Başkanlık, İslamcı faşizmdir geçit vermeyelim!

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, gözümüzün önünde yeni bir devlet ve rejim inşa etmek için her geçen gün mesafe alıyor. Darbe krizini bir fırsata çevirme stratejisini, muhalefetin akıl almaz hataları ve aymazlığı nedeniyle...

Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, gözümüzün önünde yeni bir devlet ve rejim inşa etmek için her geçen gün mesafe alıyor. Darbe krizini bir fırsata çevirme stratejisini, muhalefetin akıl almaz hataları ve aymazlığı nedeniyle yaşama geçiriyor.

Öyle ki, Erdoğan-AKP iktidarı, paradoksal olarak neredeyse tarihinin en zayıf döneminden geçtiği halde, sözde “darbecilere karşı demokrasiyi savunma'' gerekçesiyle ilan ettiği Olağanüstü Hal (OHAL) yeni rejimin inşa aracına dönüşmüş durumda. Daha da önemlisi, Erdoğan-AKP iktidarı “darbecilere karşı birlik'' palavrasıyla muhalefeti yedeğine takarak altın değerindeki bir zamanı kazandı. Dahası milliyetçi muhalefeti de, yeni rejime eklemledi.

İlerici muhalefetin en büyük kanadı olan CHP ise tam zamanı olduğu halde, hala “Bize darbeci ya da din düşmanı derler'' kaygısıyla, laiklik konusundaki toplumsal duyarlılığı harekete geçirmekten kaçınıyor.

Oysa Erdoğan ve AKP silkelense yıkılacak durumdaydı. Aslında hala öyle. Ancak, ortada onu radikal bir muhalefet stratejisiyle iktidardan indirecek; ülkeyi aydınlanmacı, laik ve demokratik temellerde yeniden birleştirmeyi göze alacak bir irade yok. Türkiye’nin dramı ve asıl kriz alanı budur.

Böyle bir iktidar hamlesi için bütün siyasal, toplumsal ve tarihsel şartlar hazır oysa... Batı’nın desteğini kaybeden ve kendi dar programını uygulamaya yöneldikçe yalnızlaşan AKP, sermayenin ortak çıkarlarını temsil eden bir siyasal hareket olmaktan bile çıkarak, büyük ölçüde dar bir klik partisine dönüşmüş durumda. Esas olarak cami cemaatinden başka kararlı bir desteği kalmayan AKP iktidarı; hem dünyada hem de Türkiye’de yalnızlaşmış bir siyasal harekettir. Siyasal İslamcılığın dünyada yüz kızartıcı bir başarısızlığa uğrayarak, ilkellik ve terör bataklığı içinde çökmesi bu yalnızlığı daha da arttırıyor.

Ancak Erdoğan-AKP iktidarı kendiliğinden çökmeyecektir. Peki, ağır bir ekonomik kriz sonucu AKP iktidarı çökebilir mi? Özellikle cumhuriyetçi çevrelerde, laik orta sınıf içinde, hatta toplumun geniş bir kesiminde böyle bir beklenti var. Ancak sanılanın ve beklentilerin aksine ağır bir ekonomik kriz de AKP iktidarına kendiliğinden son veremez. Her halükarda etkili bir muhalefet stratejisine, topluma önderlik edecek siyasal bir özneye, dönemin ruhuna ve halkın ihtiyaçlarına uygun bir programa ihtiyaç var.

Türkiye’nin dünya çapında bir değeri olan, yaşayan en büyük Marksist iktisatçılardan ve toplum bilimcilerinden biri olan Prof. Dr. Korkut Boratav’ın ABC Gazetesi’nde de yayımlanan söyleşisinde yaptığı tespit ve uyarılar çok önemlidir. Boratav şöyle diyor:

“Kriz gelir Erdoğan gider beklentisi yanlıştır. Krizler iktidarları otomatik olarak değiştirmez; hatta halk sınıflarının örgütsüz, zayıf olduğu, işsizliğin, sefaletin yaygınlaştığı ortamlarda baskıcı rejimleri güçlendirebilir.  ''İnsan insanın kurdu’ olabilir. Komşular rakip görülür; ihbarcılık yaygınlaşır. Emperyalizme umut bağlamak şaşkınlıktır. Mülkiyet haklarının güvence altında olması yeter; uluslararası sermayenin bir demokrasi önceliği yoktur. Önemli olan her aşamada artan  baskılara karşı mücadele etmektir.

“Böyle bir ortam kapsamlı, kolektif muhalefeti gerektirir. Türkiye’nin bu uygulamalara karşı direnecek muhalefet çevresini birleştirebilecek iki tema var: Birincisi, İslamcı faşizme geçişin kritik eşiği olan Başkanlık sistemine ödünsüz muhalefet,  ikincisi ise Cumhuriyet değerlerini (başta laikliği) savunmak…''

Boratav Hoca, bizim de defalarca altını çizdiğimiz gibi, başkanlık sistemine geçişin de mutlaka önlenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu tespit ve öneriye bütünüyle katılıyoruz. Çünkü başkanlık sistemine geçişin şu ya da bu şekilde gerçekleşmesi, Erdoğan-AKP iktidarının amacına ulaşması anlamına geliyor. Türkiye’nin önünde uzun ve acılı bir süreci başlatacak bir başkanlık sistemi, İslamcı faşizm demek. Dinci faşizan AKP yönetiminin, iktidarını güvence altına alarak rejim değişikliğini tamamlayacağı bu hamle, İslamcı faşist diktatörlüğü kurmasıdır.

Korkut Boratav hocanın can alıcı değerlendirmesi şöyle:

“Başkanlık rejimine giden her adımı bütün yöntemlerle önlemeye çalışması lazım muhaliflerin. Samimi kanaatimi söyleyeyim. Başkanlık rejimine geçtiği andan itibaren faşizme geçiş tamamlanmıştır. Geriye dönüş yoktur. İktidarı değiştirmek imkansızdır. Bunu Latin Amerika’da gördük. Paraguay’dan başlayarak, yakın dönemde Peru’ya bakınız… Türkiye de bu örnekleri izler. Geriye dönüş yoktur. Başkanlık rejimine geçişin önlenmesi kritik bir kazanımdır.  Bu öncelik Cumhuriyetçi bir muhalefetin ekstrem uçları dahil, herkesi birleştirebilir.''

Boratav haklıdır. Geniş bir cumhuriyetçi, laik, halkçı ve yurtsever cephe oluşturulmalıdır. CHP’nin alacağı tavır bu aşamada kritik/yaşamsal önemdedir. Hala geç değil, henüz vakit varken harekete geçilmelidir.

Keskin Kalem

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

Türk İHA'sı, Reisi'nin helikopterinin yerini tespit etmiş olabilir
ATM'den para çekerken dikkat! Yargıtay'dan önemli bir karar geldi
Dursun Özbek’ten Ali Koç’a büyük çağrı! Delikanlıysan gel!
Serdar Ortaç: "Kızlarda ayrılık acısı bir ay sürer"!
Derbi kavgası neredeyse tüm Türkiye'ye yayıldı: Yaralılar var!