Yirmili yaşlardaki cumhuriyet savcısı, Sedef Kabaş’ı tutuklatmasına gerekçe gösterdiği yayından nasıl haberdar oldu?
Karışık bir soru mu? Açayım…
14 Ocak: Gazeteci Uğur Dündar’ın sunduğu Demokrasi Arenası Tele1’de yayımlandı. Programın tekrarı gece saatlerinde de izleyiciyle buluştu.
15 Ocak: Tele1 aynı programın tekrarını bu kez gündüz kuşağında ekrana verdi.
Aradan altı gün geçti… O zamana kadar kimseden çıt yoktu.
Ta ki…
Tarih: 21 Ocak...
Saat: 16.02...
Pelikancılara yakınlığı sır olmayan Takvim gazetesinin internet sitesinde bir “haber” yayına girdi. Manşet görselinde şöyle yazıyordu:
“Hoşt! Başkan Erdoğan’a hakaret yağdırdı… Biletini kesecek savcı aranıyor.”
Bir süre sonra haber başlığı şuna evrildi:
“Tele1’de Cumhurbaşkanlığı makamına ve Erdoğan’a hakaret eden Sedef Kabaş hesap verecek!”
Takvim’le eşzamanlı şekilde sosyal medyada “Haddini bil Sedef Kabaş” etiketli mesajlar atılmaya başlandı.
Aynı gün, saat 18.39...
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Twitter’dan şu mesajı paylaştı:
“TELE1 yayın kuruluşunda, Sedef Kabaş’ın Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan, kabul edilmesi asla mümkün olmayan sözlerine ilişkin inceleme kararı alınmıştır. Konu ilk Üst Kurul toplantısında Kurul gündemine getirilecektir. Kamuoyunun bilgisine sunarız.”
Kabaş o gece gözaltına alındı, ertesi gün de tutuklandı.
Aradan bir gün geçti. RTÜK uzmanları pazar günü rapor hazırladı. 24 Ocak’ta ise Tele1’e verilebilecek en ağır ceza verildi.
Şimdi…
Tüm bu toplam kronoloji bize şunu anlatıyor:
Program RTÜK’ün radarına yakalanmadı. Takvim’e bu yayını günler sonra manşete çektiren ve eşzamanlı sosyal medyayı, RTÜK’ü, ardından da yargıyı harekete geçiren başka bir medya izleme mekanizması var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gündem belirleme konusunda güzel bir ivme yakaladık” sözü de bu izleme ekibinin Saray’da olduğunu düşündürüyor.
Ört ki ölem!