Barış Pehlivan yazdı: Jim Carrey’nin laboratuvarı

“Unutkanlar şanslıdır, çünkü hatalarının derdini çekmezler''

Türkiye’de “Sil Baştan” adıyla vizyona giren filmi izleyenler bilir... Ayrılık sonrası kalan hatıraları bir laboratuvar aracılığıyla hafızalarından silmeye çalışan sevgilileri anlatır. Başrolünde Jim Carrey ve Kate Winslet oynar. Filmde Nietzsche’nin şu sözünü de duyarız: “Unutkanlar şanslıdır, çünkü hatalarının derdini çekmezler.” 

Anadolu Ajansı’nın geçtiği bir haberi okurken o film geldi aklıma. Habere göre Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç bir panelde şöyle demişti: “28 Şubat, FETÖ terör örgütünün darbe için staj yaptığı dönemdir. O stajdaki tecrübeleriyle 15 Temmuz’u hazırladılar ve yaptılar ancak çok şükür karşılarında ölümü göze alan, ferasetiyle, dirayetiyle, cesaretiyle milleti demokrasiye sahip çıkması için alanlara davet eden Recep Tayyip Erdoğan vardı.”

Erdoğan’a övgü kısmını geçiyorum. 

Takıldığım nokta 28 Şubat. Sanki Malkoç hafızayı silip tarihi yeniden yazmaya çalışıyordu. O halde, masamdaki bir kitabın sayfalarını açmalıydım. Dostlarım Barış Terkoğlu ve Sami Menteş hazırlamıştı: “Size Yalan Söylediler: Çetin Doğan’ın Gözünden 28 Şubat.” 

Kitabın girişinde, başta Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Erbakan olmak üzere dönemin MGK toplantısına katılan herkesin oybirliğiyle aldığı kararlar aktarılıyordu. Onlardan birisi dikkat çekiciydi: 

“İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK’den ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmemelidir.” 

Bu kararın neden alındığının yanıtı kitabın ilerleyen sayfalarında ortaya çıkıyordu. 

Bakın... 

1996-1999 yılları arasında TSK’den ihraç edilen kişi sayısı 753’tü. Onlardan 243’ü Fethullah Gülen tarikatı ile ilişkisi nedeniyle ordudan atıldı. 

Biliniyor ki, TSK’den irticai faaliyetler nedeniyle ihraç edilenlerden bir bölümü, Refah Partisi’nin yönettiği belediyelerde işe alındı, yönetici yapıldı. Tartışma yaratan hususlardan birisi de buydu. Anayasaya aykırı olarak TSK’de irtica faaliyeti yürütenler ihraç ediliyordu ancak, başka bir kamu kurumunda, belediyelerde işe alınıyordu.

HER ŞEYİN ÖZETİ O KARE 

Bir örnek...  

1996 yılında dönemin Donanma Komutanı Güven Erkaya imzalı bir emir işleme koyuldu. Emirde, Deniz Kuvvetleri’nde Fethullahçı yapılanmanın çekirdeğini oluşturan 12 kişinin tespit edildiği, bunların takip edilmesi gerektiği yazıyordu. Sürecin sonunda bu 12 kişi ordudan ihraç edildi. 

Gelin görün ki... TSK’den ilişiği kesilen işte bu kişilere, AKP döneminde çıkan yasa ile hakları geri verildi. Bazıları orduya döndü. Hafızamızdan silmemizi istiyorlar, işte o isimler 15 Temmuz’dan sonra TSK’den tekrar atıldı. Kimi FETÖ imamı/örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yani devleti yönetenler bile bile “lades” dedi. 

Daha da açayım... 

1996 yılının ordusunda yer alan iki kritik isim:  

Biri Deniz Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Orhan Sipahioğlu, diğeri Deniz Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Emir Altıntaş... 

28 Şubat sürecinde YAŞ kararlarıyla TSK’den ihraç edildiler. Kim kucak açtı: AKP’li belediyeler... 

Aslında kimdi o kucak açılanlar: Ortalarına ABD’de ziyaret ettikleri Fethullah Gülen’i alıp fotoğraf çektiren Sipahioğlu ve Altıntaş. Bir kare tüm öykünün özeti gibiydi. 

Zaten Fethullah Gülen’in kendisi “28 Şubat’ın hem tekmesini hem yumruğunu yedim. En fazla 28 Şubat’ta bana müdahale edildi” dememiş miydi? 

Başa dönersek... 

Şeref Malkoç’un dediğinin aksine; 28 Şubat ihraçlarına imza atanlar değil, imzayla ihraç edilenler FETÖ’nün stajyeriydi. 

 

O haberde “Size Yalan Söylediler!” 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.