Cemal Çağlı | Kadına yönelik şiddet bir sistem ve zihniyet sorunudur

Kadına yönelik şiddet, tek başına kadınların mücadelesiyle önlenemez. Çünkü şiddeti uygulayan kadınlar değil erkeklerdir. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet kadınların sorunudur diyebilir miyiz?Bakalım:Şiddeti uygulayan...

Kadına yönelik şiddet, tek başına kadınların mücadelesiyle önlenemez. Çünkü şiddeti uygulayan kadınlar değil erkeklerdir. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet kadınların sorunudur diyebilir miyiz?

Bakalım:

Şiddeti uygulayan erkek olduğuna göre; kadına yönelik şiddet bir erkek davranışı sorunu değil mi? Evet! Şiddete uğrayan, canından olan hayatı kayan kadın ve bu şiddeti durdurmak için meydanlara çıkan yine kadın! Bu işte bir eksiklik bir terslik yok mu? Hem de çok!

Nasıl olacak da kadına yönelik şiddeti tek başına kadınlar önleyecek? Peki, hem cinslerimiz bu şiddeti uygularken her türlü şiddete karşı olan biz erkekler sessiz, sedasız seyirci mi kalacağız? Kadına yönelik şiddet bu kadar yaygınlaşmışken, meydanlara çıkıp bu şiddete karşı asıl mücadele etmesi gerekenler biz erkekler değil miyiz? Bu ruh hastası yaratıklar kadına zulüm uygulayarak, öldürerek biz erkekleri de bu insanlık dışı suçun öznesi haline getirmiş olmuyorlar mı?

Susmak aynı zamanda onaylamak değil de nedir? Her gün en az bir kadın katledilirken, şiddet ve tacize uğrarken biz erkekler susarak, seyirci kalarak bir sistem ve zihniyet sorunu olan kadına yönelik şiddet olayının gerçek bağlamından koparılarak tekil olaylar haline indirgemesine göz yummuş olmuyor muyuz?

Kadına şiddet uygulayan, onu katleden erkek, bir kadın tarafından dünyaya getirildi. Peki, nasıl oluyor da bir erkek çocuktan kadını katleden bir katil yaratılıyor?Çocukken babasının annesine uyguladığı şiddet karşısında babasına kin ve nefretle bakan bir erkek çocuk, ne oluyor da büyüyüp yetişkin olduğunda, reddettiği şiddeti kendi kadınına yansıtıyor?

Bütün bunların, çocukların yetiştirilmesinde ebeveynlerin izledikleri yol ve yöntemlerle ilgisi yok mu?

Peki, güçsüzlüğünü kapatmak için bağırıp, çağıran, yırtınan, kaba kuvvet uygulayan biz erkekleri bu hale getiren bizim irademiz mi, yoksa düşünmeyi devre dışı bırakan tarihsel hafızamız mı? Hangimiz bağırıp çağırırken, şiddet uygularken yaptığımız iradesizlikten mutluyuz?

Kadın-erkek eşitliğini savunan; ama bu eşitliği pratikte hayata geçirme iradesini gösteremeyen bizler, bugün yaşanan kadına yönelik şiddetin bir parçası haline gelmiş olmamızdan dolayı yaşadığımız utancı nasıl anlatabiliriz? Hem utanç duyup hem de utanç duyulanı yapan biz erkeklerin içinde bulunduğumuz duygu-durum bozukluğunu kim nasıl anlar, nasıl çözümler, nasıl iyileştirir?

Sonuç olarak:

1. Kadına yönelik şiddet bir sistem ve zihniyet sorunudur. Bu sistemin adı; gerici-dinci-cinsiyetçi,otoriter sistemdir.

2. Kadına yönelik şiddet bir kültür ve tarihsel şekillenme sorunudur. Babanın anneye şiddet uygulamadığı, karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı bir ailede büyüyen bir erkek çocuktan tacizci, tecavüzcü ve kadın katili olma olasılığı, özel durumların dışında sıfıra yakındır. Mümkün olsa da incelenebilse, araştırılabilse kadına tecavüz edenlerin, tacizde bulunanların ve katledenlerin geçmişleri. Unutmayalım ki kadına şiddet uygulayanlar sadece gerici, dinci, faşist değildir; kendine devrimci, solcu, demokrat diyen binlerce erkek, katletme düzeyinde olmasa da kadına yönelik cinsel saldırı ve şiddetin içindedir.

3. Kadına yönelik şiddet kültürel olduğu kadar siyasi bir sorundur. Bunun için çözüm yeri öncelikle siyasal alandır. Siyasi partiler her kadın ölümünden sonra timsah gözyaşları dökerek ya da bu şiddeti bireyselleştirip ülkeyi yönetenlerden bağımsız bir olaymış gibi sunarak bu şiddetin önüne geçilemez. Başta parlamentoda olmak üzere hayatın tüm alanlarında yüzde elli kadın kotası konulmadan, bütün kurum ve kuruluşlarda “eşbaşkanlık” sistemi uygulanmadan bu insanlık dışı sürecin bitmesi mümkün değildir.

4. Kadına yönelik şiddet bir demokrasi sorunudur. Dolayısıyla kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddete karşı verilecek mücadele sınıfsal ve toplumsaldır. Eril bir düzendeki demokrasi değil kadın-erkek eşitliğine dayalı radikal ve ekolojik bir demokrasidir kurtuluşumuz

5. Kadına yönelik şiddet bir eğitim sorunudur. Neden son yirmi yılda kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz olayları bu kadar arttı? Çünkü kadını sosyal hayattan kopartıp eve hapsetmek isteyen bir iktidar var karşımızda. Bu iktidar eğitim sistemini artık diyanet,dini vakıflar ve dini cemaatler eliyle yönetiyor. Anayasasında “Laik Cumhuriyet” yazan bu ülke artık hocaların, imamların, diyanetin fetvalarıyla yönetiliyor; anayasal suç işlenerek. Dolayısıyla, eğitim sistemini sorgulamadan bu soruna çözüm bulma iddiası akla ziyan bir durumdur.

6. Kadına yönelik şiddeti ne tek başına kadınlar ne de tek başına erkekler durdurabilir; bu şiddet ancak ve ancak kadınların öncülüğünde ve erkeklerin ortak mücadelesiyle durdurulabilir. Her gün ortalama 2 kadının katledildiği, onlarcasının taciz ve tecavüze uğradığı bir toplumsal süreçte kadınların tek başlarına mücadele ettikleri, erkeklerin çoğunluğunun ise “ö… trene baktığı gibi” baktığı müddetçe bu dinci, gerici, cinsiyetçi düzen ve onu besleyen aşağılık zihniyet sürüp gider.

Kurtuluş Yok Tek Başına

Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.