TELE1 Gün Başlıyor programının sunucusu ve Korkusuz yazarı Can Ataklı, 31 Mart seçimlerindeki geçersiz oylara ilişkin "AKP'liler fazladan basılan pusulardan almışlar. AKP'ye ayrılan yere evet mührünü basmışlar" iddiasında bulundu.
"Oyunu önceden tezgahlayanlar, geçersiz oyların sayılması halinde AKP oylarının artacağını elbette biliyorlar." diyen Ataklı'nın "Geçersiz oyların sırrını öğrendim" başlıklı yazısı şöyle:
'Geçersiz oyların sırrını öğrendim' başlıklı yazısında
Bu iktidar “Şeytanın aklına gelmeyeni yapar” diye boşuna söylemiyorum.
Bugüne kadar her seçimde o ana kadar hiç aklımıza gelmeyen işler yaptılar, yaptırdılar.
İşin kötüsü bunca şaibeye rağmen Yüksek Seçim Kurulu, tamamen iktidarın emrinde olduğu için, hileye hurdaya karşı herkesin eli kolu bağlı kaldı.
Yüksek Seçimi Kurulu bugüne kadar bütün seçimlerde muhalefetten gelen her itirazı geri çevirdi.
Bir iki istisna dışında muhalefet hiçbir şekilde başarılı olamadı.
Oysa iktidarın itirazları neredeyse emir sayıldı.
AKP neye itiraz ediyorsa ona bir kılıf bulundu ve uygulandı.
Bunlardan en dikkat çekici olanlarından biri geçersiz sayılan oyların yeniden sayımıydı. YSK bundan önceki seçimlerde geçersiz oyların sayılmasına asla izin vermemişti.
“Sandık kurullarında 6 kişi var, partilerin yetkilileri de dahil herkes geçersiz oyların altına imza atmış, yeniden sayım olmaz” demişti YSK.
Bu kez itiraz AKP'den gelince kural bozuldu ve geçersiz oylar sayıldı.
Sayım sonunda AKP oylarında artış görüldü.
AKP bu durumu “işte oyların çalındığının kanıtı” diye sundu.
İnsanın içine ister istemez “Nasıl olur bu?” kuşkusu düşüyor tabii.
Kanıtlamam çok zor ama en azından birkaç tanığa dayanarak öğrendiğim bir bilgiyi size aktarayım.
Bakın bakalım bu şeytanın aklına gelir mi?
AKP'liler fazladan basılan pusulardan almışlar.
AKP'ye ayrılan yere evet mührünü basmışlar.
Bazı seçmenler bu pusulalardan 2-3 tanesini birden zarfa koyup atmışlar.
Sayım sırasında bir zarftan üç pusula çıkınca sandık başkanı ve AKP ile MHP'li üyelerin de onayı ile bunlar geçersiz oy tarafına konmuş.
Seçimden sonra geçersiz oylar için yapılan itirazlar kabul edildiğinde, bu oylar bir araya getirilmiş ve sayılmış.
Bu tür oylarla ilgili ayrı bir zabıt tutulmadığı ve bu pusulalar birbirine zımbalanmadığı için yeni sayım heyeti, oyun AKP'ye verildiği açık biçimde görünen pusulaları geçerli saymış.
Sayım heyetindeki muhalefet temsilcileri de elbette buna ses çıkaramamışlar.
Şimdi anlıyor musunuz YSK'nın geçersiz oyların sayımına neden izin verdiğini. Oyunu önceden tezgahlayanlar, geçersiz oyların sayılması halinde AKP oylarının artacağını elbette biliyorlar.
Üstelik bu şekilde “Oylar çalındı” yaygarası koparmak da mümkün.
Aynı numarayı 23 Haziran'da yapmazlar muhtemelen ama muhalefet temsilcileri yine de uyanık olmalı.
Bir zarftan birden fazla oy çıkarsa ayrı zabıt tutturarak pusulaları da zımbalamalı.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
O güzel gençler her yıl daha da büyüyorlar
Bu köşeyi izleyenler “Onlar Bizim Kardeşimiz” grubunu mutlaka biliyorlar.
Kaç yıldır yazıyorum onları.
Hepsi ilk gençlik yaşlarında başlamışlardı seçtikleri uzak köylerdeki minik kardeşlerine yardım etmeye.
Belki ailelerinin bile önceleri “Gençlik heyecanı, yapsınlar bakalım” diyerek destekledikleri bu hareket 8'inci yılına girmiş.
Ben bile şaşırdım, galiba ikinci yıllarından beri tanıyorum hepsini. Yaşları büyüdü, hepsi ciddi birer meslek sahibi oldular ama yüreklerindeki sevgi ve dayanışma ruhu hiç azalmadığı gibi, görüyorum ki gün geçtikçe daha da artıyor.
Her yıl verdikleri iftara bu yıl da katıldım.
O iftar klasik iftarlar gibi değil.
Bu pırıl pırıl gençlere inanan ve köy çocukları için yapılan yardımlara katkıda bulunanlar bir araya geliyor.
Çoğu artık birbirini tanıyor, aile gibi olmuşlar. Herkes mutlaka yeni bir destekçiyi de gruba kazandırıyor.
Bu yılki iftarda anlattılar son yılda yaptıklarını.
150 okulda 3 binin üzerinde küçük öğrenciye ulaşmışlar.
Bu yıl 300 öğrenciye bot ve mont dağıtılmış.
Erzurum'un Pasinler Köyü'nde otizmli iki çocuğunu her gün 2 kilometre taşıyarak okula götüren anne için kampanya düzenlemişler. Evini boyayıp mutfağını yapıp tüm eşyalarını yenilemişler.
Diyorlar ki, “Biz çok büyük organizasyonlar yapamıyoruz. Küçük yardımlarla kardeşlerimize destek olmaya çalışıyoruz. Ama çok işe yaradığını görünce de mutluluktan uçuyoruz.
” Sizlerden ricam şu; eğer küçük bir destek vermek, Anadolu'nun bir ucundaki köy ilkokullarındaki çocuklara dokunmak istiyorsanız “Onlar Bizim Kardeşimiz” Facebook ve Instagram hesaplarına girip inceleyin. Eğitimine yeni başlayan, koşulları çok zor çocuklarımıza desteğin küçüğü büyüğü olmaz, yüreğinizdeki ışığı yakın yeter.
KOMİK
Ertuğrul Özkök, Oğuz Haksever'in ne yaptığını anlamamış
Hürriyet'in yazarlarından Ertuğrul Özkök, günler sonra aklına gelmiş olmalı ki NTV'nin sunucusu Oğuz Haksever'e destek çıkmış.
Oğuz Haksever, Erdoğan'ın Yassıada ziyareti sırasında “Yassıada değil yaslı ada” sözlerini söylediği sırada “Ne yaslısı be, içine ettiniz” demişti.
Bu sözler, o sırada açık kalan mikrofon aracılığı ile bütün izleyicilere ulaşmıştı.
Ertuğrul Özkök izlediği bir filmden örnek göstererek bu tür mikrofon kazalarının her ülkede yaşandığına dikkat çekerek “Aldırma Oğuz” diyor.
Sanıyorum Özkök gündemi yakından izlemediği için Oğuz Haksever'in mikrofonun açık olduğunu fark etmeden konuştuğu için eleştirildiğini sanmış.
Kimse Haksever'i bu nedenle eleştirmedi.
Bu yandaş gazeteci, patronunun saraydan fırça yiyeceğini düşüncesi ile kendi onurunu ayaklar altına alarak, “Ben o sözleri Sayın Cumhurbaşkanımıza söylemedim, ondan habersiz projeyi yapanlara söyledim” demesi eleştirildi. Muhtemelen Ertuğrul Özkök zekasındaki biri de bunu anlayacak kapasitededir ama sanki yandaş dayanışması gibi geldi bu bana.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
İstanbul'a Konstantinopol adını vermek isteyenler kim?
Erdoğan canının istediği gibi konuşuyor.
Çünkü o tek adam ve kimse ondan hesap soramıyor.
Soramadığı bir yana, kimse söylediklerini hafiften olsa bile eleştiremiyor, sorgulayamıyor.
“Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinapol değil ama burayı böyle görmek isteyenler var. Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var.” Söyler misiniz Allah aşkına bu cümleden çıkan anlam “Eğer seçimi ben kazanmazsam İstanbul'un adı Konstantinopol olacak” değil midir?
Yani İmamoğlu kazanırsa İstanbul'un ismini mi değiştirecek?
Kısacası İmamoğlu'na Pontus yakıştırması rezaleti bu yolla devam etmiş gibi olmuyor mu?
Ayrıca Erdoğan, İstanbul'un aynı zamanda İslambol olduğunu nereden çıkarıyor bilmiyorum.
Çünkü İstanbul Rumca “Stinpolis”in bozulmuş halidir.
Stinpolis “şehre doğru” demektir.
Bazı dinciler, İstanbul'u bir İslam merkezi gibi tanıtmak için “İslambol” der, hepsi bu.
YENİ ÖĞRENDİM
MHP'li Cemal Enginyurt aradı ve “Sahadayız” dedi
Cumartesi günkü bir yazımda Bahçeli'nin “İstanbul'a mitil atacağız” demesine rağmen kendisinin İstanbul'a hiç gelmediğini belirterek şöyle demiştim;
“Kürt oylarının olumsuz etkilenmemesi için Bahçeli'nin ortada olmasını pek istenmiyor.” Bu bilgiyi MHP Genel Başkanı'nın İstanbul'a uzun süredir neden gelmediğini sorduğum bazı MHP'li dostlarımdan aldığımı da belirtmiştim. Yazımın yayınlandığı gün öğleden sonra MHP Milletvekili Cemal Enginyurt aradı. Hani şu kurt gibi ulumasını videoya çekip sosyal medyada paylaşan, Amerika'yı protesto etmek için sahte bir iPhone'u yere atıp kıran milletvekili.
“Can Bey” dedi, “İnanın bütün milletvekilleri ve parti teşkilatı olarak İstanbul'da gece gündüz çalışıyoruz.” Ben de “Öyle mi?” diye sordum “Ama Devlet Bey'i hiç göremiyoruz.” Enginyurt genel başkanlarının Ankara'da çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek “Biz milletvekilleri olarak sahadayız. Bazı AKP'liler bile kendilerinden daha fazla çalıştığımızı söylüyor” dedikten sonra şunu söyledi;
“31 Mart'tan önce İstanbul'a hiç gelmedim, Binali Bey için hiç çalışmadım. Ama şimdi buradayım. En az 15-20 bin oyu adayımıza çevirdiğime inanıyorum. Bu seçimi mutlaka kazanacağız.” Enginyurt'a verdiği bilgiler için teşekkür ettikten sonra “S-400 konusunda Amerika tehditler savuruyor, ses çıkarmıyorsunuz. Trump'un bir talimatıyla FETÖ'cü bir sanık serbest bırakılıyor yine sessizsiniz. Amerika Menbiç'te nisbet yapar gibi teröristleri silahlandırıyor, ağzınızı açmıyorsunuz. Yunanistan Ege adalarını işgal etti, sizden yine tık yok, sahi neden?” diye sordum.
Enginyurt, “Durun şimdi, onlara da sıra gelir” cevabını verdi