“Bugün dava kapsamında hapiste 5 emekli general bulunuyor. Çetin Doğan 83, Fevzi Türkeri 82, Yıldırım Türker 82, Cevat Temel Özkaynak 78, Erol Özkasnak 77 yaşında. İçeridekiler bakanın söylediği gibi birer birer Adli Tıp'a sevk edildi. Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu, generallere ayrıntılı bir sağlık taraması yaptı. Bir dizi gel-gitin ardından 5 generalin de sürekli hastalık ve kocama halleri çıktı. Raporlar nisan-mayıs aylarında savcılıklara gönderildi. Doktorlara göre de 5 general hapiste kalamazdı.” Dün… Cumhuriyet'ten Barış Terkoğlu'nun yazısında okuduk, altı aydır Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünde, imzada duruyor. Generallerin kaderi bir imzaya bakıyor!
Dün…
Çetin Doğan'ın eşi Nilgül Doğan'ı aradım. “Sözün bittiği yerdeyiz” diye başladı cümlesine ve son süreci anlattı:
“Altı ayı aşkın bir imza atılmasını bekliyoruz. Ne yazık ki bir gelişme yok. Ne diyeyim, söyleyecek bir şey yok. Kaloriferler yeterli yanmıyor. En son gittiğimde bere götürdüm. Elimizden bir şey gelmiyor, sessiz, sakin izliyoruz. Ne yapabiliriz ki?
“Çetin de ‘Bu ne vicdansızlıktır. Sözün bittiği yerdeyiz' diyor. Başka bir şey demiyor. Ortada bir darbe yok ki, hükümeti devirme gibi bir girişim olsa. En yakından siz biliyorsunuz, davayı takip ettiniz Aytunç Bey.
“Yaşlar kemale erdi. Emekliliğimizi bize yaşatmadılar. Yedinci seneye girdik cezaevinde. 4.5 yıl Balyoz, 2.5 yıl 28 Şubat. Günah bu insanlara. 4.5 yıl Balyoz'dan yattı ve torunlarının büyüdüğünü resimlerde gördü. Şimdi bugün yaşı ilerledi, dik durmaya çalışıyor. Biz üzülmeyelim diye sorunlarını aktarmıyor. Çok sonra avukatlardan öğreniyoruz.
“İki defa mide kanaması geçirdi. İkincisinde doktora gitmedi. Çünkü; ilkinde gittiğinde üç ay sonraya randevu verdiler. Kanama geçirdiğini söylüyorlar, yerini saptamamız lazım diyorlar ama üç ay sonraya randevu veriyorlar. Bu nedenden dolayı ikinci mide kanamasını kendisi tedavi etti. Öyle geçirdi.
“Söz bitti. İkimizin de gönlü yorgun artık. Karşılıklı birbirimize tiyatro oynuyoruz. O ‘beni merak etmeyin' diyor. Biz ‘sen bizi merak etme' diyoruz. Özgürlüğü yok ki!
“Bir tarihte Balyoz döneminde Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e gitmiştim. Kaşif Kozinoğlu hayatını kaybettiği zaman (kalp krizi iddiası) ‘neden ambulans yok buralarda' diye sormuştum. Demiştim ki: ‘Sizin burada ne kadar şaşalı bir odanız var, hizmet edenleriniz var. Size ‘üç gün bu odadan çıkmayacaksınız' deseler –ki bu lükse rağmen- acaba dayanabilir misiniz?' Bir kişinin haksız bir şekilde özgürlüğünün alınması kadar ızdırap verici bir olay yok. Kızım dedi ki; ‘Tam tersi olsaydı. Babam suçlu olup içeride olsaydı daha mı iyi olurdu? Şimdi başımız dik hepimizin. Başımızı öne eğecek bir şey yapmadı babamız'.
Evet… Nilgül Doğan'ın anlattıklarının özeti böyle. Çetin Doğan'ın isyanı ve “Bu ne vicdansızlık' cümlesi…
Şimdi sizi 2022 yılına götüreceğim.
Davada incelenmeyen parmak izi
Tarih 20 Haziran 2022. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma çözüm tutanağında yazılanlar önemli. Generallerin avukatlarından Aykanat Kaçmaz diyor ki:
“… Sayın Başkanım dosyanın temel delillerinden olan CD 5 ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile ilişiği Fethullah Gülen iltisakı sebebi ile kesilmiş olan bir Tabip Binbaşı'ya kargo şirketi ile gönderilen ve göndericisi Ahmet Yılmaz olan ve emanette bulunan bu CD'nin gönderilmesinde kullanılan poşetin bulunması ve parmak izi incelemesinin yapılması gerekir. Neden bu Ahmet Yılmaz isimli göndericinin araştırılması gerekir, kısaca özetlemek istiyorum, sebebi şudur:
“MİT davası olarak isimlendirilen bir dava vardır 15 Temmuz hain kalkışma sonrasında açılan blok, seri davalardan bir tanesidir bu. Orada yargılanan bir kişi vardır ve o davada bu kişinin darbe sonrasında ve darbe gecesi bir takım faaliyetlerde bulunan bir Genelkurmay Savcısı'nın hiç işi olmamasına rağmen 15 Temmuz gecesi Genelkurmay kışlasına geldiği, bir ara çıktığı, sonra geri geldiği, darbenin başarısız olacağı anlaşılınca sivil kıyafetle Genelkurmay kışlasından çıktığı anlaşıldığı için o askeri savcı halen firari durumdadır.
“O askeri savcının geçmişteki dosyaları bu adamın FETÖ iltisakı sebebi ile dosyalarına bakalım kararlılığı ile geçmişe yönelik incelenmiştir ve bu kişinin soruşturmasını yapıp kapattığı bir dosyada bir askeri birliğe kargo şirketi ile gönderilen dijital kayıtların üzerindeki parmak izi bu savcı tarafından da araştırılmıştır. Ve parmak izi Emniyet Genel Müdürlüğü'nün suç ve suçlu parmak izi arşivinde de benzerlik bulunmadığı için dosya takipsizlik ile yani kovuşturmaya yer olmadığına kararı ile kapatılmıştır.
“Fakat incelemeye alınan darbe sonrasında bu dosyada incelemeyi yapan kişi tarafından yani savcı tarafından parmak izi bu kez başka bir yöntem ile yani emniyet genel müdürlüğünün suç ve suçlu değil de pasaport daire başkanlığının parmak izi arşivinden sorgulanmış ve bu kişi bu parmak izi sahibi bir MİT mensubu çıkmıştır. Kimdir biliyor musunuz bu MİT mensubu? ‘Böyle bir tesadüf nasıl olacak' diyeceksiniz ama Ahmet Yılmaz'dır ve Ahmet Yılmaz MİT davasında yargılanan sanıklardan bir tanesidir. Şimdi CD 5 bizim davanın temel delillerindendir, gerekçeli kararda yüzlerce kere CD 5 ismi geçmektedir, içindeki belgeler kullanılmaktadır.
“Yargıtay İlamı'nda da hatırladığım kadarı ile yanlış bir şey söylemek istemem 70'e yakın kez bu CD 5'in ismi içindeki belgelere atıf yapılmakta ve geçmektedir, bu CD'yi diğer CD ile beraber DVD ile beraber Tamer Tatar isimli zamanında FETÖ iltisakı sebebi ile TSK'dan atılmış Tabip Binbaşı'ya gönderen kişi de Ahmet Yılmaz'dır. Aşamalarda bu talebimiz her nedense büyük harfler ile söylüyorum reddedildi. Bu CD'nin ve gönderildiği kargo poşetinin üzerindeki parmak izinin araştırılması gerekir Sayın Başkan, bu kadar tesadüf nasıl ve nerede olur takdiri de sizlerindir.”
Sonuç: Fenomen dosyalarından daha da önemli olan bu dosya, 28 Şubat kumpas davası unutulmamalı.