ABC Gazetesi Haber Merkezi
YÖK tarafından bilim insanlarının katılımıyla düzenlenen ve müsilaj sorununun çözümüne dönük akademik çalışmaların değerlendirildiği bir toplantı düzenlendi. Toplantıda konuşulanlara dair bir sonuç bildirgesi yayımlandı. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO), bildirgeden çıkan sonucun akademik ve bilimsel olmaktan uzak olduğunu kaydetti. Sorunun müsilaj değil, kirlilik olduğunu vurgulayan ÇMO, "Müsilajj sorun değil, sonuçtur" dedi ve bu sorunun çözümünde çevre teknolojisi ile çevre bilimleri ele alınmadan başarı sağlanamayacağını ifade etti.
"Çevre mühendisliğinin yer almadığı çözüm arayışları nafiledir"
Bildirgenin bilimsellikten uzak, siyasi bir bakış açısıyla kaleme alındığının altını çizen ÇMO, "Asıl olan kirlilik konusunu gölgeleyip sorunu müsilaja indirgiyorlar. Temizlik adı ile yapılan çalışmalarda da izlediğimiz bu anlayış, hedefi saptıran bu yaklaşım akademik ve bilimsel olamaz. Müsilaj ve salgın, balık ölümleri, ekosistemlerin yok olması gibi olası diğer istenmeyen sonuçlara karşı içinde çevre bilimleri ve çevre teknolojisi, dolayısıyla çevre mühendisliğinin yer almadığı çözüm arayışları nafiledir" ifadelerini kullandı.
"Yapılan sıralama asıl sorunu gizlemek amacı taşıyor"
Bildirgede, Marmara Denizi'nde son yıllarda insan kaynaklı ve doğal olmak üzere birtakım baskıların olduğunu değinildiğini hatırlatan ÇMO, sıralamanın da şu şekilde yapıldığına dikkat çekti:
- Artan Sıcaklık
- Oksijen Azalması
- Okyanus Asitlenmesi
- Karasal Girdiler (Atık Su, Besin Elementi)
- Aşırı Avlanma
- Kirlilik
- İstilacı Türler
- Gemicilik Faaliyetleri
Yukarıdaki sıralamanın hedef saptırıcı ve algı yönlendirici olduğunu söyleyen ÇMO, "Tek neden kirlilik ağırlıklı çevre sorunlarıdır. Bu sıralama ile “kirlilik” satır aralarına gizlenmiş, gölgelenmiştir. Sıralamada yer alan unsurların hemen tamamı bu anlamda tek bir başlığın alt başlıklarıdır; KİRLİLİK" ifadelerini kullandı.
"Sorunu hafife alıyorlar"
Bildirgede yer alan "İnsan kaynaklı tehditlerin yoğunlu ve dağılımının insanlık tarihinde görülmemiş seviyeye ulaştığı" yönündeki söyleme de tepki gösteren ÇMO, "İnsanlık tarihinde görülmemiş seviyeye ulaştığını söylemek sorunu hafife almak yönünde algı yaratma amaçlıdır. Nüfus artışı, hızlı ve aşırı tüketim ile bunlara bağlı endüstriyel faaliyetlerin gün be gün artışı bilinen gerçeklerdir. Bunlara ilaveten, bu unsurlar üzerinden Marmara bölgesinin cazibesinin arttırılmış olması da ülkemiz gerçeğidir. Bu gerçekleri insanlık tarihinde görülmemiş ifadesiyle soruna 'kaza' ya da 'önlenemeyen/önüne geçilemez' gibi bir anlam yükleme gayretidir" ifadelerini kullandı.
"Bu sonuçları beklemiyor olmak bilimsel değil"
Yayımlanan bildirgede, "Böylesi bir kirlilik iki sene öncesine kadar yoktu da neden şimdi oldu?" şeklinde bir ifade bulunduğunu belirten ÇMO, cümleyi 'talihsizlik' olarak nitelendirdi. Böyle bir iddianın bilimsel temele dayanmadığını söyleyen çevre mühendisleri, bu iddianın akademik görüşü baştan reddetmek anlamına geldiğini vurguladı. Yapılan açıklamada, "Onlarca yıldır kirletilen Marmara, müsilaj ile buna tepki vermiştir. Bu sonuçları beklemiyor olmak kabul edilebilir değildir" ifadelerini kullandı.
"Koruma bölgesi kararını sevinçle ama ihtiyatla karşılıyoruz"
Bildirgede sevindirici söylemler de olduğunu belirten çevre mühendisleri, Marmara Denizi'nin tüm çevresinin belli bir plan dahilinde koruma bölgesi ilan edilmesini "Geç kalınmış olmasına rağmen sevinçle ama ihtiyat ile karşılıyoruz. Koruma uygulamalarının neler olacağı, nasıl uygulanacağı merakı içinde bu söylemin izleyicisi olmak görevimiz olacaktır" sözleriyle değerlendirdi.
ÇMO'nun, bildirgeye ilişkin yayımladığı raporda sonuç kısmı ise şöyle özetlendi:
Bildirgede vurgulanan bilimsel, akademik bakış açısı ile farklı disiplinlerin önlem ve çözümlere dahil edilmesine değinilmiştir. Süreçleri ve sistemleri bilimsel olarak izleyen, değerlendiren fen bilimlerinin yanı sıra mühendislik çözümlerin üretilmesinde çevre teknolojisine değinilmemesi ise, konuya hala eksik ve politik bakıldığını göstermektedir.
Süregelen cazibe merkezi olma hali, mega projelerle sürekli tırmandırılmakta olan Marmara’da nüfus, endüstriyel faaliyet yoğunluğunun ekolojik baskılarının ve uygulamaların, denetimlerin yetersizliğinin farkına varılması, geç de olsa alınmış bir “koruma” kararı ancak ekolojik yıkım projelerinden vazgeçme yolu ile hayata geçirilebilecektir. Aksi durum, bu kararı boşa çıkaracaktır.
Sorunlardan kaynaklı müsilaj benzeri sonuçlarla yüzleşmeyi beklemeden yurdun diğer alanlarına da bu hassasiyetin bilim ve doğa odaklı taşınması gerekmektedir. Yine bilim çevrelerinin ve de Marmara’nın bu en son ve önceki uyarıları ve bildirgedeki “Bu sorunların doğru anlaşılabilmesi için birçok farklı disiplinde uzman bilim insanının gerek gözlem gerekse öngörü kabiliyeti olan modellerle bu sorunlara yaklaşması gerekmektedir” ilkesinden hareket ile, yine bildirgede de değinilen yeni ve büyük baskılara yol açacak Kanal İstanbul gibi projelerden vazgeçilmelidir.
Yıllardır dile getirilen eğitimin kalitesindeki düşüşün farkına varılması ve bu yöndeki ihtiyaçların nihayet dile getirilmiş olması raporun belki de en sevindirici yanıdır, buna vurgu yapmamak haksızlık olur. Bu konu üzerine yapılacak hamleleri izlenmelidir.
Marmara özelinde kirlilik sorununun genelde ve YÖK nezdinde ele alınışına bakıldığında herkesçe bilinen ve herkesin
dileği olan süslü cümleler arasında “akademik” ve “bilimsel” bakış hissedilmemektedir. Bahsi geçen “akademik çalışmalar” hangileri olduğunu da görülememektedir.
Hep sahip çıktığımız emek, bilim, doğa değerlerimiz doğrultusunda, emek ve bilim eksenli her çalışmanın yanında; bu eksenden sapan her çalışmanın, her uygulamanın ise karşısında olmak toplumsal ve yasal görevimizdir.