Son yıllarda alınan ‘reçetesiz antibiyotik alınamaması’, ‘bilinçli antibiyotik kullanımı konusunda farkındalık oluşturulması’ gibi tedbirlerle ülkemizde antibiyotik kullanımı yılda 250 milyon kutudan, 170 milyon kutuya düştü. Ancak halen Avrupa’da en çok antibiyotik kullanan ülke konumundayız. Antibiyotikler en fazla suistimal edilen ilaçlar arasında yer alıyor.
Bilinçsiz kullanılan tek bir antibiyotiğin bile zararı 2 yılda iyileşiyor.
Bilinçsiz antibiyotik kullanımı;
Karaciğer ve böbreklerde harabiyet gelişmesine,
Antibiyotiklere karşı direnç gelişimine,
Mantar enfeksiyonlarının oluşumuna,
Mali kayıplara,
Bağırsaktaki probiyotiklerin kaybedilmesine neden olmaktadır.
Bağırsaklarda probiyotik adı verilen 100 trilyon yararlı bakteri vardır. Bu probiyotikler; sindirimi kolaylaştırır, B-K vitaminlerini üretir, bağışıklık sistemi destekleyerek kansere karşı korur ve zararlı mikropların çoğalmasını engelleyerek hastalıklardan korur. Bilinçsiz şekilde tek bir tane bile antibiyotik alındığında bu probiyotikler yüzde 20 oranında ölmektedir. Bu probiyotikleri tekrar bağırsaklara geri kazandırabilmek; en iyi organik beslenmeyle bile maalesef 2 yıl içinde mümkün olabilmektedir. Bebekken antibiyotik kullanılması yaşamın ilerleyen dönemlerinde probiyotik kaybına neden olarak enfeksiyonlara karşı duyarlı hale getirmektedir.
Antibiyotiğin gereksiz kullanıldığı durumlar şöyle sıralanmaktadır:
Ateş yüksekliği antibiyotik gereksiz kullanımının en sık sebebidir. Antibiyotikler ateş düşürücü değildir. Ateş; bağışıklık sisteminin alarme olması sonucu oluşan, mikropları, tümörü direk yok eden, bağışıklık sistemi elemanlarını ortama çeken ve vücudun yararına çalışan bir savunma mekanizmasıdır. Ancak ateş yükselmesinde uzmana danışılmadan antibiyotik kullanımı çok yaygındır.
İltihabi ateş veya ateşli hastalıklardan en sık görüleni üst solunum yolu enfeksiyonu denilen farenjit, larenjit, tonsillit, sinüzit gibi durumlardır. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının yüzde 75’i viral olduğu için ve antibiyotikler sadece bakterileri öldürdüğü için bu durumlarda çoğunlukla antibiyotik kullanımı gereksizdir.
İshal vakalarının yüzde 10-20’sinde antibiyotik verilmesi gerekir; gereksiz antibiyotik kullanımı probiyotik dengesini olumsuz etkileyeceği için uygunsuz kullanımında ishalin iyileşme sürecini uzatabilir.
Grip, nezle gibi hastalıklar viral kökenli olduğu için antibiyotik kullanımı gereksizdir.
Sadece ağır enfeksiyon, sepsis, endokardit denilen kalp zarı enfeksiyonu, menenjit denilen beyin zarı enfeksiyonu, zatürre gibi hayatı tehdit edici durumlarda antibiyotik zaman kaybedilmeden başlanılmadır.
2050’de bilinçsiz antibiyotik kullanımından 10 milyon kişi yaşamını yitirebilir
Özellikle yanlış antibiyotik kullanımı dirençli mikropların çoğalmasına neden olmaktadır. Şu ana kadar üretilen 100’den fazla antibiyotiğin pek çoğuna mikroplar direnç geliştirmiş durumdadır. Bu dirençli mikroplardan dolayı 2050 yılına kadar tüm dünyada 10 milyon kişinin öleceği tahmin edilmektedir. Tüm dünyada ekonomiye ek maliyeti ise 100 trilyon dolar olacağı öngörülmektedir. Sanıldığının aksine dünyada kullanılan antibiyotiklerin yüzde 80’i hayvancılıkta kullanılır. Büyümenin hızlanması amacıyla kullanılan bu antibiyotiklerin kalıntı ürünleri, hayvanların tüketilmesi durumunda insanları da etkilemektedir. Avrupa Birliği 2006 yılında hayvanlarda büyüme amaçlı antibiyotik kullanımını yasaklamıştır.
Doğru antibiyotik kullanımı için dikkat etmeniz gereken 7 hayati faktör
Bilinçli ve akılcı antibiyotik kullanımı doktor kontrolünde başlanılmalıdır.
Sadece bakteriyel olduğu kanıtlanan hastalıklarda kullanılmalıdır.
Mecbur kalmadıkça geniş etkili antibiyotiklerden kaçınılmalıdır.
Bağırsak probiyotiklerini koruma amacıyla probiyotik-probiyotik kombinasyonu ile birlikte kullanılmalıdır.
Direnç gelişmemesi amacıyla saatlerine dikkat edilerek kullanılmalıdır.
Zamanından önce bırakılmamalıdır.
Antibiyotiklerin çoğu karaciğer ve böbrek yoluyla vücuttan atılırlar. Bu nedenle karaciğer ve böbrekte tahribat yapabilmektedir. Böbrek ve karaciğer hastalarında, antibiyotik tedavisi gerekiyorsa düşük dozlu veya böbrek-karaciğer atılımı olmayan ilaçlar tercih edilmelidir.
Kaynak: Memorial