Ülkede her gelişme kriz konusu oluyor. Düşünün, Riyad’da oynanması planlanan Süper Kupa finali bile nasıl fırtınalar kopardı. Büyük skandal, rezillik, onursuzluk ne derseniz deyin ama esasında iktidar içinde yaşanan büyük gerilimin iz düşümlerinden sadece biri.
Rejim dönüşmeye çalışırken iktidar blokunda katlanılamaz sancılar üretiyor. 28 Mayıs seçiminin hemen ertesi günü hatırlayacağınız gibi gazetemizin manşeti “Pirus Zaferi” olmuştu. İktidar için durum değişmedi. Büyük yara aldı ve ayakta durmakta zorlandı, zorlanıyor.
Böyle bir seçim galibiyeti de rejimi yön tayin etmekte zorluyor. Saray Rejimi ilk günden itibaren Erdoğan’ın etrafında şekillendi. 20 yılı aşkın bir süre içinde adım adım tek adam devleti inşa edildi. Bu durum öyle bir alışkanlığa ve konfora yol açtı ki onun olmadığı hiçbir süreç planlanmadı, planlanamadı.
REJİM NASIL DEVAM EDER?
Mayıs 2023’de Recep Tayyip Erdoğan son kez cumhurbaşkanı olarak yetki aldı. Artık bir daha başkan seçilemeyecek. Tabii yeni bir anayasa değişikliği ya da bir ayak oyunu ile erken seçim olmazsa. İki durum da Türkiye için büyük bir kriz anlamına gelecektir. Pamuk ipliğine bağlı ittifakı zor durumda bırakacağı gibi AKP’yi daha zayıf durumuna düşürecek sonuçlar üretme potansiyeli de taşıyor. Erdoğan yeniden seçilmek için oluşacak denklemde birden fazla aktörü ikna etmek ve aynı hatta buluşturmak zorunda.
Ülkenin içinde bulunduğu durum düşünülürse böyle bir gelişme zor bir ihtimal gibi görünüyor. Ama asla imkânsız değil. Her şeyi kendisinin oluşturduğunu düşünen Erdoğan’ı koltuğu bırakmaya ikna etmek hiç de kolay olmayacak.
Diğer alternatif, aileden birinin Erdoğan’ın görevini yine onun onayıyla üstlenmesi. Burada üç isim var. Bilal Erdoğan, Berat Albayrak ve son dönem yıldızı parlayan Selçuk Bayraktar. Bu üç isim de 1 Ocak günü Galata Köprüsü üzerinde fotoğraf verdi. Öyle bir fotoğraf ki ertesi gün yandaş medyaya baktığınızda neredeyse buluşmanın Gazze için değil de bu üç ismi göstermek için yapıldığını düşünürsünüz. Mitingde yan yana gelmeyen isimleri gazeteler bile bir arada vermekte zorlandı. Sabah gazetesinin birinci sayfasına Selçuk Bayraktar dâhil olmadı. Gazete yönetimi her nedense o ismi iç sayfada göstermeyi tercih etti. Özetle 1 Ocak’ta gördük ki iç iktidar kavgası Erdoğan’ın evine kadar girdi. Oğul, kızlar, damatlar hepsi bunun içerisinde. Çok yakında belediyeden medyaya kadar bunun izlerini daha net görmeye başlayacağız.
Rejim için bir diğer olasılık da parti-kabine içinden bir ekibi rejimin devamı için yetkilendirmek. Bunun için de öne çıkan isimler herkesin tahmin ettiği gibi Hakan Fidan ve İbrahim Kalın. Bu iki ismin uluslararası ve örgüt içinde kabul görme ihtimali olsa da asıl sorun halkın desteğini almakta görünüyor. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde bu durum tersine döner mi ya da Erdoğan bu duruma ne kadar izin verir?
AKP’NİN İSTANBUL ADAYI
Erdoğan ve rejimin 2028 yılına dair yöneliminin ilk ipucu 31 Mart 2024 yerel seçimleri olacak. AKP’nin adayı bir emanetçi mi olacak ya da önümüzdeki yıllarda siyasi figür olma potansiyeli taşıyan bir isim mi olacak?
Aday isminin bugüne kadar açıklanmamasının nedeni sadece “kazanacak isim” arayışı değil, aynı zamanda bu tercih konusunda yaşanan kafa karışıklığı ya da görüş ayrılığıdır.
Buraya kadar gelişmeleri iktidar içi çatışma üzerinden değerlendirdik ama bu süreci etkileyecek en önemli güçten bahsetmedik. Bir bütün olarak muhalefetin alacağı tutum, aynı zamanda iktidarın kısıtlarını ve olanaklarını belirleyecek. İktidar yoluna son derece kırılgan şekilde devam ediyor. Bugüne kadar karşısına güçlü bir engelin çıkmamasının rahatlığı var ama en son Riyad skandalında gördüğümüz gibi her itiraz, onlar için büyük bir kriz alanına dönüşebiliyor.
Erdoğan, oğul, damatlar ve bürokratların hep birlikte gördükleri saltanat ve hilafet rüyası, onların en büyük kâbusu olabilir.