Milyonlarca emekli aileleriyle birlikte Erdoğan kabinesinden gelecek zam haberini bekliyor. Metal işçileri patron örgütü MESS’in insafına bırakılmayı reddederek geve hazırlanıyor. Bir ay içinde sınır ötesinden gelen asker ölüm haberleri hamasi nutukların gölgesinde kalan “neden” sorusunu gün ışığına çıkarıyor. Hayat pahalılığı çalışanı da canından bezdirmiş durumda. Tüm bu koşulların doğal sonucu ise dönemin iktidarının ve liderinin güç kaybetmesi.
Hakkını vermek lazım ki Erdoğan bu koşullarda bile durumu iyi idare ediyor. Erime çok yavaş. Ama şu var ki; Yavaş ilerlese de erime devam ediyor ve bu durum Erdoğan’ı tek başına hükmetme konusunda zayıf bırakıyor.
Kamu yoklamaları da bu fotoğrafı doğrular nitelikte. Son açıklanan 3-4 ankette Erdoğan’ı başarısız bulanların oranı yüzde 55‘lerin üstünde. Başarılı bulanlar ise yüzde 35’i aşamadı. Yerel seçim öncesi bu tablo Erdoğan için alarm zillerinin çalması anlamına geliyor. Üstelik bu durumu tersine çevirecek elinde çok fazla aracı kalmamışken. Terör demagojisi de bir yere kadar.
TEK SORUN HALK DEĞİL
Erdoğan’ın başını ağrıtan sorun sadece halkın güvenoyu olsa çok dert etmezdi. Halkı ikna kabiliyetinin olduğuna çok inandı ve her defasından bunu başardı. Ama sorun başka yerdeydi. Yani turpun büyüğü heybede kalmıştı. Cumhur İttifakı çoktan miadını tamamlamış, rafa kaldırılmış olması gerekirken ona duyulan ihtiyacın devamı birçok şeyin önüne geçti.
28 Mayıs seçimin hemen ertesi gün Cumhur İttifakı içinde yer alan tüm partilerin ve siyasi aktörlerin kafasında aynı soru vardı: Şimdi ne yapacağız?
Erdoğan 2014-2023 döneminin bir daha tekrarlanmayacağının farkındaydı ve son bir beş yıl için yetki istemişti. Bu durum olası kriz başlıklarını kaçınılmaz kılacaktı ve nitekim öyle oldu. Ama Erdoğan bile içerideki kavganın bu kadar erken başlayacağını ve bu kadar sert olacağını tahmin edememişti.
MHP dümene o kadar güçlü sarıldı ki Erdoğan’a santim manevra yapma şansı bırakmadı. Erbakan liderliğinde YRP ise süratle Erdoğan’ın gölgesinden kurtulmaya çalıştı-çalışıyor. BBP ve Hüda-Par bile pozisyon almak için el yükseltti. Biri eyalet sistemi önerirken diğeri muhalefet cenahında yer alan onlarca partiyi terörle ilişkilendirdi. Cam bir evin içinde oturup etrafı taşlayan Destici’nin bu davranışı ancak Cumhur İttifakı’nın içinde yaşananlarla açıklanabilir.
FOTOĞRAF NEDEN ÖNEMLİ?
Erdoğan’ın kabinesinde her zaman öncelikli olanlar oldu. Bu isimler ana kadro olarak yorumlandı. Kabine dışında da sürekli yanında tuttuğu ya da yanında tutması tavsiye edilen isimler oldu. Bunlardan iki isim var ki on yılı aşkın bir süredir Erdoğan’ın hep en yakınında oldular. MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Balanı Hakan Fidan. Bu isimler cumartesi günü Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen güvenlik zirvesinde yer aldılar. Artık buraya Ali Yerlikaya’yı da eklemek lazım. AKP’nin daha doğrusu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen Saray rejiminin bundan sonraki dönemin kilit isimleri olacaklar. Bu isimler en az Cumhur ittifakı içinde yer alan partiler kadar Erdoğan üzerinde ağırlık merkezi oluşturabilecek kabiliyette olduklarını bugüne kadar defalarca gösterdiler. Şimdi de başta uluslararası ilişkiler ve buna bağlı olarak da iç politikayı dizayn etmek için yoğun çaba içindeler. Erdoğan’ı mümkün olduğu kadar çevreleyip içeriden ve dışarıdan gelecek etkileri en aza indirmeye çalışıyorlar. Bu zamana kadar ekonomi ve dış politika başlıklarında başardıklarını söylemek mümkün. Bu isimlerle Cumhur İttifakı’nın diğer ortakları arasında olası gerilimlerin de eli kulağında olduğunu söyleyebiliriz.
MUHALEFET YİNE YAPAMAZSA
Tüm bu yaşananlar ülkenin tamamını etkileyen sonuçlar üretmiyor olsa bir partinin ya da ittifakın içinde yaşananlar der geçerdik. Ama Erdoğan’ın merkezde olduğu bu saltanat kavgası milyonların acil sorunları çözümsüz kıldığı gibi toplumu çürüten sonuçlar üretiyor. Meclis dahi tüm kurumları işlevsiz hele getiriyor. Üstelik bu durumun yakında zamanda sona ermesi gibi bir durumda yok. 2028’e kadar periyodu sıklaşan sert sancılar şeklinde yaşayıp duracağız.
Bu durumun ilacı iktidarda yok. Ellerinde ağrı kesici dışında halka verecekleri bir hap bile kalmadı. Çözerse halk yapacak, muhalefet yapacak. Ama nasıl ve hangi muhalefet yapacak.
Bu meselenin özü olduğunu düşündüğümüz Hatay meselesine kısaca değinip bitirelim.
İlk kez BirGün gazetesinde bir adayla ile ilgili tavır belirledik. Neden aday olmazın haberini de yaptık. Hatay ve diğer deprem illeri ülke için başka bir anlam taşıyor. Yıllarca uygulanan politikaların en somut ve en acı sonucudur orada yaşanalar. Bu yüzden kimsenin sorumluluktan kaçma şansı yok. Gerekçe ne olursa olsun.
Diğer önemli yanı da nasıl bir muhalefet sorusuna verilecek yanıtın Hatay’da saklı olmasından kaynaklı. Ya bildik isimler üzerinden siyaset izleyeceksiniz (ki bunun starı Türkiye’de Erdoğan’dır) ya da sonucu hemen alınmasa bile halkla birlikte yeni ve örgütlü bir yola çıkma cesareti göstereceksiniz. CHP bu şansını Hatay’la yakaladı ama kullanamadı ya da kullanmadı. Partinin bu tercihini değiştirmek için yapacak çok şey yok.
Ama Saray’ın içinde dönen dolapların ülkeyi uçuruma sürüklemesine razı olmayanların sözü de bu sözü eyleme dönüştürecek kuvveti de cüreti de mevcut. Düğümü de burada çözülecek.