Bugüne kadar Türkiye’de çok farklı dolandırma yöntemleri ortaya çıksa bile Çiftlik Bank oyunları son derece ilginçti. Ponzi olarak isimlendirilen ve aslında saadet zinciri denilebilecek bu tür girişimler, kullanıcıları neredeyse soyup soğana çeviriyor. Birçok kişi evini arabasını veya çeşitli değerli mallarını kaybedebiliyor.
Bu tür sistemlere uzaktan bakanlar genellikle insanlar nasıl dolandırdıklarını anlayamaz. Zaten içine girmeden de anlamak pek mümkün değil. Bu tür sistemlerin en önemli özelliği, her zaman gelir getirecek gibi görünmesi.
Türkiye’nin geçtiğimiz yıllarda en çok konuştuğu konular içerisinde yer alan Çiftlik Bank dolandırıcılığı, bunların en net örnekleri arasındaydı. Şirketin yöneticisi olan Mehmet Aydın, insanlara oyun üzerinden hayvancılık yapmalarını söylüyordu. Bunu yapan kişiler sanki gerçek hayatta hayvan yetiştiriyormuş gibi kazanç sağlıyordu.
Mehmet Aydın tarafından yapılan girişimler ile birlikte, hayvanlar için 365 gün gibi bir süre biçildi. Bu süre zarfında oyuncuların çiftliklerde hayvanlar için yem ve depolama gibi masrafları karşılaması gerekiyordu. Bunun sonucunda hayvanlardan elde edilen ürünler gerçek hayatta satışa sunuyordu.
Buraya kadar her şey oldukça karlı gibi görünse bile çok büyük bir eksik vardır. Bu faaliyetlerin Menkul Kıymetler Borsası’nda kaydı yoktu. Böylece güvenilir olduklarını kanıtlamak imkansızdı. Ayrıca getiriler piyasaya göre dalgalanıyordu ve çok fazla sabitti.
Çiftlik Bank’tan sonra şimdi de Sütbank olayı patlak verdi!
Yatırımlar, genellikle yüzde 100 garantili olmaz. Bu nedenle her yatırımın ciddi bir riski vardır. Ancak bu sistemde riskli bir şey yoktu ve gerçekten de çok büyük bir dolandırıcılık yaptılar. Sizce bu tür sistemler neden çok fazla kullanıcı bulabiliyor?