Cumhurbaşkanlığı adaylığı sorusuna İmamoğlu'ndan yanıt

İstanbul'un Seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı "Türkiye'nin Nabzı" programında soruları yanıtladı.Ekrem İmamoğlu, HaberTürk’te Didem Arslan Yılmaz ile Türkiye'nin Nabzı programına katıldı. Ekrem İmamoğlu,...

İstanbul'un Seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı "Türkiye'nin Nabzı" programında soruları yanıtladı.

Ekrem İmamoğlu, HaberTürk’te Didem Arslan Yılmaz ile Türkiye'nin Nabzı programına katıldı. Ekrem İmamoğlu, Nagehan Alçı, Mehmet Akif Ersoy, Deniz Zeyrek'in sorularına cevap verdi.

NAGEHAN ALÇI: İLERİDE CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORUM

Ekrem İmamoğlu, Nagehan Alçı'nın ''Çok kısa bir süre içinde Türkiye’ye kendinizi tanıttınız. Sabırla ve her şeyi tekrar tekrar anlatıyorsunuz. Sizinle ilgili yazılmış kitabı da okudum. Çok detay öğrendim. Beylikdüzü ilçe başkanı olduktan sonra Beylikdüzü belediye başkanı olmayı kafaya koyduğunuzu düşünüyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğunuzda da İBB Başkanı olmayı kafaya koydunuz. İlerde de Cumhurbaşkanlığına aday olacağınızı düşünüyorum'' ifadelerine şu şekilde yanıt verdi:

''Ben siyasi ideallerimi asla ve asla bir makam hırsı üzerinden yapmam. Şöyle bir farklılık var; 2009 yılında Beylikdüzü’nde belediye başkan adayı olmak istemiştim ama olmadı. 2009’da olmayınca partim bana ilçe başkanı olmam konusunda telkinde bulundu. Dolayısıyla zihinlerde, Ekrem bir sonraki seçimlerde Beylikdüzü belediye başkan adayı olur diye vardı. Asla ve asla kendi kariyerinizi çizdiğiniz an siyasette başarılı olma şansınız yok. Partime çok teşekkür ediyorum.''

Porgramda gazeteci Deniz Zeyrek, Nagehan Alçı ve Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle;

İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları:

(YSK'nın gerekçeli kararını nasıl yorumluyorsunuz?) Ne yazık ki dağ fare doğurdu demiştim. Çok kötü bir süreç Türkiye demokrasisi adına. YSK Türkiye'nin demokrasi sürecine büyük bir darbe vurmuştur. Öncesinde başlamıştı sıkıntılı süreç. 31 Mart gecesi başlamıştı. Kaygılarımız 31 Mart öncesinde de vardı. Örneğin devletin tüm yetkili yetkilileri 'dünyanın en güvenilir seçim sistemi Türkiye'de' diyorlardı. Seçimi kaybedenler mazeret uydururlar diyorlardı. Biz temkinli yaklaşarak bakın seçim stratejisi olarak meydan meydan geziyor olabilirsiniz, yapmayın, işinize bakın. Özellikle bakanlıklara mesajlar yolladım meydanlarda, televizyon programlarında. Kendilerinden çok emin, buna sadece devletin bakanları, yetkilileri değil AK Parti Genel Başkan yardımcıları, hatta sayın Cumhurbaşkanı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklaması bir adım daha ileriye gidip, seçime hazırlıklı olduklarını ifade ederken her sandıkta AK Partili insanların görev yaptıklarını söyledi.

'YSK MİLLETİN İRADESİNE AYKIRI BİR KARAR VERDİ'

Biz de büyük çaba gösterdik sandık güvenliğiyle ilgili olarak. O gece devletin eliyle Anadolu Ajansı birçok ekrana yansıyan bilgileri verme noktasında Türkiye tarihinin belki dünya tarihinin en rezil gecesini yaşattık. Devlet yetkili kurumlarından bir kişi 'niye yapmıştır' demiyor. Biz elimizdeki ıslak imzalı tutanakları üzerinden hakkımızı savunduk. 14 saat bu ülkeye veri verilmemiştir. Pişkin konuşmalar olmuştur. Tedbirli olduk. Onların sandık görevlilerin bazı yerlerde bizden daha fazla olduğunu biliyoruz. Hakkımızı aradık. 6 Mayıs itirazlar vs. 45 gün uydurdular. Hak olanları elbette, bazı içtihatlara göre hak kabul edilen itirazlar elbette vardır. Birçok gerekçe uydurma. Negatif olumsuz tarih yazdılar. Demokrasiye darbe vurdular, halkın iradesini yok saydılar. YSK hukuka aykırı bir karar verdi.

(Didem Arslan Yılmaz: Oy farkı nasıl düştü sorusu merak ediliyor. Bilinçli, organize iş var deniyor. Ne dersiniz?) Uydurma, çok basit örnek vereceğim. 31 Mart gecesi 3 bin 870 oyla kazandık, elimizdeki sağlam verilere göre diyen bir aday var. Çıktı açıklama yaptı. Partililerine kendisini alkışlattı. Biz hep temkinli davrandık. 1 Nisan günü ilerleyen saatlerinde bir tahminde bulundum, bazı hatalar, eksiklikler var. 17-18 bin oyla kazanacağımızı düşünüyorduk. 24 saat içinde 13 civarında naklen yayın yaptım. Herhalde rekordur. Hakkını arama konusunda bu kadar naklen yayın olmamıştır.

(Deniz Zeyrek: Binali Yıldırım ''Çok basit çaldılar'' dedi. Ben de size sorsam; bu seçim neden yenileniyor?) Hukuksuzluk yaptılar, haksızlık yaptılar ama çaldılar denmez. Hele hırsızlar hiç denmez. Caminin önünde cuma namazının çıkışında yanınızda Diyanet İşleri Başkanı ile beraber kime diyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanını ben 6 Mayıs'ta uğurladım. 5 gün sonra çaldılar denmeye başlandı. Ramazan ayınız mubarek olsun dedim. Sizin de mubarek olsun dedi. Ben olsam bir hırsız varsa karşımda elini tutmam. Halk dilinde deniyor. Binali Yıldırım da çark etti. Sonra o da hırsızlar demeye başladı. Üzüldüğüm taraf şu, 16 milyon İstanbullu mu çaldı, YSK mı çaldı, sandık kurulu üyeleri mi çaldı? Kim çaldı?

Bir kelimeyi sürekli tekrar ederek insanların bilincinde bir algı oluşturuyorsunuz. Bir yalanı yeterince uzun, gürültülü, sık söylerseniz insanlar inanır. Sürekli tekrar tekrar söyleyin. Gobels'in sözü. Şu anda insanlar gerçeği öğrenmiş durumda farkında değiller.

(Alçı: Türkiye'nin güvenliği varken, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüşme kararına ne diyorsunuz?) Hukukçularıyla görüşmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bu kadar tecritle adil olduğunuzu kime söyleyebilirsiniz.

(Zeyrek: Yunanistan'da sizi destekleyen haberler yapılıyor. Biri de 'o tarafa bakın' diyor. Bunu düşünmüş müydünüz? Ceketinizi çıkardınız. Bu çalışılmış mıydı?) Kavgayı ve kavgacı dili çok seven siyasi anlayış var. Ben de tam tersi. Hayatta hiç kavga etmedim, hiç de dayak yemedim. Onları ringte kendi kendileriyle bırakırım. Birbirlerini dövmeye başlar. Benim bu şehirle ilgili projelerim var. Ben onlarla ilgilenirim. Kavgaya beni çekemezler.

(Alçı: Devletle Abdullah Öcalan'ın görüşmesine olumlu bakar mısınız?) Benim Kürt meselesi diye bir tanımı doğru bulan birisi değilim. Benim Kürt vatandaşım, hemşehrim, kardeşim var. Türk vatandaşı ne kadar teminatsa bu ülkenin Kürt kökenli vatandaşım, hemşehrim de o kadar teminattır. Ben bu akşam bir evdeydim. Gaziosmanpaşa'da bir evde iftarımı açtım. Çocuğumuzun, sokağımızın meselesi aynı. Devlet bütün süreçleri aklıselim, şeffaf yönetmesi lazım. Devletin bazı işleri vardır. Açılım dendi, Meclis'te insanlar anlatın bize, ne yaptığınızı bilmiyoruz dediler.

'DEMİRTAŞ İLE TANIŞMADIM, KEŞKE TANIŞSAYDIM'

(Zeyrek: HDP seçmeniyle temas halindeyim. Benim kararımda etkili olan şey sayın Demirtaş'ın 'benim hatırım için bunu yapın' şeklinde attığı tweet deniyor. Sizin açıklamanız, sonra Demirtaş'ın tweeti çok etkili olmuş. Bu konudaki duruşunuzda bir değişiklik var mı?) En çok beğendiğim yanımı söyleyeyim. Düşüncesini güne, zamana göre hele hele oya göre çevirecek, evirecek bir insan olmadım, asla olmayacağım. Habertürk kayıtlarına geçsin. Siyasi ömrüm ne kadar olur bilemem. Ben milletvekili değilim, bakan değilim. Kendisiyle tanışmadım. Keşke tanışsaydım. Ülkenin ihtiyaç duyduğu bir dille süreç yönetti. Bu yöntemi siyaset anlayışını beğeniyorum dedim. O siyasi dönemini, anlayışını beğenen birisiyim. Keşke o dil herkesin gündeminde olsa.

'FİKİR SUÇU OLMAYAN BİR TÜRKİYE İSTİYORUM'

(Alçı: Nazlı Ilıcak kararları ve Demirtaş'ın 6-7 Eylül olarları hakkında ne düşünüyorsunuz?) Bunlar bir programlık konu. Gündemle ilgili değil. Ben gazetecilerin özgürce görevlerini yapmalarını, bu ülkede fikir suçu olmaması gerektiğini düşünüyorum. İddianamelerini okumadım. Bilmediğim bir konuda hüküm vermemi istiyorsunuz?

Fikir suçu olmayan bir Türkiye istiyorum. Özgürlüklerin kanun temelinde sağlıklı işlendiği bir Türkiye istiyorum. Siyasi iradenin konuştuğu, yargının iki gün sonra karar değiştirdiğ ibir ülke istemiyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.