2 Ağustos Cumartesi gece saat 01.00 sıralarında Bakırköy'deki İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi'nde, yenidoğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Olay, sıcak su borusunun patlaması sonucu meydana geldi. Çöken tavan altında kalan 8 bebek, itfaiye ekipleri tarafından tahliye edildi. Ancak, bu bebeklerden biri olan prematüre Karan, tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Karan bebeğin ailesi, yaşanan olay sonrası büyük bir üzüntü ve öfke içinde. Anne Büşra Şentürk, çocuğunun prematüre olarak doğduğunu ve bu nedenle oldukça hassas bir durumda olduğunu belirtti. Doğum sonrası çocuğunun sağlık durumunun stabil olduğunu, ancak olay günü yaşanan kazadan sonra çocuğunun sağlığının hızla kötüleştiğini ifade etti. Şentürk, hastane yetkililerinin kendilerini bilgilendirmediğini ve özür dilemediğini söyledi.
Anne Büşra Şentürk, "2 senelik evliliğimizde normal yollardan çocuğumuz olmadığı için tüp bebek tedavisine başladık. Özel bir klinikte özel bir doktorla başladık bu sürece. Çok uzun, zorlu bir yoldan geçtik. Hem maddi hem manevi olarak. Temmuz ayı itibariyle hiçbir sıkıntı yoktu. Hiçbir sıkıntı yaşamadık tüm gebeliğim normal bir süreçte ilerliyordu. Temmuz ayı itibarıyla bende tansiyon problemi olmaya başladı. Tansiyonum yükselmeye başladı. Ben de gebelik zehirlenmesi olabileceğini, şu anda hastalığın olmadığını ama belirtilerin olduğunu ve bunun için benim perinatoloji bölümüyle devam etmem gerektiğini söyledi. Bunun üzerine devlet hastanesine yönlendirdi. Araştırmalarım sonucunda Cerrahpaşa'yı buldum ve ayın 18'inde kontrol amaçlı gittim. Ve 15 günlük bir yatış sürecine girdim. Sabah 08.00'a doğru apar topar sezaryen ile doğumumu gerçekleştirdim. 1 Ağustos 08.16'da benim doğumum gerçekleşti. Ve çocuğum 6,5-7. Ayına yeni girdiği için prematüre olarak doğdu. Doktorumuz doğduğunda eşime bu şekilde bilgilendirme vermiş; çocuğunuz ilk doğduğunda iğne yapıldığından kaynaklı ciğerlerinden kendi başına nefes alabildi dedi. Ama prematüre olduğu için doğal olarak yeni doğan kuvözüne koymaları gerekliydi. Hatta şöyle bir detay var; bunlar prematüre çocuklar olduğu için çok hassaslar, daha tam olarak gelişmedikleri için ciğerleri, organları; ameliyathane ile yeni doğan yoğum bakımının arasındaki koridor 5 dakikalık olmasına rağmen, götüren kişi 15 dakikada götürüyor neredeyse. En ufak bir sarsıntıyla çocuk zarar görmesin diye" dedi.
NE ARANIP ÖZÜR DİLENDİ, NE BİR BAŞSAĞLIĞI DİLENDİ
Anne Şentürk, "Olay gününe kadar, benim çocuğumda herhangi bir sıkıntı yoktu. İlk gün çocuğum gece kendi başına nefes almakta zorlandığı için entübe edildi. Ben zaten orada yattığım için her gün gidip çocuğumu görüyordum. Ben olayın olduğu gün akşam 5 sularında çocuğumu görmeye gittim. Elimde görüntüleri de var, her gittiğimde çocuğumun fotoğraf ve videolarını çekiyordum hatta odalarda da kameralar var. Ben o gün gittiğimde çocuğumun durumu gayet sağlıklıydı. Göğüs kafesinde nefes alış verişi normale dönmüştü, rengi yerine gelmişti. Gözlerini açtı baktı bize. Doktora bilgi sorduğumuzda, 'Biz öğlen 12.00'da ilaç yaptık, ilacımız işe yaradı, çocuğunuzun ciğerleri daha iyi. Şu anda daha sağlıklı diye bilgilendirdi. Bu olayın gecesinde bu talihsiz olay yaşanıyor. Ben zaten odamdaydım. Olay yaşanıyor ve eşim aranıp haber veriliyor. Tavandan geçen 80 derecelik sıcak su boruları patladı. Bunun üzerine tavan çöküyor. Bir koridor düşünün, sağlı sollu odalar var. Ve her çocuğa ait bir kuvöz. Eşime şunu açıklıyorlar; 8 tane çocuğu tahliye ettik. 3 tane bebek kritikti sizinkiyle beraber. Hatta bir tanesine 3 kere kalp masajı yapmışlar. 4.ye tekrar yapıklarında çocuk hayata dönmüş. Kimisini camdan tahliye etmişler kimisini içerden tahliye etmişler. Benim çocuğum neden diğerleri gibi camdan tahliye edilmedi de içerden tahliye edildi? Belki de benim çocuğumu da camdan tahliye etselerdi benim çocuğum yaşayacaktı. Benim çocuğumun ciğerlerine nakliye sırasında kan doluyor. Bu da hastaneden kaynaklı bir şey yani. Ne aranıp özür dilendi ne bir başsağlığı dilendi. Ben ne yollarla bu çocuğu elde ettim ve hastanenin belki de ufak denilebilecek kadar ihmalkarlığı yüzünden benim çocuğum şu anda hayatta değil. Ben küçücük çocuğumu toprağa gömdüm. Çocuğuma biz "Karan" ismini koymuştuk" diye konuştu.
35 YAŞIMDA BU ACIYI YAŞATTILAR
Baba Turgut Şentürk ise, "Gece saat 03.20'de beni aradılar. 'Bebeğiniz rahatsızlandı acil hastaneye gelmeniz gerekiyor dediler. Yoğun bakım ünitesinin önünde beklerken doktor geldi yanında sanırım asistanları vardı. Eşime doğum yaptıran doktor geldi. 'Talihsiz bir olay yaşandı. Asma tavan arasından geçen 80 derecelik sıcak su borusu patladı' dedi. Ve de buna bağlı tavanın çöktüğünü söyledi. Bazı bebekleri camı kırarak tahliye ettiklerini bazılarını da normal yerle tahliye ettiklerini söyledi. Tahliye sırasında benim bebeğimin ciğerlerine kan dolduğunu, o kanı tahliye edip yeniden müdahale ettiklerini yalnız müdahalenin bebeği kaybettiğini söyledi. Eşimi kaldırdık, ona söyledik. Zaten bir yıl uğraşmıştık tüp bebek tedavisiyle olan bir çocuktu. Sonucunda bu kadar emekler, bu kadar çabanın boşa çıkması, bu kadar basit bir dikkatsizlik çocuğumun hayatına mal oldu. Bizi mağdur ettiler. Olay yeri inceleme gitmiş. Bebeği oradan alıp adli tıpa götürdüler. Biz de dün cenazemizi teslim alıp ufacık günahsız bir sabiyi böyle ihmaller yüzünden kendi ellerimle toprağa verdim, 35 yaşımda bana böyle bir acı yaşatırlar" dedi. "Suç duyurusunda bulunacağız" Avukat Dilan Çakmak, olaya ilişkin hukuki süreci başlattıklarını bildirerek, "Öncelikle suç duyurusunda bulunacağız. Yaşadıkları zararın maddi manevi telafisi mümkün değil özellikle manevi boyutunda ama maddi olarak da çok ciddi ve külfetli bir süreç sonucu yaşanan ekstra kayıplar var. O yüzden onunla alakalı hukuk mücadelemizi başlatacağız" dedi.