022'de yüzde 8'e kadar gerilemiş, köyden kente göç artmıştır. Örneğin İstanbul'un nüfusu 2002'de 10 milyon iken 2022'de 16 milyonu geçmiştir.
“… AKP iktidarı boyunca Türkiye'de tarım toprakları ekilmez hale gelmiştir. Örneğin 2002 yılında 94 milyon dekar alanda buğday tarımı yapılırken 2022'de 67 milyon dönüm alanda buğday ekimi yapılır hale gelmiştir. Türkiye'de 27 milyon dekar buğday alanı ekilmez olmuş, başka bir deyişle Belçika yüzölçümü kadar bir alan ekilmez olmuştur.
“… Türkiye'nin yıllardır ekilen ve biçilen tarım alanları betonlaşmaya açılmış, ‘ucuz enerji temin edeceğiz' söylemleri ile doğa katliamları yapılır hale gelmiştir. Türkiye'nin en verimli tarım toprakları ranta açılmış ve doğa kirletilerek adeta ormanlar, meralar, zeytinlikler ve birinci sınıf tarım arazileri plansız sanayileşme ve yandaş çıkarları doğrultusunda kullanılır hale dönüşmüştür.”
Çiftçinin bir bankası yok!
Raporun “hayvancılık” bölümünde de 20 yıllık iktidara ciddi ve somut eleştiriler var!
Bildiğimiz şu:
Hayvancılığın önemsendiği ve geliştiği ülkelerde mera alanları hem çok iyi korunur hem de çok verimli kullanılır. Sadece hayvanların beslenmesi, ot, yem bitkisi üretimi için değil, doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir tarımsal üretim için meralara büyük önem verilir.
Peki Türkiye'de durum ne?
Rapordan okuyalım:
“… Mera alanları devletin, Hazine'nin malı olduğu için bazı kesimlerin hedefindeki alanlardır. Hem kamu kurumları, yerel yönetimler hem de özel sektör yeni bir yatırım yapacağı zaman gözü bu Hazine arazilerindedir. Hazine arazilerinin bir bölümü de mera alanıdır. AKP döneminde çok kullanılan ‘kamu yararı' kararı ile meralar ciddi anlamda azalmaya başlamıştır. İktidarın çıkardığı Mera Yönetmeliğinin Tahsis Amacının Değiştirilmesi'ni düzenleyen 8. Maddesi meraları amaç dışı kullanıma açmakta ve yirmi yıllık ot bedeli karşılığında imara açmaktadır.”
SONUÇ: 30 Ocak'ta Millet İttifakı'nın yayımladığı “Ortak Mutabakat Metni”ndeki şu vaatle bitirelim: “Ziraat Bankası'nı tekrar çiftçinin bankası yapacağız.” Bunu da yapmak için üretim ekonomisini önceleyen, kamucu bir ekonomi politikası izlenmeli. Göreceğiz.