Gerçek Gündem’den Filiz Gazi’nin haberine göre, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü, Fakülte Yönetim Kurulu’nda kabul edilmesine rağmen 16 öğretim üyesinin ders vermesini veto etti. Boğaziçi Üniversitesi’nde yarı zamanlı ders veren Prof. Dr. İzzettin Önder de dersi veto edilenler arasında yer alıyor.
Boğaziçi Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde yarı zamanlı sosyoloji dersleri veren İzzettin Önder, dersinin veto edildiğini haberlerde okuduğunu söyledi.
“HİÇBİR TEBLİGATTA BULUNULMADI”
Önder, ne bölüm ne de rektörlük tarafından kendisine tebligat gelmediğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Boğaziçililer diyorlardı ki, rektörler bizim içimizden olsun, biz seçelim. Siyasi iktidar hayır ben atarım dedi. Naci İnci denen hocayı atadı. Fizik bölümünden hoca, ne yapar ne eder bilmiyorum. Ders başına giden emekli hocaların bir kısmını üniversiteden attı. Ne bölüm tarafından ne bizzat rektörlük tarafından bana hiçbir tebligatta bulunulmadı. Dersimin veto edildiğini haberlerde okudum. Ders muhtemelen kaldırıldı, onu da bilmiyorum doğrusu… Boğaziçi’nde 1976’dan bu yana 45 sene ders verdim. Usul elbette böyle olmamalıydı.”
‘BOĞAZİÇİ ELİT’ TARTIŞMASI
Önder, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra siyasetin yönlendirmesi ile üniversitelerde ihraçlar başladığını hatırlatarak Boğaziçi Üniversitesi özelinde şunları söyledi:
“Boğaziçi Üniversitesi için efendim onlar elittir, onlar bizim dışımızdadır, kızlı erkekli birbirine sarmaş dolaş oturuyorlar, bunlar geleneğe uymuyor fikrindeler. Bunların hepsi yalan ve iftiradır. Ben Mimar Sinan’da da ders veriyorum ve başka üniversiteleri de biliyorum. Evet Boğaziçi elit yetiştiriyor lakin kendisi topluma karşı ukala değildir. Talebeler, üniversiteyi imtihanla kazanıyor. Hiç böyle elit falan da değil. Kars’tan da gelen var Gaziantep’ten de ve Türkiye’nin birçok ilinden.”
“ÜNİVERSİTELER BAKANLIK GİBİ”
Önder, “Boğaziçi Üniversitesi’nin üzerine düşen bombanın 1982 Anayasası ile belirlenen yükseköğretim sistemine dayandırılması gerektiğini” belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“YÖK’ten (Yükseköğretim Kurulu) önce üniversiteler siyasetten bağımsızdı, kararlar aşağıdan yukarıya doğru alınırdı. Gelen her iktidar YÖK’ü kaldıracakları vaadinde bulundular. Hiçbiri kaldırmadığı gibi YÖK’ü üniversite üzerinde Demokles’ın kılıcı gibi kendi kanaat ve kararlarına göre şiddet ve derecesi değişmekle birlikte uygulamaya devam ettiler. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ise her yerde olduğu gibi medyaya, yargıya nasıl hakim oldu ise kültür değiştirme programı çerçevesinde üniversitelere de hakim olmak istedi ve bunu yaptı. Üniversiteler, siyasetin Bakanlıklar gibi bir alt dairesi haline geldi.”
“ÜNİVERSİTELERE YAPILANLAR İHANETTİR”
Önder, “Üniversitelere dini çevreler, sermaye ve elbette emperyalizm hakim olmaya başladı” diyerek “Bu ülke için yapılmış büyük bir ihanettir” diye konuştu.
“Üniversiteler hükümetin fikrine göre bazen sermaye çevrelerine bağlanabilir. Bağlanmıştır da… Mesela geçmişte TÜSİAD ‘üniversite nasıl olmalıdır’ diye projeler yapabilmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ise başka bir amacı var. Üniversiteyi dinsel çevrelere bağlama amacını güttü ve üniversitelerde bizim örf ve adetlerimize göre eğitim yapılmalıdır dedi. Dolayısıyla üniversitelere dini çevreler, sermaye ve elbette emperyalizm hakim olmaya başladı. Bu ülke için yapılmış büyük bir ihanettir.”
“EMPERYALİZMİN EMRİ BUDUR”
Yaşananların sadece Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlığı ile ilgili olmadığını, neoliberal düzenin dünya üzerinde çalışma sisteminin de halihazırda bu şekil olduğunu belirten Prof. Önder, şöyle devam etti:
“Bugün dünya sisteminde aynen feodal yapıda olduğu gibi ülkeler arasında hiyerarşi sistemi var. Neoliberal düzenden itibaren ekonomiler dikey olarak dizilmeye başladılar. Artık yüksek teknoloji üretimi yukarıda yapılıyor. Yüksek teknoloji, uzayı inceleyen teleskobun yapılmasıdır. Biz onu yapmıyoruz. Uçaklar da yapamıyoruz. Bu sistemde ülkelerin aşağı doğru bakımcı, tamirci ve tüketici olarak kullanılıyor olmaları gerekir. Bizim gibi ülkeler büyük çapta teknoloji üretme durumunda olamazlar. Emperyalistin emri budur! Bizim onların ilk aşama üreticileri olmamız lazım.”
“100 KÜSÜR ÜNİVERSİTEYİ TÜRKİYE KALDIRAMAZ”
Önder, bu gerçekliğin gizli, yazılı olmayan, sistemin işleyişinde ortaya çıkan bir şey olduğunu ise şu sözlerle ifade etti:
“Kim zekiyse ya yukardan yakalanır ya da kişi ‘ben artık Amerika’ya gidiyorum’ der ve orada teknolojinin ileri aşamasında kalır. Bu verilmiş bir görevdir aslında; gizli, yazılı olmayan, sistemin işleyişinde ortaya çıkan bir gerçekliktir. Biz bu acı görevi üstlenen ülkelerdeniz. 100 küsur üniversiteyi Türkiye kaldıramaz. Bir hoca 40- 50 senede hoca olmaya başlar, hoca olmayı öğrenir. Türkiye’de 100 küsur üniversiteyi besleyecek hoca var mı? Bu hocalar nerden geliyorlar? Dışarda doktora yapıyor, geliyor. Bu bir kültür emperyalizmidir. Hele de sosyal bilimlerde… Mesele sosyoloji doktorası yapıp Türkiye’ye geliyor. Oysa Avrupa’nın sosyolojisi başka buranın sosyolojisi başka.”
Önder, ek olarak Türkiye’deki sermayenin de Batı sermayesine bağlı olduğunu dolayısıyla geri teknoloji ile devam etmenin de bunun bir sonucu olduğunu söyledi:
“Türkiye’deki sermaye Batı’ya montaj bir sermayedir. Bu sermayenin hakim olduğu üniversiteler, istenildiği kadar teknoloji üretebilir. Sermayeden aldığı fonla üniversitedeki laboratuvarlar çalıştırılıyor. Aslında bağımsız çalışmıyorlar. “
“ÖĞRENCİLER MAHRUM KALMAYACAK”
Önder, geçmişten bu yana üniversitelerde yaşanan kıyımın devam ettiğine de değinerek şunları söyledi:
“Askeri darbeler ülkesiyiz lakin aynı zamanda üniversiteler üzerinde uygulanan bir katliam ülkesiyiz. Korkut Hoca’nın (Korkut Boratav) rahmetli babası Pertev Naili Boratav’ın 1948’de yaşadığı olaydır. 27 Mayıs 1960 askerî darbesinin ardından 147’ler olayı yaşanmıştır. Yakın geçmişte ‘Barış imzacıları’ yargılandı. Ben de onların içindeydim. Çok iyi üniversitelerden çok iyi hocalar atıldı. Kimisi yurt dışına çıktı, bir kısmı emeklerinden mahrum oldular. Bir kısmı ise hem ekonomik olarak hem moral olarak perişan oldu.”
Önder, son olarak Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin bütün atılmış hocaların derslerini, aynı günde verilmesi için bir program hazırladıklarını söyledi.
“Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği, bu dersten mahrum kalmış öğrencilerin, isterlerse ders alabilecekleri bir program hazırlayacak. Sonunda sertifika dahi verilecek. Sosyoloji Mezunlar Derneği de benzer bir şeyle, veto edilen dersleri yayınlayacak. İsteyen oradan izleyebilir.”