İstanbul-Isparta seferini yaparken 30 Kasım 2007 saat 01.36’da düşen yolcu uçağına yönelik şüphe ve iddialar 13 yıldır devam ediyor. Atlasjet’in, İstanbul-Isparta seferini yapan World Focus’tan (Dünyaya Bakış Hava Taşımacılığı A.Ş) kiraladığı yolcu uçağı, Süleyman Demirel Havalimanı’na inişe geçtiğinde sırada Keçiborlu Türbetepe’de düşmüş, kazada yedisi mürettebat 57 kişi yaşamını yitirmişti. Facianın üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen, kazaya ilişkin şüpheler ise gündemden düşmüyor. Bu şüphelerin odağında Türkiye’nin enerji devi olmasını sağlayacak toryumdan nükleer enerji projesinin mimarları, Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Arık, araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan’ın kazada hayatlarını kaybetmiş olması geliyor. Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, bugünkü “Ucu melekler ve şeytanlara giden bir kazadan 13 yıl sonra” başlıklı yazısında, son anda programını değiştirip uçak kazasından kurtulan Prof. Serkant Ali Çetin’i anlattı. Ertuğrul Özkök, “Uçağın yolcularından biri Engin Arık adında bir kadındır. Onun kazada öldüğü haberinin ulaştığı yerlerden biri, Türkiye’den uzakta, yerin 100 metre altında dünyanın en ilginç deneylerinden birinin yapıldığı yer. Burası, bütün dünyanın Dan Brown’ın ‘Melekler ve Şeytanlar’ romanından öğrendiği İsviçre’deki CERN adlı bilim merkezidir. Prof. Engin Arık Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesidir. Ama en önemlisi, Türkiye’nin CERN’deki ATLAS çalışmalarını yürüten kişidir” ifadelerini kullandı.
AMERİKALI PSİKOLOG ‘BEN BİR KAHRAMANIM’ DİYOR
“Resmi kayıtlara göre o günkü meşum kazadan kurtulan yoktu. Ancak gayriresmi olarak bu uçaktan kurtulan bir kişi vardı” diyen Özkök şunları yazdı: “Ve o kişi de Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi toplantısına giden CERN ekibinin ‘yedinci’ üyesiydi. Şimdi o yedinci bilim insanının hikâyesini öğrenmek için, o kazadan bir hafta öncesine dönelim. O gece İstanbul’da bir evde genç bir karıkoca arasında tartışma geçmektedir. Genç erkek, ertesi hafta Isparta’da yapılacak olan Türk Hızlandırıcı Merkezi projesinin yürütücü yardımcısı ve ekibin 7’nci üyesi Doç. Dr. Serkant Çetin’dir. Aslında CERN yedilisinin ertesi gün Süleyman Demirel Üniversitesi’nde katılacağı toplantının koordinatörü de odur. Ancak psikolog olan eşi, Amerika’dan konferans vermek için davet ettiği bir meslektaşının karşılanması ve konferans hazırlıklarında ona yardımcı olmasını istemektedir. ‘Bu toplantı benim için çok önemli ve senin bulunmanı da çok istiyorum’ der. Genç erkek sonunda karısının ısrarına dayanamaz. Arkadaşlarını arayıp ‘Ben öbür gün bir uçakla geleceğim ve toplantıya biraz geç katılacağım’ der. Eşinin ısrarı onun hayatını kurtaracaktır. Türkiye’ye gelen Amerikalı psikolog, ülkesine döndüğünde arkadaşlarına şunu söyleyecektir: ‘Ben orada bir fizikçinin hayatını kurtaran kahramanım.’ İşte o uçaktan kurtulan 7’nci bilim insanı bugün Prof. Serkant Ali Çetin’dir... Belki kendileri kabul etmeyecek ama ben onlara ‘CERN Yedilisi’ diyorum. ‘CERN Yedilisi’nin hayattaki tek üyesi bugün Bilgi Üniversitesi’nde kurulan Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin başında bulunuyor.
BİR SUİKAST DEĞİLDİ AMA ORADA BİR KADER VARDI
O kazada komplo teorilerini haklı çıkaracak bir şey yoktu. Ama o uçakta kaderin 7 kişiye oynadığı tuhaf bir oyun vardı. Düşen uçağı World Focus’tan kiralayan Türk şirketinin adı “Atlas Hava Yolları”ydı... CERN’in en önemli deneylerinden biri de ATLAS adını taşıyor. Bu CERN deneyinin bugün Türkiye koordinasyonunu Bilgi Üniversitesi’ndeki araştırma merkezi yapıyor. Ve Prof. Arık’ın yaptığı Türkiye ATLAS Projesi’nin koordinatörlüğünü de artık Isparta’da düşen Atlas Havayolları uçağından kurtulan bu yedinci üye sürdürüyor. Türkiye o meşum kazada çok kıymetli 6 bilim insanını kaybetti. Ama geriye kalanlar ve yeni nesil bilim mücadelesine devam ettiler. Bugün Türkiye’nin CERN’de çalışan 130 bilim insanı var. Ayrıca ülke olarak bu dünya merkezinin en büyük iki projesinde yer alıyoruz. Ve ben de büyük bilim insanı Prof. Engin Arık’ın ve hayatını kaybeden arkadaşlarının hatırası önünde saygıyla eğliyorum. Onun ve birlikte aynı kaderi paylaşan beş arkadaşının ruhu şad olsun.
TANRI PARÇACIĞINI KEŞFEDEN MERKEZ
ATLAS, İsviçre’deki CERN laboratuvarının yerin 100 metre altında yaptığı deneylerde elde edilen verilerin gözlemlendiği ve değerlendirildiği en önemli iki deneyden biri. ATLAS bir tür “Görmeyen gözler”. Bu gözler, algıçlar yani algılayıcılar. Ancak tek tip algıç yok. Algıçların kimisi enerjiyi, kimisi konumu ölçüyor. Bu çarpıştırıcıda dört noktada veri toplanıyor. ATLAS’ın kardeş bir deneyi daha var. Onun da adı CMS. Bu iki deney tamamen aynı amaca hizmet ediyor. ATLAS bütün dünyada “Tanrı parçacığı” olarak bilinen, “Higgs Bozonu”nu keşfeden iki CERN deneyinden biri. Bu keşif sayesinde 2013 yılı Fizik Nobel Ödülü’nü Higgs parçacığının varlığını öne sürenler aldı.
ATLAS’TA BUGÜN KAÇ TÜRK ÇALIŞIYOR
NİYE aynı işi yapan iki deney var diye sorarsanız cevabı şu: Çünkü böyle büyük araştırmalarda en az iki noktada doğrulama beklenir. Birbirinden bağımsız iki gruba bağımsız tasarımlar ve üretimler yaptırılıp aynı yapıdaki veriyi alıp incelemeleri istenir. Prof. Çetin, “Bu kadar büyük skalada tam uçurumun ucunda bilim yaptığınız zaman tam sınırı zorladığınız zaman bu teyit şarttır” diyor. Ama CMS de aynı şeyi keşfetti. Türkiye bugün hem ATLAS hem de onun ikizi CMS’nin üyesi. Ve Tanrı parçacığını bulan ATLAS projesinde 30 Türk bilim insanı çalışıyor.