Ceylanpınar’da ne oldu?

Kısa Dalga yazarı, gazeteci Cengiz Erdinç yazdı...

Çözüm sürecinin tabutuna son çivi 22 Temmuz 2015 günü Ceylanpınar’da iki genç polisin evlerinde öldürülmesiyle çakıldı. Kum saati çok önce, 2014 sonbaharında ters çevrilmiş, ince bir kan biriktirilmeye başlamıştı.

İki polis mesai saatinde işe gelmemişti, telefonları da cevap vermiyordu. Diken üzerindeki arkadaşları Bahçelievler TOKİ Konutlarının arkasındaki bir apartmanda, üçüncü kattaki daireye koştu. İçeriden cep telefonlarının sesi geliyordu ama kapı açılmadı. Bulunan çilingir saat 10.30’da kapıyı açtı, kilitlenmemişti, zorlama da yoktu. Polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar “resmi kayıtlara göre” yataklarında, enselerinden tek kurşunla öldürülmüş olarak bulundu.

Sabah gazetesi yirmi dört dakika sonra 10.54’de internet sitesine koyduğu haberde Vali İzzettin Küçük’e dayanarak polislerin başlarından vurularak öldürüldüğünü, olayda terör şüphesinin olup olmadığının bilinmediğini duyurdu.

Polislerin “elleri ve ayakları bağlanarak” “susturuculu silahla” enselerinden vurulduğunu yazan Sabah, ihtimalleri sıralarken “konuşulan 3. iddia ise bir tanıdıklarının iki polisi öldürüp kaçmış olabileceği yönünde. Öte yandan söz konusu evde üçüncü bir polisin yaşadığı, kendisine ulaşılamadığı belirtiliyor” diyordu ama bir daha bu ayrıntıyı hatırlayan olmadı.

Gazete tuhaf bir hata yapmış, saat 15.37’de haberi güncelleyip polis memurlarının kimliklerini açıklarken Feyyaz Yumuşak’ın soyadını Facebooktaki kullandığı haliyle “Feyyaz Özsahra” diye yazmıştı.

Ceylanpınar’daki cinayetten iki gün önce, 20 Temmuz günü, kuş uçuşu 116 kilometre ötede, Suruç’ta, Rojava'ya oyuncak götüren çoğu üniversite öğrencisi 33 kişi katledildi. IŞİD militanı Şeyh Abdurrahman Alagöz üç gün boyunca Mobese'lerin önünde dolaşmış, nasıl daha çok insan öldüreceğini planlamıştı. Abisi Yunus Emre de IŞİD adına on hafta sonra Ankara’da, 10 Ekim günü Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamını gerçekleştirecekti. İkisi de Adıyaman’da “Dokumacılar” grubundan kayıp olarak aranan 23 kişi arasındaydı.

Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı polislerin cenazesinde yaptığı konuşmada, Kobani olayları sırasında, işler çığrından çıksın diye, abilerinden aldıkları emirle Şanlıurfa’nın “araç tanıma sistemini” kapatan altı Fethullahçı polisin ihraç edildiğini söyledi. Üzerinde durulmadı.

Çünkü aynı günlerde Özel Kuvvetlerden atılma Nuri Gökhan Bozkır ve Jandarma Üsteğmeni Ahmet Yasin Güneş, Afyon’dan beş tonluk partiler halinde yükledikleri “infilaklı fitilleri” yine kuş uçuşu 70 kilometre ötede, Akçakale’de IŞİD elemanlarına satıyorlardı. Yakalanmaları için beşinci partiyi, altı hafta sonrasını beklemek gerekiyordu!

Reuters ajansı saat 11.41’de Ceylanpınar’daki cinayeti PKK’nın üstlendiğini duyurdu. PKK’ya bağlı HPG “22 Temmuz günü Apocu fedai timinin Suruç katliamına misilleme olarak sabah 06.00 sularında Ceylanpınar’da İŞİD ile işbirliği içinde olan iki polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir” demişti. Dikkat çekici olan PKK’nın da Sabah’taki tuhaflığı tekrarlaması, örgüt telsizinden okunan kimlik bilgilerinde Feyyaz Yumuşak’ın soyadını Facebook'taki takma ismiyle “Özsahra” diye açıklamasıydı.

Bu ancak olay yeri inceleme raporunu üstünkörü gören dikkatsiz gözlerin verdiği bir bilgi olabilirdi. Çünkü raporun ikinci sayfasında bina krokisinin hemen altında “Ayrıca Feyyaz Yumuşak’ın sosyal paylaşım sitesinde (Facebook) isminin Feyyaz Özsahra olduğu, sitede 22.07.2015 günü saat 01.20/01.30 sıralarında Metehan D.’nin (3xxxxx sicil sayılı polis memuru) yayınlamış olduğu bir şarkıyı beğendiği anlaşılmıştır” bilgisi yer alıyordu. Burada Feyyaz Özsahra adı kalın harflerle yazılmıştı ve görsel olarak ilk dikkat çeken isimdi.

Aynı gün öğle saatlerinde Ceylanpınar’da durdurulan bir otomobil üzerindeki haciz nedeniyle içindekilerle birlikte karakolun bahçesine getirildi. Saat 22.37’de ankesörlü telefondan yapılan ihbar, Emniyet’in bahçesinde saatlerdir araçlarını kurtarmayı bekleyen dört kişinin ismini sayıp, polisleri öldürdüklerini bildirdi.

Fakat ihbarcı bir hata yaptı, şüphelilerden birinin babasını, aynı isimdeki çilingirle karıştırıp “çilingir” olduğunu olayda kapıyı açtığını ileri sürdü. Ertesi gün Mahkeme savcılığın isteği üzerine yakalanan dört sanık için HTS kayıtlarının araştırılmasını istedi. 16.36’da bu defa bir cep telefonundan gelen ikinci ihbar yine aynı sanıkların adını veriyor ama “olay sırasında cep telefonu kullanmadılar” ilavesini yapma gereği duyuyordu.

24 Temmuz’da ikinci grup şüpheliler bulundu. Bunlar polislerin karşısındaki boş daireyi tutan ve boya, tadilat işlerini yapan kişilerdi.

25 Temmuz’da ölen polislerin birlikte çalıştığı üç polis memuru ifade verdi. Mustafa B. bir haftalık izinden o gün 07.30’da döndüğünü söylüyordu. Oysa üç gün önce ifade veren komşulardan Abdülkadir F., Okan Abi dediği Okan Acar’ı iki gün önce gördüğünü, yanında Mustafa B. ile Karatay spor salonuna gideceğini söylediğini anlatmıştı.

Yazının devamı için lütfen linki tıklayınız

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Türkiye Haberleri

Tokat Veteriner Hekimler Odası Kedi Güzellik Yarışması: Göz Kamaştıran Kedilerin Zaferi!
Threads adlı platform Türk Rekabet Kurumu'nun kararıyla yarından itibaren Türkiye'de kapanıyor
EPDK, tarife değişiklikleri yaptı!
Hükümetten Fiyat Artışlarına Karşı Güçlü Hamle: Piyasalara Müdahaleyi Kolaylaştıran Yasa Teklifi
1 Mayıs Çarşamba Günü Okullar Tatil Olacak mı?