CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
''AKP'LİLER DE EKONOMİYİ ELEŞTİRİYORMUŞ''
Özel, AKP'lilerin de ekonomiyi eleştirdiğini belirterek, “Yasamanın, yürütmenin ayağına gitmesi doğru değil. Partiyi devletleştiren, devleti partileştiren bir anlayışı milletin gözüne sokulması doğru değil. AK Parti grubu da ekonomiden endişeliymiş, Bakan Albayrak ‘milletvekilleri ekonomiyi eleştiriyor’ diyenlere kızıyormuş ve ‘bir de ben anlatayım’ demiş. Berat Bey’in anlattığı şahane tabloyu, vatandaşa anlatabilecek olan varsa hodri meydan! Kim çağırırsa yanına gidelim” ifadelerini kullandı.
OLUMLU ŞEYLERİ ZEHİRLİ MADDELERE ŞEKER GİBİ KAPLIYORLAR
Mecliste görüşülen torba yasaya ilişkin de konuşan Özel, ''AKP, bu acılı günlerde bile esnek çalışma düzenlemesinde ısrar ediyor. Bugün kaldırdıkları parmağı savunamayacakları bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Olumlu maddeleri, zehirli maddelerin etrafına şeker gibi kaplayarak yaptıkları faaliyetleri gizleme çabasını vatandaşlarımıza şikayet ediyoruz. Karşı çıktığımız maddeleri, AYM’ye götürerek emek sömürüsüne dayanan bu düzenlemelere geçit vermeyeceğimizi ifade ediyoruz'' ifadelerini kullandı.
ÖZTRAK’IN DEDESİ 1939’DA BAKANMIŞ, PES
Erdoğan'un bugün yaptığı konuşmasında 1939 yılında meydana gelen Erzincan Depremi üzerinden CHP'yi eleştirmesine tepki gösteren Özel, ''Damat ile eş ile çocuk ile yürümüyor bu işler. Kendisini Hitler Almanya’sının propaganda bakanına özendiren iletişim başkanı ile olmaz. Böyle iletişim olmaz. Bu kadar yalana dayalı iletişim olmaz. Faik Bey’in dedesi bakanmış o zaman. Öztrak’ın dedesinin 1939’da bakan olduğunu, deprem olduğunu, sorumluluğunun CHP olduğunu söylüyor. Bu rezaletin son bulduğunu göreceğiz. Bir hafta önceki depremin sorumluluğunu alma, maden kazasında ölen madenciye yükle, 1939’daki depremden Faik Öztrak’ın dedesi sorumluymuş. Ben bu kadarına pes diyorum, vatandaşımızın vicdanına emanet ediyorum'' diye konuştu.
Özel konuşmasından satır başları şöyle:
YASAMA YÜRÜTMENİN AYAĞINA GİDEMEZ
''Bu parlamentonun mensuplarına milletten aldıkları yetkinin tam tersine işler yaptırılıyor. Bakan Albayrak, AKP milletvekilleri gruplar halinde çağırıyor, talimatlar veriyor. Yasamanın, yürütmenin ayağına gitmesi doğru değil. Partiyi devletleştiren, devleti partileştiren bir anlayışı milletin gözüne sokulması doğru değildir. Siz yürütme olarak, seçilmiş yasama üyelerini ayağınıza çağırıyorsanız bu yanlıştır. Usul esastan önce gelir. Bakan Albayrak, milletvekillerini toplamış, ‘ben dolara bakmıyorum’ demiş. Petrol dolar üzerinden geliyor, elektrik dolardan etkileniyor, vatandaşa temel gıda maddelerini taşıyan araçlar dolara bakıyor, bir tek Bakan Albayrak, dolara bakmıyor. İnsan bu kadar sorumsuz bir açıklamayı yapsa, ‘aman düzelt’ bunu dersin. Maalesef böyle bir sorumsuzluk akıl alır gibi değil.
V DEĞİL D TİPİ, DÖNÜP AYNI YERE GELİYORUZ
‘V Tipi toparlanma devam ediyor’ diyor. ‘Dibe vurduk, çıkıyoruz’ diyor. Çıka çıka bir türlü çıkamadık. Her çıktığı toplantıda, ‘mart şubattan iyiydi, nisan marttan iyi olacak’... En temel ihtiyaçlar yüzde 40 50 artmış durumda, haydi bir toparlanma görelim. Her konuşmada dipte olduğumuzu, iki aydır çıkışta olduğumuzu söylüyor. V değil D tipi. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. Çok rica ediyoruz, vatandaşın aklıyla alay eden açıklamalardan gına geldi. Geçmişten iyi olduklarını söylemek için 1994 krizi, 2001 krizi… 2021 krizinde kasayı atan esnaf, ‘bugün olsa yine atarım’ diyor. Maske takmayan esnaf, devletin kendisine gözünün içine baka baka ‘gebermek istiyorum, açım’ dedi.
KİM ÇAĞIRIRSA YANINA GİDELİM
Berat Albayrak ‘tüm ülkelerde ekonomi dalgalanıyor, ABD seçimleri var’ dedi. OECD ülkelerine bakıyorsunuz, bu yıl parası en çok değer kaybeden ülke yüzde 28’de Brezilya. Tüm dünya ‘Brezilya bitmiş’ diyor. Türkiye 30 kaybetmiş. Bir de değer kazananlar var. En iyi 10 ülkede İsviçre, İsveç, İsrail. Beğenmediğiniz İsrail değer kazanmış, ‘yandı bitti’ denilen Brezilya bizden iyi. Bunları Albayrak’ın ayağına gidip dinleyenlere, ayağına gitmemesi gerektiğini hatırlatıyoruz. AK Parti grubu da ekonomiden endişeliymiş, Bakan Albayrak ‘milletvekilleri ekonomiyi eleştiriyor’ diyenlere kızıyormuş ve ‘bir de ben anlatayım’ demiş. Berat Bey’in anlattığı şahane tabloyu, vatandaşa anlatabilecek olan varsa hodri meydan! Kim çağırırsa yanında gidelim.
COVİD’DE SORUMLULUK YİNE VATANDAŞTA
Bir diğer sorun, salgın. Vaka sayısı 43 bin 386. DSÖ’ye sayı bildiriliyor, Türkiye’ye söylenmiyor. Sayı gizli ama 7 buçuk kat farkı var. Türkiye’deki sayı 300 bin deseniz yalan söylemiş olmazsınız. Testi pozitif çıkanların 300 binden az olmadığının bilinmesi gerekir. 300 kişinin hasta ve hastalığı bulaştırabilir olduğunu görüyoruz. Sağlık Bakanlığı vakalarında da 3 buçuk 4 kat artmış. Erdoğan dönmüş, ‘lokantaları kapatın, ev ziyareti yapmayın’ diyor. Sorumluluk yine vatandaşta. Bugünkü tablodan sorumlu oldukları son derece önemli.
ELİMİZDE GRİP AŞISI OLACAKTI
Grip aşısı önemli. 18-20 bin grip aşısı lazım. Türkiye’de bir buçuk milyon grip aşısı var. Sebep? Öngörüp sayıyı artırmamışlar. Bugün Almanya, 30 milyon vatandaşını aşılama imkanına sahip. Bu konuda duyarlı bir meslek örgütü Türkiye Eczacılar Birliği (TEB). Eylül ayında çalışma yapıyor. Hollanda’da bir buçuk milyon doz aşı buluyorlar. Bu meslek örgütü, 11 Eylül’de İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na yazıyor. Müjde yazısı. Sağlık Bakanlığı dahil, ‘bana yazma, şuraya yaz buraya yaz.’ Yazılar elimizde tarihli sayılı. 14 Ekim’e kadar yazış, oyalan. Hollanda’dan yazı, ‘geçmiş olsun, aşıları İran’a sattık.’ Sayın Sağlık Bakanı lafı dolandırmayın. TEB, bir buçuk milyon doz aşı buldu. Alsaydınız, bugün aşı elimizde olurdu.
EVLERE VATANDAŞ DEĞİL SEN BAKACAKSIN
Sayın Cumhurbaşkanı’nı biraz önce dinledim. Hakikaten gazetecilere yıpranma payı diyorlar ya AKP ile muhatap siyasetçilere de verilmeli. ‘İzmir ile ilgili Kızılay’a verdiler veriştirdiler...’ Bir ülkenin Cumhurbaşkanına bu kadar yalan attırmayın. Milletimiz evlerine baktırmalıymış, daha güvenli evlere geçmeliymiş. İnsaf insaf. Evlere sen bakacaksın, devlet bakacak. Vatandaş çoluğuna çocuğuna bakamıyor. Bu işlerde vatandaşa sorumluluk yüklenmez. Yaşam hakkı, konut edinme hakkı, sağlık hakkı var. Bunlar toplum sözleşmesi. 2 bin 500 lira olacak asgari ücretle vatandaş evine bakamaz. Vatandaşa verdiği akıl, tam bir akıl tutulması. Bir Cumhurbaşkanına bu cümleleri nasıl kurdurtuyor? Gaf desen gaf değil. Yorulmuşluğun, tükenmişliğin psikolojiyse ‘sat evi’ diyor. Sanki evi alacak bu ülkenin vatandaşı değil.
KASTEDİLEN MUHARREM İNCE DEĞİL:
(CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun ‘Millet İttifakı'nın dağıtılması için belli kişilere para verildiği, parti kurma çalışmalarına destek verildiği’ iddialarının Muharrem İnce ile ilgili olup olmadığı sorusu üzerine) Kastedilen Muharrem İnce değildir. Sayın Genel Başkan zaten devamında Muharrem Beyin partiden ayrılmadığını da söylemiştir. Muharrem Beyin açıklamaları ortadadır. Genel Başkanımızın da sözleri ortadadır. Bir ikili diyalog sırasında sorulan bir soruya verilen bir cevap üzerinden bir şey varmış gibi yaratılan bir mesele veya ortaya çıkarılan bir üst düzey hassasiyet doğru değil. CHP'ye de kimseye de faydası olmaz. Kastedilen Muharrem İnce değildir. Ancak Saray'ın bütün kollardan, bütün tedarikçilerine, bütün müteahhitlerine, bütün finansörlerine muhalefette; 'CHP, HDP, İyi Parti kim olursa olsun bir parti kurma, parti içinde bir muhalefet yaratma, bir hareketi bir yola çıkma ve muhalefeti bölük pörçük gösterebilecek en küçük ihtimali değerlendirin, ne gerekiyorsa yapın' denildiğini hepimiz biliyoruz. Ancak burada Muharrem İnce'ye özel bir gönderme, kendisine yönelik bir itham yok.''