Şaşırmak aklı diri tutmaktır. İnsan alıştıkça şaşırmayı unutur.
Bahçeli’nin Süleyman Soylu’ya destek verdiği gün ben de sizin gibi haber sitelerini açtım. Ancak gözüme, alıştığımız bir başka haber takıldı: “Ressam ve Emniyet Müdürü Ahmet Sula, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ‘Anadolu’ adını verdiği tablosunu armağan etti. Tablo MHP Genel Merkezi’nin girişine asıldı.” Eser, ressamı için de özeldi: “Anadolu eseri benim başyapıtım. Satmaya asla kıyamadığım, evimizden çıkarken ailemin üzüldüğü bir çalışma.”
Görevdeki bir emniyet müdürü, CHP’yi ya da İYİ Parti’yi ziyaret etse, eliyle yaptığı tabloyu genel başkana hediye etse, partinin girişine tablosu asılsa neler olacağını tahmin ediyorsunuz. Ama mesele bundan ibaret değil...
Haberlerle yetinmeyip Ahmet Sula’nın sosyal medya hesabını açtım. İlk değildi... Ahmet Sula, MHP Genel Merkezi’ni, emniyet müdürü sıfatıyla zaman zaman ziyaret ediyordu. Örneğin 19 Eylül’deki ziyaretin fotoğrafını şöyle paylaşmıştı: “MHP Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi’nin Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy Hocamız ile MHP Genel Merkezi’nde bir araya geldik. Türk gençliğine yönelik projelerimiz hakkında bilgilendirdik. Büyük işler yapacağımıza inancım tamdır.”
Ahmet Sula, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda halen başmüfettiş olarak görev yapıyor. Halen 1. sınıf emniyet müdürü. Bir devlet memuru, siyaset yapması kanunen yasak. Üstelik polis ya da asker olunca daha da yasak. Gelgelelim, “yeni Türkiye”de bir polis müdürü, MHP Genel Merkezi’ni ziyaret edip yapılacak projeleri konuşabiliyor.
Bu kadar değil...
HEM MHP HEM MENZİL
Ahmet Sula’nın pek de polislik yapmadığını sosyal medya hesabına girince görebiliyorsunuz. Hemen her gün il il dolaşıp konferanslar veriyor. Kimi bir okulda, kimi bir dernekte, kimi bir cezaevinde kürsü kürsü geziyor. Sadece bu hafta duyurduğu söyleşi programını söyleyeyim: 19 Eylül Osmaniye, 20 Eylül Mersin, 21 Eylül Adana, 28 Eylül Ordu, 29 Eylül Giresun...
Bu kadar değil...
Sahneye çıkıp çeşitli şehirlerde konserler veriyor. Belli ki sesinin güzel olduğunu düşünüyor.
MHP Genel Merkezi’ne asılan resmi tesadüf değil. Ahmet Sula kendisini ressam olarak da tanıtıyor. Resim sergileri açıyor. Hobi demeyin, kendisini şöyle anlatıyor: “Yaptığım işler Rönesans ressamlarının tablolarına benzetilince ‘Onların eline su dökemeyiz’ dememi bekliyorlar. Ama bu konuda tevazu göstermiyorum. Hiçbir eksiğim yok bilakis fazlam var. Müslümanım ve sanatımı Allah için yapıyorum.”
Kendisine özel bir logosu var. Soyadının ilk harfinden kaligrafiyle türetilmiş. Menzilcilerin Semerkand’ının logosunu andırması tesadüf değil. Emniyetten konuştuğum kaynaklar Sula’nın yolunun Menzil’den geçtiğini anlatıyor. Zaten bir yandan MHP öte yandan Menzil, Ahmet Sula’ya dokunulmazlık sağlıyor.
Üniformasını çıkarsa, siyaset yapsa, bir taraftan da konferanslar verse sorun yok. Gelgelelim emniyette bir başmüfettişin, polislik maaşı alırken polislik dışında her şeyi yapması, emniyette de rahatsızlık yaratmış. Kendisi “Görevimden arta kalan zamanda yapıyorum” dese de hemen herkesin kabul ettiği gibi, polislik mesleği her gün başka bir şehirde gezmenize imkân vermiyor. Ama Ahmet Sula’ya MHP ve Menzil korkusundan bunu kimse söyleyemiyor.
SOYLU’YA GÖNDERMELİ TUTANAK
Günlerdir Bahçeli’nin Soylu’ya desteğini tartışıyoruz ya. Aynı gün Bahçeli’nin verdiği tablolu poz meselenin özünü anlatmaya yetiyor.
Soylu döneminde günden güne büyüyen, yargı mensuplarına ev ve araba aldığını söyleyen, halihazırda kimi polislerle birlikte gözaltına alınan Ayhan Bora Kaplan, yeni dönemde hapsi boyladı. Kaplan hakkındaki Emniyet tutanakları, Soylu’ya dair yoruma yer bırakmıyordu:
“Günümüzde gerek adliye gerek Emniyet içerisindeki konjonktür değişimlerinden sonra Bora Kaplan isimli şüphelinin bu kurumlardaki bağlantılarının kaybolduğu ve dolayısıyla etkinliğinin azaldığı düşüncesine kapılması sebebiyle kurmuş olduğu suç örgütünün geçmiş dönemlerde karışmış olduğu suça konu eylemlerinin açığa çıkacağı düşüncesine kapıldığı değerlendirilmiştir. Şüpheli hakkında daha öncesinde yürütülen soruşturma dosyasının adli bağlantılarını devreye sokması neticesinde hiçbir işlem yapılmaksızın kapatılması bu hususların kanıtıdır.”
Bahçeli, Soylu’ya sahip çıkarken mafyanın bileğine kelepçe takan polisleri eleştirmiş oldu. Aynı gün Ahmet Sula ile kendi genel merkezinde verdiği poz, ne istediğini de gösteriyordu. Soylu döneminde, emniyet, üniforması terli milletin polislerinin değil, cemaatlerin-partinin-mafyanın adamlarının konuşulduğu bir teşkilata dönüştü. Her zaman siyasetin gölgesini taşıyan, FETÖ travmasından kurtulmaya çalışan teşkilat, görevin yerini Ahmet Sula keyfiyetinin aldığı yer haline geldi. Bahçeli’nin çıkışı, bu tartışmanın bitmeyeceğini, belki de yeni başladığını gösteriyor.
Jose Marti, “Gelişmenin en büyük düşmanı alışmaktır” diyor. Öyleyse olağan sayılana şaşırmaktan vazgeçmeyeceğiz.