Muğla'da, Zeynep Şenpınar'ı öldüren boksör Selim Ahmet Kemaloğlu'nun daha önce de derse gelip zorla Şenpınar'ı dışarı çıkardığı ortaya çıktı.
Zeynep Şenpınar 'ın katili tutuklandı!
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümü’nden mezun olan Zeynep Şenpınar, Ramazan Bayramı’nın birinci günü Muğla’da oturduğu evde Selim Ahmet Kemaloğlu tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. Şenpınar'ın Kemaloğlu'ndan daha önce de şiddet gördüğü için şikayetçi olduğu ancak şikayeti geri çekmek zorunda kaldığı öğrenilmişti.
Kemaloğlu tutuklanarak cezaevine gönderilirken ilk ifadesinde "Kafamda kurduklarım yüzünden şiddet uyguladım" demişti.
Hamle gazetesinden Özcan Özgür bugünkü köşesinde Zeynep Şenpınar'ın hocalarından gelen bilgileri aktardı. Özgür'ün yazısında aktardıklarına göre; Ahmet Kemaloğlu, Şenpınar'ı zorla derstten çıkardı. Özgür, bir çok akademisyen Muğla'daki şiddetin artışına dikkat çekerken Şenpınar için bir şey yapılamamış olmasının da altını çizdi.
Özgür'ün yazısından ilgili bölüm şöyle:
"Üniversitenin #Zeynep ile ilgili mesajını yetersiz bulmuşsunuz. İki tane gazeteciler cemiyetiniz var, onların açıklamasını yeterli buluyor musunuz?" diyenler bile çıktı.
Tepki göstermekte haklılar.
Elbette Muğla Basınının "bölünerek" örgütlendiği cemiyetlerinde bu konuda bir sözü olmalı. Gerçi iki Gazeteciler Cemiyetimiz de konuya ilişkin fikir, öneri beyan etmiş değil...
İki Cemiyet Başkanından biri olan Süleyman Akbulut hiç değilse Ali Osman Gündoğan hocamızın sayfasına şöyle yazdı:
"Yönetimlerin, Kötekli için radikal önlemler almaya başlayarak işe koyulması lazım. Burada olayın her türlüsü meydana gelmekte. Bu yerleşim alanı böyle giderse kentin suç oranını fazlalaştıracak hocam."
Aynen katılıyorum. Umarım köşesinde de konuyu açarak dillendirir... Ben bile yeni yazıyorum.
Cemiyet başkanlarının bu konuda fikir beyan etmeleri şartta değil. Gazeteciler, özellikle Altar Zeyhan bu dramatik olay ile ilgili gelişmeleri an be an takip ediyorlar.
Burada toplumun gözlerini çevirdikleri odaklar belli; Siyasi Parti İl Başkanları, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, STK'lar, Kadın Hareketleri, Baro ve elbette Üniversite...
Bu konuda ilk yazımda Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörlüğü'nün sosyal medya mesajını paylaşmıştım. Üniversiteden iki genç yeni mezun olmuş, Kötekli Girdabı'nda biri öldürüyor, biri ölüyor, üniversiteden "..Yaşayacağı onca güzel yıla rağmen hayattan koparılan Zeynep'in ölümünün, kadın cinayetlerinin sonuncusu olmasını diliyoruz. Sevenlerinin başı sağ olsun." diyen mesaj çıkıyor!
O yazımı bu mesajla noktalarken, "Bu mu?.. Belli ki Rektör Danışmanı Prof. Ali Osman Gündoğan'ın katkısı alınmamış..." demiştim.
Rektör Prof. Dr. Hüseyin Çiçek'in hala bir değerlendirmesi yok... Değerlendirme için mezun olmamış mı olmalılardı?! Bugün de üniversitenin Rektörlük Danışmanı Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan'ın mesajı ile devam edelim. Sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Üniversitemiz mezunu Zeynep Şenpınar'ın vahşice öldürülmesi, iğrenç bir sapkınlıktır." diyen Ali Osman hocam şöyle devam etti:
"Beden feda edilecek, üzerinde egemenlik kurulacak, komplekslerin ürettiği insanlık dışı hedeflerin kurbanı yapılacak bir varlık değildir. Beden, sayesinde yaşadığımız, düşündüğümüz, idealleri gerçekleştirdiğimiz, dünyaya kendisi vasıtasıyla katıldığımız en değerli varlığımızdır.
Bazı şeyler vardır ki, öldürmekle yok edilmez. Öldürerek yok etmek isteyenlere lanet olsun..."
Hocam kısa mesajında bir felsefeci olarak çok şey anlatmış.
Üniversitemizin akademisyenlerinden Osman Köse de facebook hesabından şu ifadelerde bulundu:
"Kötekli'de üniversitemizden mezun olan bir öğrencimizin vahşi bir şekilde cinayete kurban gitmesi, bayram günü içimizi, vicdanımızı parçalamıştır. Söylenecek çok fazla söz yoktur. Lakin konunun sıradan bir cinayet olayı gibi ele alınıp geçiştirilmesi de ilginçtir. Konu aslında toplumsal bir zeminde ele alınması gereken oldukça derin mütalaa gerektirecek bir mahiyettedir. Vesselam.."
Osman Köse hocamı ayakta alkışlıyorum... Şu ana kadar yapılan kınamalarda, ah vahlarda, açıklamalarda bu yaklaşımı aradım... Hocaya katılmamak mümkün mü?Bana Ali Osman Gündoğan hocamın mesajının altına üniversitemiz idareci ve akademisyenlerinin yazdıkları da dikkat çekici geldi. Prof. Dr. Pervin Çapan "Bu vahşetler ceza ile çözülemez. Anneler çocuklarına sevgiyi inşa etmeyi öğretmeli. Yarın yarınlara kalması lazım. Allah ana babasına sabırlar versin. Biliyorum mevcut yasalar bu vahşeti yaşatana hiç bir şey yapmayacak." derken, Ali Osman Gündoğan hocama katıldığını belirten üniversiteden Arslan Üzer şu ifadelerde bulunmuş:
"Üniversitemizin Kötekli yaşam alanını bir laboratuvar ortamında çalışır gibi tezler yazdırıp projeler üretmesi gerekir diye düşünüyorum. Yoksa Süleyman Beyin dediği gibi, bu bölge bir suç merkezine dönüşebilir. Şahsen benim gördüklerime duyduklarım binaen tespitim, arkadaşlık ilişkilerinde, ciddi derecede sorunlu durumlar var. Özellikle erkek kısmı, ilişkiyi, arkadaş, sevgili nasıl nitelendiriyorsa sahiplenme duygusunu bir seviyeden sonra mülkiyete dönüştürüyor, karşısındakini ona hükmedeceği mal gibi görüyor. Kendi kafasında ilkel bir hukuk oluşturuyor. Bir fikir ayrılığı yaşandığında da, tahakküm etme fiili böyle facialarla sonuçlanıyor. Son derece üzücü ve vahim bir durum..."
Katılmamak mümkün mü? Sayın Üzer rektör olmalıymış... Sıfatını merak edip, üniversiteden bir arkadaşımı aradım. Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığı'ndan yaştan emekli olmuş. Kendisini tanımadığıma üzüldüm. Rektörlük bu insandan sözleşmeli filan aynı alanda yararlanmalı. Bence o tezler de yazdırılmalı...
Burnunun ucundaki sorunu yazamayan, tam da göbeğinde olduğu sorunu bugüne kadar tez konusu yapmamış veya yapamamış üniversite neyi konu, sorun yapar acaba?
Arslan Üzer'in "Süleyman bey" dediği, Cemiyet Başkanı Süleyman Akbulut arkadaşımız.
SINIFTAN ZORLA ALIP GİTMİŞ
O'nun ne dediğinden önce üniversitemizin Fen Edebiyat Fakültesi akademisyenlerinden Ayşenur Küçükdere'nin sözlerine bakalım. Küçükdere, Ali Osman Gündoğan hocama şöyle seslenmiş:
"Hocam Zeynep benim dershaneden öğrencimdi. Ahmet (katil) bir gün dersimi basmış 'ben Zeynep'in erkek arkadaşıyım' diye Zeynep'i alıp gitmişti. Hatta bende dersi bölüp peşlerinden gitmiştim, ama Zeynep 'iyiyim hocam sadece konuşacağız' deyince bir şey diyemedim. Sonraki haftalarda çok konuştum, dertleştim Zeynep'le, ama malesef. Keşke yapılacak bir şey olsaydı."
Bu satırları okuduğumdan beri "Keşke yapılacak bir şey olsaydı." sözünü düşünüyorum...
Yapılacak her şey yapılmıştıydı da yapılacak bir şey kalmamış mıydı?
Keşke Ayşenur Küçükdere hocam o zaman Arslan Üzer beyle, Ali Osman Gündoğan hocamla ve hatta bir paylaşımın altına "Sonuncusu olması için Üniversite yönetiminin çok ciddi adımlar atması ve Kötekli bataklığından öğrencilerini uzaklaştıracak yaşanabilir, sağlıklı ve öğrenci dostu bir yerleşke yapılandırması gerekirdi. Toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini yaygınlaştırmak için yapılan önerilere kulak tıkandı. Geç de olsa kurulan cinsel taciz ve şiddet ile mücadele kurulu işletilmez oldu. Sonuç ortada." diyen Prof. Özlem Şahin hoca ile görüşseymişsiniz...
Ne yapardı bilemiyorum, ama keşke Rektör Prof. Dr. Hüseyin Çiçek'le paylaşsaymışsınız."