Gazeteci Barış Terkoğlu, bugünkü yazısında 'Adnan Oktar cemaatinin müridi' olan bir kadının, 11 yaşındaki kızını Adnan Oktar ile evlendirmeye çalışmasını, mahkeme tutanaklarında yer alan diyaloglarla birlikte köşesine taşıdı. Terkoğlu, 2014 yılında bu olayın yargıya taşındığını, mahkemenin davada 'cemaat liderinin kim olduğunu sormadığını' söyledi.
Terkoğlu, yazısında diyaloglarda Dilek Ç.'nin 11 yaşındaki kızını Adnan Oktar ile evlenmeye ikna etmeye çalışırken, "Evet, yaşlı bir adam lakin kral. Git Porche’ye bin, Ferrari’ye bin, Boğaz’da evin olsun" dediğini belirtti.
11 yaşındaki S.M.'nin ise Adnan Oktar ile yaptığı görüşmeden annesine bahsederken, "'13 buçuk yaşında tamamsın' dedi. 11 yaşındayım şu an" dediği, annesinin ise "Hayır buluğa erecek yaşını söylemiş o, iki sene sonra buluğa eriyorsun" diye yanıt verdiği görüldü.
Diyalogların devamında ise çocuğun, "yaşlı" olduğunu söyleyerek Oktar ile evlenmek istemediği, annesinin ise "Kızım teknoloji diye bir şey var, yaşlanma mı kaldı? Millet yaşıyor kaç yaşına kadar. Valla millet Hoca’nın peşinde, Hoca senin peşinde, daha ne istiyorsun? Beni alsa, ben koşa koşa giderim her şeyimi bırakıp. Hocam dediklerini duysa ne kadar üzülür biliyor musun! Sana söylüyorum, şu laflarına dikkat et diye, terbiyesiz!” ifadelerini kullandığı görüldü.
Terkoğlu, yargının söz konusu kayıtları 2014 yılında dinlediğini söylerken, "Oktar cemaati oldukça güçlüydü. Müritleri bakanlarla poz veriyordu... Mahkemedeki anne baba kavgasında 'Kim bu hoca' diye soran olmadı. Adnan Oktar’ın adı, velayet kavgasına karıştırılmadı. Çocuk babaya 'mecburen' verildi" dedi.
Terkoğlu, şöyle devam etti:
Dört yıl sonra, 2018 yılında, Oktar cemaatine yapılan operasyonda, bu kez meselelerden biri S.M. idi. Küçük S.M’nin Oktar’ın yatağında çekilmiş fotoğrafı, lüks evindeki pozları, televizyonda Oktar’ın S.M. için kullandığı ifadeler dikkat çekti:
'Dünya tatlısı S... O çok güzel bir hanım, çok güzel bir kız. Şeker, kaymak, bal ve reçelden oluşuyor.'
Türkiye’nin bilmediği bu olay, üçüncü sayfa haberi olarak geçip gitti. Oysa mesele; güç sahibi, siyasetçilerle iç içe bir cemaatin suçlarından biriydi. Dini hikâyeler, çocuk evliliğine gerekçe yapılmış, güç ise ikna için kullanılmıştı. Başı dönen anne, kızını kurtarmak için değil, rızası için çalışmıştı. Hadise cemaat içinden taşmış, yargıya kadar ulaşmış, onlar bile “güçlü cemaate dokunmadan” meselenin üstünden atlamıştı. Kısacası “Annenin ya da babanın oluru var” demek çocukların yaşadıkları çileye sebep olamaz!
Enes ya da S.M... Çocuk çığlıklarına kayıtsız anneler ve babalar. Yüzü güçlüye, sırtı mazluma dönük devletliler... Çocukların fısıltılarını artık duyun!"