Barış Pehlivan yazdı: Başkanın kızlarına özel kadro

''Öyle ya, AKP’li belediye başkanının kızlarına yapılan torpilden daha önemli konular da var ülkede''

Başkan Ebubekir Şahin ilan etti: “RTÜK köşe yazarlarının gündemine göre hareket etmiyor. Köşelerden ‘ayar’ verilen günler mazide kaldı.”

Tamam da keşke mazi kalbimizde kapanan bir yara olarak kalsa. Ama işte olmuyor, sızıyor, geleceğimizi kanatıyor.

Yoksa, RTÜK’teki kadrolaşmayı neden yazayım, değil mi?

Öyle ya, AKP’li belediye başkanının kızlarına yapılan torpilden daha önemli konular da var ülkede.

Keçiören Belediyesi Başkanı Turgut Altınok’tan bahsediyorum. İki kızı var Altınok’un: Aybüke ve Ayça.

Aybüke Altınok aslında TRT kadrosunda. Ancak kendisi bir yıldan fazladır geçici görevle RTÜK’te çalışıyor. Kurumda özel bir odası dahi var.

Ayça Altınok’u ise beş aylık siyaset serüveninden hatırlayanınız olacaktır. Babası AKP’ye geri dönünce o da Meral Akşener’in elini öperek girdiği İYİ Parti’den istifa etmişti.

İşte duydum ki RTÜK ona da kapılarını açmış. Hatta sınava girmeden memur olması için istisnai kadroya, özel kalem müdürlüğüne atandığı dahi konuşuluyor.

Yani demem o ki RTÜK’te baba Altınok’un gölgesi dolaşıyor.

AKP’li başkan Turgut Altınok’u aradım ve şu soruyu sordum: 

“İki kızınızın da RTÜK’te görevlendirilmesinde dahliniz var mı?” 

Altınok şu yanıtı verdi: “Bir kızım iletişim fakültesinden, diğer kızım ise uluslararası ilişkiler bölümünden mezun. Kızlarım için ne RTÜK Başkanı’nı aradım, ne de kimseden bir talebim oldu!”

Sorum ve aldığım yanıt böyle. 

Altınok’un kızlarının kibirli tavırlarının da kurum içinde rahatsızlık yarattığını söylemeden bitirmeyeyim. 


KİRLİ SÜREÇTE ŞİMDİLİK SON

Bu öyle bir davaydı ki... 

Ankara’da öldürülen holding patronuydu ama Türkiye ancak 51 gün sonra öğrendi. 

Bu öyle bir davaydı ki... 

Cinayeti örtbas için 30 milyon TL harcandığını yazan haber apar topar yayından kaldırıldı. 

Bu öyle bir davaydı ki... 

Cinayetin bir numaralı şüphelisi, soruşturmayı yürüten başsavcının makam odasında ağırlandı. 

Bu öyle bir davaydı ki... 

Savcıların ve hâkimlerin kellesini alan yargı sürecinde, sürekli değişen dört farklı iddianame yazıldı. 

Bu öyle bir davaydı ki... 

Tetikçilerin teslim olması şartıyla diğer şüpheliler cezaevinden çıkarıldı. 

Bu öyle bir davaydı ki...

Bir kamu bankasının genel müdür yardımcısı, içinde 260 bin dolar olan çantayı cinayet savcısına rüşvet olarak vermek istedi. 

Bu öyle bir davaydı ki...

Cinayet şüphelilerinin avukatları bir başka savcıya 10 bin dolarlık saat hediye etti. 

Bu öyle bir davaydı ki...

Hakkındaki yakalama kararı kaldırılınca, cinayeti azmettiren firari isim önce ifade verdi sonra yine kaçtı.

İşadamı Ömer Faruk Ilıcan’ın öldürülmesine dair davadan bahsediyorum. 

İşte o davada Yargıtay son kararını verdi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi beş sanık hakkında verilen hapis kararlarını hukuka uygun buldu ve onadı. 

Yüksek mahkemenin “tasarlayarak öldürmeye azmettirme” suçundan müebbet hapis cezasını kesinleştirdiği Tarkan Kadooğlu ise halen firarda. 

Sözün özü... 21 Mart 2018’de öldürülen Ilıcan’ın cesedinin üstü para ile örtülmeye çalışılmıştı. Cinayetin yargılama süreci şimdilik son buldu. Gün gelir, yukarıda yazdığım kirli işlerin de sis perdesi aralanır. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.