CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cuma namazı çıkışında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkındaki "Kendisi DHKP-C militanıdır" sözleri için yasal yollara başvurulacağını belirtti.
Öztrak açıklamasında, "Bu sözleri söyleyen kişinin oturduğu makama, bir ruhi sıkıntılı durumun işareti olarak görüyorum. Suçlama çok ağır. İstanbul İl Başkanımız gerekli yasal yollara başvuracaktır. Demokrasiyi korumak için hepimizin çok dikkatli, tedbirli olması lazım.'' ifadelerini kullandı.
Öztrak'ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle:
ABD yorumu: Parlamento direndi, çünkü orada Başkan, aynı zamanda partisinin Genel Başkanı değil
''Demokrasi narin bir çiçektir. İstişareyle, uzlaşıyla, hoşgörüyle gelişir ve büyür. Sararıp solmaması için de güçlü bir bağışıklık sistemine ihtiyaç vardır. Bu da ancak; Birbirini dengeleyen güçlü kurumlarla, ve güçlü kurallarla mümkündür. Güçlü denge ve fren sistemine, güçler ayrılığına sahip olmayan demokrasilerde, bahçeyi ayrık otlarının sarması, hatta çiçeğin kuruması çok kolaydır. Dünyanın en gelişmiş demokrasileri bile bundan muaf değildir. ABD demokrasisinin kalesi olan parlamento, seçimi kaybeden ama bunu içine sindiremeyen mevcut ABD başkanının yönlendirdiği militanların saldırısına uğradı. Beş kişi öldü.
Aslında darbe girişimi, demokrat adayın seçimleri kazandığı gün başlamıştı. Mevcut Başkan ve adamları, seçim sonuçlarına karşı dava üstüne dava açtılar. Adalet Bakanlığı eliyle yargıçlara baskı uyguladılar. Ama yargıçlar direndi. Hukuku istismar ederek, seçmen iradesine darbe yapılmasına geçit vermedi. Güçler ayrılığının olduğu bir sistemde yargıçlar, 'Başkanın değil, halkın yargıçları' olduğunu gösterdi. Ancak iktidarı bırakmak istemeyen popülist başkan, elindeki son ve en çirkin kozu oynamaktan çekinmedi. Tam da seçim sonuçlarının parlamentoda onaylanacağı gün, Başkente çağırdığı, kendine bağlı milislerle parlamentoya saldırdı.
Bu defa Parlamento direndi. Mevcut Başkanın kendi yardımcısı, kendi partisinin senatörleri ve temsilcileri de dâhil parlamento “Artık yeter, bunu yapamazsın” dedi. Çünkü orada Başkan, aynı zamanda partisinin Genel Başkanı değil. Senatörler, parlamenterler yeniden seçilmek için Başkanın iki dudağına bakmıyor. Tüm yetkilerin tek bir kişide toplandığı ucube bir rejim ABD’de yok. Sonuç olarak, yeminine sadık kalmayan, Anayasayı tanımayan sınırlarını aşan güce, diğer güçler yerini hatırlattı. Şimdi dünyanın tüm demokratları gibi, biz de ABD’de seçmen iradesine saldıranların nasıl cezalandıracaklarını görmeyi bekliyoruz.
'Dünyada bir değil, birçok Trump var'
Despotlaşan popülist liderlerin, seçim kaybettiklerinde vizyona soktukları bu filmi, dünya üzerinde en iyi bilen milletlerden biri de biziz. Milli iradeye karşı darbe sadece silahlı kuvvetlerle yapılmaz. Despot popülist liderler, demokrasinin imkân ve araçlarını istismar ederek de, seçmen iradesine ve hukukun üstünlüğüne saldırabilir. Milletin oylarına saygı göstermeyebilir “Oyları çaldılar” diyerek; seçim sonuçlarını tanımayabilir. Şımarık çocuklar gibi mızıkçılık yapabilir. Dünyada bir değil, birçok Trump var. Dünyanın neresinde olursa olsun, seçmen iradesine, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne yapılan her saldırıya karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin tavrı açıktır. Karşı çıkarız. Seçmen iradesine yapılan darbe girişimlerinde taraflar bellidir: Demokrasiye saldıranlar, demokrasiyi savunanlar. Böyle bir durumda iki tarafa da itidal tavsiye edilmez.
Sakarya’daki havai fişek fabrikası patlaması
Geçen yıl, Sakarya’daki havai fişek fabrikasında yaşanan iş cinayetinde hayatını yitirenlerin aileleri, bugün; “Bu davayı parası olan değil, Üç kuruş için fabrikada kölelik yapan kazanacak” diye bağırıyorsa “Ben altı aydır, kardeşimin acısıyla yemiyorum, içmiyorum, uyumuyorum. Parası olan üç gün yatıp çıkamayacak. Bu devletin milletiyim, konuşacağım” diye isyan ediyorsa, burası sözün bittiği yerdir. Sarayın damadı ekonominin başındayken, milletin 128 milyar dolarını yandaşa ucuza peşkeş çekip, sonra, “Hadi ben kaçtım” diyerek ortadan kaybolabiliyorsa, hesap vermekten, saydamlıktan bahsedilebilir mi? Edilemez. Tek adam vesayet rejiminin bize öğrettiği bir başka şey; tek adam rejimlerinin liyakati değil, itaati sevdiği, sadık memurlara ihtiyaç duyduğudur. Rüşvetten aklanmamış Bakanların, partili mütekait vekillerin Büyükelçi atandığı, kamu bankalarının, ballı arpalıklara dönüştürüldüğü, sahte diplomalı pehlivanın kamu bankasına, hayvanat bahçesi müdürünün TÜBİTAK’a yönetici yapıldığı ülkede liyakatten bahsedilebilir mi? Böyle bir ülkenin iki yakası bir araya gelebilir mi? Gelemez.''