AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, dün, iktidarın küçük ortağı olarak bilinen MHP’nin lideri Devlet Bahçeli ile görüştüğünü işittiğimde, ne yalan söyleyeyim, aklımdan yalnızca iki liderin ‘kandil tebriği’ amaçlı buluştuğu düşüncesi geçmişti.
Öyle ya, iki lider arasında yerel seçim adayları mevzusunda var olan pürüzler giderilmiş, görüşülecek başka dikenli konu kalmamış gibiydi.
Ancak, gene dün, Erdoğan-Bahçeli görüşmesinden kısa süre sonra, TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un da Külliye’ye çıktığını işittiğimde, artık aynı safiyane düşünceyi zihnimden atma zamanımın geldiğini hissettim.
İki genel başkan, besbelli, güncel bir konuyu baş başa görüşme ihtiyacı duymuş, o görüşmeden çıkan sonucu tebliğ etmek için de, programda bulunmadığı halde, TBMM başkanı huzura çağrılmıştı.
Ne olabilir o güncel konu?
Sahi ne olabilir?
Bir yılan hikayesine dönen, Hatay’ın cezaevinde tutulduğu için aylardan beri TBMM’deki görevine başlayamayan milletvekili Can Atalay’ın hukuki labirente dönüşen durumu olabilir mi?
Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay, bilindiği üzere, cezaevinde. Daha önce de onun durumunda bulunan iki kişi, milletvekili seçilince Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla cezaevinden çıkartılarak, yasama faaliyetinin aksamaması böylece sağlanmıştı.
Can Atalay cezaevinde fakat TBMM’den seçildiğine dair mazbatası var. Maaşı aylardır banka hesabına yatıyor ve kendisinin seçtiği üç danışman da TBMM’de ona ayrılan odada çalışmalarını sürdürüyor.
Yalnızca milletvekili, görevinden oluyor.
“Oluversin” diyenlere hatırlatmak isterim: TBMM’de, gündem olan konuların, yasalar, ikili ve çoklu antlaşmalar ve uluslararası sözleşmelerin oylanması gerekiyor. Evet, iktidarın Meclis’te çoğunluğu var fakat her oylamada her milletvekili bulunmayabiliyor ve bazı konular bazen tek oy farkıyla geçebildiği gibi reddedilebiliyor da.
Numan Kurtulmuş’tan Can Atalay açıklaması: "Meclis gerekli adımları atar"
Yani?
Tek bir oyun bile önem taşıdığı bir mekan TBMM ve orada bir milletvekilinin tutuklu olduğu için bulunamaması, Meclis faaliyetlerini sakatlayıcı bir etkiye sahip.
Neden bu duruma gelindiği belli: Anayasaya göre kararları tüm kurumları ve fertleri bağlayıcı olan (m. 153) ve mahkemeler arasında bir ihtilaf çıktığında onun kararının geçerli olacağı gene anayasaya göre (m. 158) kayda bağlanmış bulunan AYM ile yerel mahkeme ve Yargıtay arasında ihtilaf var.
AYM’nin verdiği “Serbest bırakılsın” kararını davayı görmüş olan alt mahkeme uygulamıyor ve Yargıtay’a gönderiyor, Yargıtay da AYM kararlarının uygulanmaması ve serbest bırakma kararını veren yargıçların cezalandırılması gerektiğine dair görüş açıklıyor.
Hem de bir değil birkaç defa.
Üyelerin cezalandırılması için suç duyurusunda da bulunmuş oldu Yargıtay dairesi…
[Cumhurbaşkanı, TBMM başkanı ve bakanlar ile birlikte yüksek mahkemelerin yargıçları ile HSK üyelerini de yargılama yetkisi, anayasaya göre (m. 146) AYM’ye aittir. Suç duyurusu ciddiye alınacak olursa, 15 üyeli mahkemenin ilk Can Atalay kararına imza atmış dokuz üyesini hangi mahkeme yargılayacak? AYM doğal olarak. İyi de, AYM en az 10 üye ile toplanabiliyor.]
Yargıtay ve yerel mahkeme, anayasayı ihlal suçu işlemeyi göze alarak, AYM’yi dinlemiyor, bunu anladık. Peki ya, üyeleri tek tek ‘anayasaya bağlılık’ yemini ederek göreve başlamış olan TBMM neden duruma müdahil olmuyor?
Daha önce benzer durumdaki iki milletvekili için müdahalede bulunulduğu halde?
MHP lideri Devlet Bahçeli bu mevzuda taraf; AYM’ye şiddetle karşı ve kararlarının dinlenmemesi mevzusunda Yargıtay ve yerel mahkemeyle aynı safta. Daha da ilerisi, AYM’nin kapatılması gerektiğine de inanıyor Devlet Bahçeli.
Acaba dünkü görüşmede, eğer bu konu gündeme geldiyse, Cumhur İttifakı içerisinde ortaklık ilişkisi bulunan AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bu kesin inancı istikametinde tavır alması konusunu açmış olabilir mi Bahçeli?
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ondan gelen telkini TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’a tebliğ etmiş midir?
Ihhh, sanmam. Daha doğrusu inanmak istemiyorum.
Bir an için öyle oldu diyelim, görevi içinden çıktığı parti grubunu değil tüm Meclis’i temsil etmek olan TBMM başkanı Kurtulmuş ne yapar?
Yoksa, Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de göreve başlarken ettiği ‘anayasaya bağlılık’ yeminini hatırlayıp MHP liderine gereken cevabı vermiş, o vermese bile TBMM başkanı kendisine iletilen görüşe bir karşı duruş sergilemiş midir?
Zincirleme mesuliyet ağı içerisinde yer alanlardan, aksine davranışın anayasa karşısında kendisini ne duruma düşüreceğini hesap eden biri veya birileri, ümit ederim çıkar. Süreci bu umutla takip ediyorum.
Umutla yaşamaya devam ediyorum, ama…