CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2009 yerel seçimlerinde partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak ilan edildiğinde kamuoyunun önüne ‘’Sakin Güç’’ sloganıyla çıktı.
Kılıçdaroğlu için bu tanımın kullanılması boşuna değildi.
Dönemin CHP Grup Başkanvekili olarak girdiği tüm tartışmalarda "sakinliği" ile dikkat çeken Kılıçdaroğlu, bu özelliğini korumanın faydasını gördü.
CHP liderinin “sakin’’ ve "sabırlı" olması, olaylara her zaman soğukkanlı yaklaşmasını sağlamasının yanı sıra, hata yapmasını da engelledi.
İNÖNÜ’NÜN ÖZELLİĞİ
Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı, 2. Cumhurbaşkanımız ve CHP’nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü’nün o çok bilinen özelliğine benziyor. İnönü de karar almadan önce eğer çok büyük bir aciliyet yoksa, mutlaka “24 saat düşünür” ve ona göre tavır belirlerdi.
Ki; İnönü’nün bu sakin kişiliği, 1930’larda test sürüşü için bindiği bir uçağın motoru durduğunda bile kendisini göstermiş, İnönü pilotlar da dahil olmak üzere uçaktaki herkesi sakinleştirmeye çalışmıştı.
Fehmi Koru yazdı: Kılıçdaroğlu’na "vasiyet" açıklaması yaptıran olayın bana düşündürdükleri…
375 KİŞİNİN HUKUKUNU KORUDU
Kılıçdaroğlu’nun takdir ettiğim bu özelliği, tv100’de yayımlanan "Uğur Dündar’la Haftanın Panoraması" adlı programdan sonra yaşanan ‘’SADAT’’ olayında da kendisini gösterdi.
Ve iyi ki de gösterdi…
Zira; bu sakinlik 375 kişinin çalıştığı bir kurumun haksız yere tahrip edilmesi ve yine orada çalışan tüm emekçilerin haksız bir iftira dalgası karşısında sahipsiz kalmasını engelledi.
Kılıçdaroğlu, malum SADAT skandalı patladığında “esip gürlemek”, ‘’dalganın üzerinde sörf yapmak’’ ve ‘’komplo teorilerine prim vermek’’ yerine önce meselenin aslını öğrendi.
‘’BU BİR KAZA” TESPİTİ
Güvendiği isimlerin verdiği bilgileri analiz eden ve meselenin tv100 açısından tamamen bir ‘’yayıncılık kazası’’ olduğuna kanaat getiren Kılıçdaroğlu, ‘’sakin güç’’ isminin hakkını vererek konuyu 24 saat sonra gündemine aldı.
Ki; doğru olan da buydu.
Kılıçdaroğlu, ne olup bittiğini anlamadan sosyal medyada estirilen rüzgâra kendisini kaptırmış olsa, hem tv100 bünyesinde çalışan 375 kişi büyük bir zan altında kalacak hem de duayen gazeteci, meslek büyüğümüz Uğur Dündar haksız bir ithamın mağduru haline gelecekti.
Kılıçdaroğlu, yukarıda da ifade ettiğim üzere bunlara fırsat vermedi.
Lider olmanın özelliğini göstererek konuyu detaylıca inceledikten sonra tv100 Yönetim Kurulu Başkanı Necat Gülseven’i makamında kabul ederek sosyal medya linçini de durdurdu.
HER ŞEYE TANIKSINIZ
Ayrıntıları pazartesi günü yayımlanan ‘’Gürkan Hacır’la Taksim Meydanı’’ programında öğrendiğiniz için yaşananları tekrar etmeyeceğim.
Her şey zaten gözünüzün önünde olup bitiyor.
Kılıçdaroğlu, CHP lideri olmanın sorumluluğu ile davrandığı için, salı gününün sabah saatlerinden beri Türkiye’nin gündemine oturan bir konuşma yaptı.
Ki; o konuşma siyasi tarihimize geçecek nitelikte bir meydan okumadır.
Siyaset yapmak işte budur.
AYAKTA ALKIŞLANAN KONUŞMA
tv100’de bir yayıncılık kazası sonucu yayımlanan reklamın ardından bu durumu istismar eden SADAT ve benzeri paramiliter yapılara açıkça meydan okuyan Kılıçdaroğlu, milyonlarca insanı yeniden cesaretlendirdi.
Kılıçdaroğlu’nu mecliste dinlerken ayakta alkışlayan CHP’liler, topluma ‘’Yalnız değilsiniz’’ mesajını verdi.
Ve belki de en önemlisi:
Kendisini ziyaret eden tv100 Yönetim Kurulu Başkanı Necat Gülseven’e kahve ikram ederken “Necat Bey, reklamcı üç arkadaşınız SADAT yüzünden işsiz kalmış. Sizin için de sakıncası yoksa o arkadaşlarımızı işlerine geri alın. Böyle bir şeyden dolayı işsiz kalmalarına yüreğimiz el vermez’’ diyerek milyonlarca insanın gönül teline dokundu.
Bizzat şahit olduğumuz bu süreç hem Siyasal Bilgiler Fakülteleri hem de İletişim Fakülteleri’nde okutulacak derslerle dolu…
Aslında bu konuyla ilgili yazacak çizecek çok şey var ama şu sıra kimsenin kalbini kırmak istemiyorum.
NEZAKET ÖRNEĞİ
Zira; Kılıçdaroğlu’nun o hengâme içinde bile “Üç arkadaşı geri alın’’ deme nezaketini göstermesinin ardından bir süre bu konuyla ilgili konuşmamayı düşünüyorum.
Son söz:
Kılıçdaroğlu’nun bu alicenap tavrı Türk siyaset tarihine şimdiden geçmiş, cumhurbaşkanı olduğu takdirde nasıl özgür bir medya düzeninde yaşayacağımızı da göstermiştir.