CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı, “12 Nisan 2018 tarihinde aramızdan ayrılan Rabia Naz Vatan’ın ölümünün üzerinden tam 1 yıl 13 gün geçtiğini ve yaşanan süreçte savcıların görevden alındığını, çelişkili ifadelerin verildiğini, çarpık raporlarda ortaya çıkan “Yok intihardı. Yok cinayetti. Yok, kazaydı” gibi açıklamalardan sonra, geçtiğimiz ay, Hâkimler Savcılar Kurulu’nun nihayet davaya ilişkin bir müfettiş görevlendirdiğini Rabia Naz Vatan’ın ölümün arkasındaki sır perdesi aralasın diye yeniden bir soruşturma başlatıldığını” söyledi.
Adli soruşturmanın etkin yapılıp yapılmadığı noktasından hareketle, 8 polis hakkında soruşturma başlatıldığını 60’a yakın tanığın ise yeniden dinleneceğini söyleyen Tığlı, “Geçen bir yıllık sürede yapılan, yapılması gereken fakat yapılması gerekirken, ihmal edilen kimi noktalara atanan müfettişlerden sonra bile temas etmekte imtina edildiğine” dikkat çekti.
RABİA NAZ VATAN’IN ÜZERİNDE BULUNAN VE KRİMİNAL İNCELEME YAPILMASI ŞART OLAN ELBİSE NEDEN 1 AY BOYUNCA İLÇE EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE BEKLETİLMİŞTİR?
İçişleri Bakanlığı’nın aynı polisler hakkında yürüttüğü soruşturmanın, HSK’nın müfettiş görevlendirmesinin ardından hemen durdurulması, soruşturmada kusuru bulunanların hâlâ korunduğuna yönelik bir görüntü verdiğine dikkat çeken CHP’li Tığlı, “1 ay boyunca ilçe emniyet müdürlüğünde bir poşetin içinde bekletilen elbise baba Şaban Vatan’ın ısrarları sonucunda kriminal inceleme yapılması için adli tıpa ancak gönderilebilmiştir” dedi.
“Rabia Naz Vatan’a çarptığı iddia edilen aracın peşine düşüldüğünün, delillerin karartıldığı iddia edilen metruk binanın yıkıldığının tespit edildiğini ve bu bilgilerin kamuoyuna sanki yeni bir şeyler elde edilmiş gibi gösterilmesi “birşeyler yapılıyormuş gibi göstermekten” başka bir şey değildir.
Sır perdesini aralayacak binanın olay yeri keşfi sonrası yıkılması ve birçok delilin bu şekilde karartıldığı iddiaları zaten bir yıldır gündemden hiç düşmemiştir. Ancak soruşturmada ortaya çıkan yeni bir gelişmeymiş gibi sunulması ve yeni bir algı operasyonunun parçası olarak kullanılması da kamu vicdanı ile alay etmekten başka bir şey değildir. Unutmayalım ki bu delilleri soruşturmayı sağlıklı bir şekilde yürütmesi beklenen yargı mensupları ve güvenlik güçlerine rağmen akıl hastanesine kapatılmak istenen bir baba kendi çabalarıyla zaten elde etmedi mi?” ifadelerini kullandı.
Savcılık Makamının 31 Ekim 2018 tarihinde olay yerinde yaptırdığı keşiften sonra hazırlanan bilirkişi raporuna göre “Rabia Naz’ın durgun halden kendisini aşağı bırakması durumuyla düşmediği, hızlanarak atlaması durumunda hızının en az 11.3 km/s olması gerektiği fakat 11 yaşında 70 kilo gibi, yaşına göre fazla kilolu ve atletik yapıda olamayacağı değerlendirildiğinde bu hıza ulaşmasının orta olasılıkla mümkün olabileceği” biçiminde değerlendirme yapılmıştır.
CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı çelişkili raporlara dikkat çektiği yazılı açıklamasında “18 Ocak 2019 tarihinde Giresun Adli Tıp Şubesi’nin hazırladığı ilk raporda Rabia Naz’ın ölümünün yüksekten düşmeye bağlı, genel beden travması neticesinde meydana gelmiş olabileceği belirtmişti. Trabzon Adli Tıp Kurumu ve son olarak İstanbul Adli Tıp Kurumu’na bağlı İstanbul I. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun detaylı bir incelemeye yer vermeden, hazırladığı raporda koşarak yüksekten atlama ihtimalinin fazlalığından ve ölüm sebebi trafik kazası olmadığına dair ilişkin benzer raporlar, soruşturma dosyasına girmiştir.
Her iki rapor incelendiğinde ortaya çıkan sonuç; koşarak sundurmaya çarpmadan atlama ihtimali “orta olasılıktan” çıkarak yüksekten atlamayla ölümün gerçekleştiği ve trafik kazasına bağlı olmadığı kesinleşmiş noktasına gelinmiştir” ifadelerine yer verdi. Soruşturma dosyasına giren ve birbiriyle çelişen raporlardan sonra istenilen arzu edilen bir adli tıp raporu ortaya çıkmamış olsaydı Adli Tıp Kurumları’ndan yeni bir rapor için beklemek durumunda mı kalacaktık?
Otopsi Raporu Rabia Naz Vatan'ın ölümü için 'beden travmasına bağlı' ifadesini kullanırken bu durum bilirkişi raporunda 'yüksekten düşmeye bağlı' biçimindedir. Rabia’nın 'araç çarpmasına bağlı' olarak hayatını kaybettiği kanaatini oldukça güçlü belgeleyen Hacettepe Üniversitesi’nin Raporu neden hiç dikkate alınmamıştır. Diye yazılı açıklamasına devam eden CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı, davayı takip edenlere, kamuoyuna ve vicdanlara aşağıdaki hatırlatmaları yaptı.
Adi Tıp Raporlarının diğer kurumlardan hatta köklü üniversitelerimizde düzenlenen raporlardan ayırt edici biçimde farklılaştığı durumlarda ve özellikle yargının, kamu kurumlarının ve görevlilerin tarafsızlığını yitirdiği, baskı ve talimatla görevini yapamayacak duruma getirildiği durumlarda gideceğimiz adres neresi olmalıdır? Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi gibi diğer Üniversite ve çeşitli Hastanelerimizin Tıp Fakülteleri’nde bulunan değerli hocaların yaptıkları tespit ve değerlendirmeler hiç dikkate alınmayacaksa, tartışılmayacaksa bu birimlerin güvenli yerler olduğunu nasıl izah edebilirsiniz? Ne yani bu birimleri kapatalım mı?
ADLİ TIP ÖZERK OLMALIDIR. DEVLETİN HİMAYESİNDE OLAN ADLİ TIP EMİR ALDIĞI GÜN YOK HÜKMÜNDEDİR
Bu davada kamu vicdanına ağır bir baskı oluşturan bir başka asıl konu ise özerk olmayan ve devletin himayesi altında bulunan Adli Tıp Kurumu’na olan güvenin kaybolmasıdır. Yargı başta olmak üzere, bu kurumlar üzerindeki idari ve politik baskı görüntüsü, devletimizin güvenilirliğine de ayrıca gölge düşürmektedir. Rabia’nın vücudundaki saman tozu ve parçalarının keşif sonrası yıkılan binadakilerle uyumlu oluşu üzerinde neden durulmamıştır. Ortopedik bulgulara dönük olarak ilk tespitleri yapan doktorun ifadesine neden başvurulmamıştır? Rabia, evinin önünde bulunduğunda kopma noktasına gelen sol ayak bileğine rağmen yerde hiç kan olmaması şaşırtıcı değil mi?
Belediyenin alelacele yıktığı metruk binada Rabia’nın vücudunun temizlemesi amacı ile kullanılan sıvı ve kimyasal madde kullanıldığına dair iddialara ilişkin hangi tespitler yapılmıştır? Son olarak kimse şunu unutmasın: 11 yaşındaki Rabia Naz, evinin önünde bulunduğunda yaşıyordu. Hastaneye götürülürken kendisiyle konuşmaya çalışan babasının elini bile sıktı. Bunu niye söylüyorum; Rabia intihar mı kaza sonucu mu öldü derken ona çarpan araç sürücüsü bahse konu yıkılan binada vücudundan boşalan kan izlerini temizleyip evinin önüne bırakıp gitmemiş olsaydı belki de yaşayacaktı. Bu detay bile kanayan vicdanları serinletecek adalet arayışına ne kadar susadığımızı göstermeye yetmez mi?