Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erhan Çetinkaya’nın önceki gün yaptığı basın toplantısının yankıları sürüyor. Kamuoyu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına odaklandığı için, Çetinkaya’nın en çok ses getiren açıklamaları da bu konuya ilişkin oldu. Açıklamaları tepki çekince TÜİK Başkanı’nın görevden alınması gerektiğini söyleyenlerin sayısı arttı. Fakat enflasyon hesabından öteye geçen açıklamaları da oldu TÜİK Başkanı’nın…
Halbuki, Çetinkaya bu rejimin alelade bir bürokratıydı. Bu rejimde de bürokratların görevi, susup talimatları yerine getirmek olduğuna göre, basının karşısına geçmek bir bürokratın haddi de değildi. Zira, bürokratın inisiyatif alanı neredeyse yoktu. Fakat belli ki, TÜİK üzerindeki toz bulutu iktidarı da rahatsız etmiş, TÜİK Başkanı’nın basın toplantısı yapmasına izin verilmişti. Belki de toplantı yapması için talimatlandırılmıştı.
Böyle bir kişi gazetecilerin karşısında tatmin edici cevaplar veremezdi. Basın toplantısı yapması meşruydu ama rejimin kendisi bürokrata böyle bir güç bahşetmiyordu. Haliyle basın toplantısı Sayın Çetinkaya’nın bürokrasideki kariyeri açısından olumlu sonuçlanmadı. Bu Çetinkaya’nın değil, rejimin suçudur.
Halbuki, TÜİK Başkanı, satır arasında son derece önemli bir tespit de yapıyor, üstelik bu tespit son zamanlarda akademide de tartışılan bir meselede de TÜİK Başkanı’nı taraf haline getiriyordu. Hatta şaşırabilirsiniz; Mehmet Şimşek’in enflasyonun nedenlerine ilişkin bakış açısıyla, Mehmet Şimşek’e bağlı olarak çalışan TÜİK Başkanı’nın enflasyonun nedenine ilişkin bakış açısı birbirine taban tabana zıt.
Mehmet Şimşek ne diyor? Enflasyon, artan talepten kaynaklıdır. O halde talebi aşağı çekecek tedbirler dezenflasyonisttir. Bu nedenle, parasal sıkılaştırmaya gidilmeli, kamu harcamaları kısılıp vergiler artırılmalı, gelirler politikasında da kemerler sıkılmalı, ücretlere zam yapılmamalıydı. Fakat TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya bu tezin tam karşısında yer alan bir başka önermeyle çıktı halkın karşısına ve dedi ki;
Türkiye'deki şirketler enflasyonist ortamı kullanarak normalde alması gereken kârlardan daha yüksek fahiş kârlar elde ediyorlar. Enflasyondan bağımsız şirket kârlarına bağlı bir fahiş fiyat artışı var. Bu etki, pandemi sonrasından itibaren gözlemleniyor. Mehmet Şimşek enflasyonun kök nedeni olarak ücretleri görürken, TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya enflasyonun kök nedeni olarak karları görüyordu. Denebilir ki, TÜİK Başkanı enflasyonun suçunu şirketlere yıkıyor, hükümeti aklıyor. Fakat Maliye Bakanının dahi bunu yapmadığı bir yerde TÜİK başkanı neden böyle bir tutum takınsın ki…
TÜİK BAŞKANI DA ‘GREEDFLASYON’ DİYOR
TÜİK Başkanı’nın argümanı Türkiye’de bir greedflasyon olduğuna işaret ediyordu. "Greed" İngilizce’de açgözlülük anlamına geliyor. Greedflasyon ise artan maliyetlerin üzerinde bir fiyat artışı yapan işletmelerin neden olduğu enflasyon olarak tanımlanıyor. Eğer siz artan maliyetlerinizin ötesinde bir fiyat artışı yaratmışsanız kârlılığınız da artacaktır. Bu nedenle greedflasyona neden olan şey yüksek kârlılıktır.
Son zamanlarda ekonominin gündem olması üzerine herkes kendi dünya görüşüne uygun tedbirlerin ateşli savunucusu oldu. Bilimsel veriler yerine, "inanılan doğrular" savunulmaya başlandı. Mesela bu zamana dek liberal, serbest piyasacı fikirleri savunagelen biri, bu inancının doğası gereği, enflasyonun artan talepten kaynaklandığına inanabiliyor. Tam tersi sol görüşlü bir kişi, ücretlerin enflasyonu azdırmadığına inanmak istiyor. Savunulan tezden hareket ederek dünya görüşünü tahmin etmeye kalksak "TÜİK Başkanı Erhan Çetinkaya solcu mu oldu" diye sormak gerekir.
Halbuki konunun sağcılık ya da solculukla ilgisi yoktu. Ham hakikat, bilimsel gerçeklik Mehmet Şimşek’i yalanlarken, Erhan Çetinkaya’yı doğruluyordu.
Bu konuda iktisat akademisinde üretilmiş 3 değerli makale de mevcut. Bunlardan biri Prof. Ensar Yılmaz ve Necip Bulut’a ait. Bu iki araştırmacı İSO500 yani Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun verilerini inceliyor. Buldukları sonuçlar ilginç; 2018’den önceki 5 yılda kârlılık oranı yüzde 30’larda iken, 2018’den sonraki 5 yılda bu oran yüzde 70’lere çıkıyor.
Bir başka makale Prof. Erinç Yeldan, Prof. Ahmet Haşim Köse ve Prof. Korkut Boratav’ın İktisat ve Toplum dergisinin aralık sayısında yer alan "Türkiye’de derinleşen yapısal kriz eğilimi ve kâr itilimli enflasyonun dinamikleri" başlıklı makaleleri. Bu makalede de varılan sonuç öncekiyle aynı. Maliyet çekişli, kar itişli enflasyon…
Bir diğer çalışma Dr. Berke Duvan’a ait. Yeni açıklanan İSO500 2023 verilerini analiz eden Duvan, karların ve ücretlerin üretimden satışlara oranını çıkarmış. Buna göre İSO500’ün karlılığının üretimden satışlara oranı 2013’de yüzde 13’ten, 2023’te yüzde 18,4’e çıkıyor. Karlılıktaki artış eğiliminin Pandemi yılı olan 2020’de sertleştiği 2021’de yüzde 19,8’e kadar tırmandığı görülüyor. Buna karşın, ücret ve maaşların üretimden satışlara oranı aynı dönemde yüzde 7,7’den yüzde 6,7’ye düşüyor.
Erhan Çetinkaya’nın greedflasyon vurgusuna ne demeli? Çetinkaya enflasyonu yüksek karlılığa yıktığı için solcu mu oldu? Yoksa zaten verilere bakanın gördüğü şey greedflasyonun kendisi miydi? Akademik çalışmalar ikincisine daha yakın. Dahası Mehmet Şimşek’in tezlerini destekleyen güncel akademik çalışmaları ara ki bulasın! Buna rağmen eskimiş ezberler Mehmet Şimşek’in tezine inanılmasına neden oluyor. Halbuki bilimsel olan, inanmak değil bilmektir.