Bakmayın dost göründüklerine. İnanmayın hoş sözlerine. Devleti, sırtına yapışmış kenenin, kanı sevdiği gibi seviyorlar.
Depremin enkazı ortada. Biz ise aynı kavganın içindeyiz. Bahçeli de Soylu da depremde canını dişine takanlara “devlet düşmanı” diyor. Suçları büyük: Zor zamanda milletlerine el uzatarak, sırtını dönenlerin kayıtsızlığını herkese gösterdiler! Yine de sormadan edemiyorum... Küçücük bebeği enkaz altındayken “Devlet nerede” diye bağıranlar mı devlet düşmanı? Yoksa devletin imkânlarını eşine dostuna dağıtıp zor gününde vatandaşını ayazda bırakanlar mı? Devletin olmadığı yerde enkaz kaldıran, çorba dağıtan, hırkayı giydiren mi devlet düşmanı? Yoksa yıllarca depreme hazırlanan askerin kolunu kesen, kurumların başına “adamlarını” dolduran, milletin vergilerini yandaş müteahhitlere dağıtanlar mı?
İşte bu soruları sorarken geride kalan çocuklarımızın acılı yüzlerine baktım. Şimdi nasıl yaşayacaklar, nasıl yeniden başlayacaklar, bu acıya kabuğu nasıl bağlatacaklar anlamak için Aile Bakanlığı’nın sayfasını açtım. Evet, bakanlıkta tam da bu meseleye hazırlanan bir daire var: Göç, Afet ve Acil Durumlarda Psikososyal Destek Dairesi.
Neler mi yapıyor? Afet sonrası ortaya çıkabilecek psikolojik bozuklukların önlenmesi, ilişkilerin yeniden kurulması/geliştirilmesi, etkilenenlerin “normal” yaşamlarına geri dönmesi. Psikolojinin en zor alanlarından biriyle ilgili. Bizi depremden sonra iyileştirecek bir görev.
DİYANET’TEN AFET PSİKOLOJİSİNE
Böyle önemli bir dairenin başında kim var diye baktım: Osman Etyemez.
Merak ettim. Bakanlık görevlilerini arayıp özgeçmişini sordum. Bazıları tanımıyordu. Bazıları ise bilgi vermek istemiyordu. Nedense, böyle önemli bir dairenin başındaki ismin tecrübesi, bakanlığın sitesinde de yoktu.
Arama motoruna yazınca tahmin ettiğim gibi, Diyanet personeli çıkıyordu. Karaman İl Müftülüğü’nden Ankara İl Müftülüğü’nde murakıplığa, sonrasında Aile Bakanlığı Göç, Afet ve Acil Durumlarda Psikososyal Daire Başkanlığı’na uzanan bir hikâyesi vardı.
Ankara Müftülüğü Personel Daire Başkanlığı’nı aradım. Onlar da eski murakıp Etyemez’in, Aile Bakanlığı’na geçtiğini söyledi.
Afet sonrası kalanlara psikolojik destek verecek dairenin başında, eski bir Diyanet denetçisi vardı!
ETYEMEZLERİN ‘AİLE İŞLERİ’
Peki göreve nasıl geldi?
Aslında ipucu olabilecek bir ayrıntı vardı. Osman Etyemez, çeşitli dini etkinliklerde, Kuran okuyordu. Konya Ereğli’de yıllar önceki tilaveti, yerel medyada şöyle tanıtılıyordu: “Ak Parti Konya Milletvekili Halil Etyemez’in siyasi danışmanı Osman Etyemez’in tilaveti dinleyenler tarafından sükûnetle takip edildi.”
Gerçekten siyasi danışman mı bilmem. Ama AKP Konya Milletvekili Halil Etyemez ile belli ki soyadı dışında bir ilişki vardı. İşin ilginç yanı, Halil Etyemez, TBMM’de “Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi”ydi. Yani “Aile İşleri” ile pek ilgiliydi. Bu kadar değil...
Osman Etyemez, Aile Bakanlığı’ndaki işine başladığında, Halil Etyemez, “Hayırlı olsun” ziyareti yapmış, sosyal medya hesabından paylaşmıştı.
Siyaset kulislerinde dolaşıp “bu nasıl atama” diye sordum. Aldığım yanıt eksiği tamamladı: “Halil Etyemez ile Osman Etyemez akraba. Bakana bu kadro için ricacı oldu. Kadrosu uymuyordu. Kitabına uydurup Diyanet’ten Aile Bakanlığı’ndaki Afet İşleri ile ilgili dairenin başına aldırdı.”
DEVLETİN ASIL DÜŞMANLARI
Telefonu kapatınca sorumlu Halil Etyemez’i aradım. “Osman Etyemez akrabam ama birinci dereceden değil” dedi. Kendisinin, Etyemez’in bu göreve gelmesinde payı olmadığını söyledi.
“Bir Diyanet personelinin, önemli bir uzmanlık gerektiren, afetzedelere destek verecek psikososyal daire başkanlığına getirilmesi hakkında ne düşündüğünü sordum.” “Yorum yok” dedi.
Günlerce, Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu’nun Diyanetçi olmasını konuşmuştuk. Enkazdan kurtulanları iyileştirecek isim de Diyanetçiydi.
Devlete en büyük zararı, yüksek koltuklara oturmak için, eşi dostu dolduranlar veriyor. Devleti, “Nerede bu devlet” diye soranlar değil, elindeki balyozla kurumları parçalayanlar yıkıyor. Devleti, görev beklemeden milletini ayağa kaldıranlar değil, layık olanların yerine yandaşlarını oturtarak milletini sahipsiz bırakanlar parçalıyor.
Devletin dili olsa konuşsa. Belki sırtına çıkarak yükselenleri gösterecek. Düşman arayanlara “Uzağa bakmayın” diyecek.