“Senin yazını okudum” dedi.
halktv.com.tr'de 13 Eylül’de çıkan “CHP’de partili cumhurbaşkanlığı’ arayışı” başlıklı yazımı kastediyordu, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu.
Bu yazımda CHP’deki bir siyasi eğilimin, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi halinde parlamenter sisteme dönülünceye kadar parti liderliğinde kalması için arayışta olduğunu aktarmıştım.
Davutoğlu, Gelecek Partisi Sultanbeyli ilçe binasında, benim de aralarında olduğum bir grup gazeteciyle sohbetinde dedi ki:
"Benim kanaatim, geçiş sürecini yönetecek cumhurbaşkanının parti kimliği dışında olması daha doğru.”
Davutoğlu, hem CHP’deki iç arayışa kapıları kapatıyor, hem de müstakbel ortak adaya “Kazanırsan parti üyeliğinden ayrılmalısın” diye bir sınır çiziyor.
Hoş, bu sınır kapsamına kendisi de giriyor.
Çünkü sohbetimizden yarım saat kadar önce Fatih Bulvarındaki mitinginde asılan pankartta, Erdoğan’a seslenilerek, şöyle yazıyordu:
“Yüzde 50 oyu bir kere aldın, yine alırsın!!! Adayımız, Ahmet Davutoğlu”
İlk miting Erdoğan’ın kalesinde
Gelecek Partisi, ilk mitingini sembolik bir ilçede, Sultanbeyli’de gerçekleştirdi.
Sultanbeyli Refah Partisi’nin İstanbul’da kazandığı ilk belediye.
Erdoğan’ın son seçimde yüzde 68 oy aldığı siyasi kalesi.
Davutoğlu, ilk mitingini Sultanbeyli’de gerçekleştirerek, hem “Bu mahallede bizim de mahallemiz” dedi, hem de Refah Partisi’nden bugüne geleneği sahiplendiğini gösterdi.
Bundan ötürü AK Partili belediye Gelecek Partisine her zorluğu çıkardı. Bitişikteki meydana konser konuldu. Bütün engellemelere rağmen 7-8 bin kişi geldi. Miting alanı içindeki kalabalığın yarısı kadarı bariyerlerin dışındaydı.
Şehre göre az…
İlçeye göre kalabalık.
Ancak Erdoğan’ın kalesinde bu mitingi yapmak, Gelecek Partisi için bir meydan okumadır. Zaten meydandaki kalabalığı görünce, Davutoğlu’nun sevinci hitabetine yansıdı. Erdoğan ile kendisi, AK Parti ile partisi arasındaki farkları sivriltti.
Dedi ki:
“Biz baskılara boyun eğmeyenleriz!
Biz yüzükle çıkılan yolda servet biriktirmeyenleriz!
Biz yolsuzluğu her türkü yapanlardan değiliz!
Biz gemilerle servet biriktirenler değil, gemileri yakanlarız!”
Davutoğlu, bu meydan okumalarını sürdürecek.
15 Ekim’de Erdoğan’ın memleketi Rize’de, 23 Ekim’de Bahçeli’nin memleketi Osmaniye’de kapalı salon buluşmaları yapacak.
Kuşoğlu’na: Fiili atmosfer oluşturmak doğru değil
Davutoğlu, mitingden sonra Sultanbeyli ilçe binasında benim de aralarında olduğum bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu’nun “40 ilde ortak aday çıkarma konusunda çalışma yaptık” sözleri sorulunca şöyle dedi:
“Meclisle ilgili tavrımız net, 360’a (milletvekiline) ulaşabileceğimiz her formüle varız. Rekabet zamanı değil.” Davutoğlu, Altılı Masa’nın geleceğinden endişeli mi?
Bu soruya karşılık nehri geçme örneğini verdi.
Şöyle devam etti:
“Bu bir nehirse yarısına kadar gitmek önemli. Dönmenin riski karşıya ulaşmaktan fazla olduğunda dönüş imkansızlaşır. Masa’nın dağılmasının yapacağı tahribat devam etmenin yapabileceği tahribattan daha yüksek. En negatif formülde bile masa devam eder, çünkü kendimizi bağladığımız şeyler var.”
Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkarlarsa masa dağılır” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nu eleştirdi. Kuşoğlu ve kimi CHP’lilerin adaylık için fiili iklim oluşturma çabasında olduklarını iddia eden Davutoğlu, şunları söyledi:
“Kuşoğlu tecrübeli bir siyasetçi. Altılı Masa ile ilgili olumlu bir yaklaşım içinde olduğunu biliyorum. Açıklamayı doğru bulmuyorum. Türkiye’de bu kadar tecrübe ve Cumhuriyet’in eşit vatandaşlık ilkesine rağmen birilerinin, etnik ve mezhebi kimliği dolayısıyla herhangi bir vatandaşın herhangi bir makama geleceğinin sakıncalı olacağını söylemesini, bütün bu kazanımlara hakaret görürüm. Kimse böyle bir şey söyleyemez. Zul addederim. Ama altı liderin karar vereceği hususta genel başkan yardımcısının yorum yapmasını doğru bulmam. Bu konuda fiili bir iklim oluşturma çabasını da doğru bulmam.”
"Fiili iklim” ile neyi kastetti?
Davutoğlu, “İsim vermeden fiili olarak bir atmosferin oluşması” dedi.
Emrivaki mi?
“Emrivaki demeyeyim ama kamuoyu oluşturma çabası doğru olmaz” diye ekledi.
“Böyle bir çaba gördünüz mü?” sorusu üzerine “Bu açıklamalar biraz ona işaret. Doğru değil” diye yanıt verdi.
Ardından şöyle devam etti:
“Burada Kılıçdaroğlu’nun açıklaması bizim için önemlidir. Bir de sözcü Faik Öztrak’ın. İkisinin de açıklaması var. Onlar bunun kurumsal (açıklama) olmadığını söylediler. Meselenin krize dönüşmesinin zemini yok. Ama doğru değil bu tür açıklamalar.”
‘Altılı Masa, kabineye taşınsın’
Davutoğlu, Altılı Masa’da ortak cumhurbaşkanı adayının ‘kim’ olacağı değil, yönetimin nasıl olacağı sorusunun önem taşıdığını kaydetti.
Dedi ki:
“Nasıl yöneteceğimizin ilkeleri doğru konursa kimin yöneteceği sorusu önemini kaybeder. Nasıl yöneteceğimiz belli olmadan kim’i konuşmaya başlarsak, herkes o makamı almak ve bütün yetkiyle yönetmek ister.”
Örneğin Davutoğlu, cumhurbaşkanı kararnamelerinin kaldırılıp yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesinin getirilmesini; liderlerin ya kendilerinin ya da tayin ettiklerini temsilcilerin bakanlar kuruluna girmesi yoluyla ortak karar alınmasını öneriyor.
“Erdoğan’ın yetkilerinin tümünü birisi kullanacak. Biz sadece bu ismi tespit etme yetkisine sahip olacaksak, ona karşıyız. Kamuoyunda biraz bu hava var. ‘Bize bir isim söyleyin, sonra bırakın’ demek böyle bir şey” diye konuşuyor.
Cumhurbaşkanı partisiz olacak
Davutoğlu, “Kim aday olacaksa geçiş sürecinde Cumhurbaşkanı olacağını bilmeli ve sonraki siyasi rekabetin içinde yer almamalı” diye sınır çizdi.
“Ortak aday seçilirse partisinden istifa mı etmeli?” diye sordum.
Şöyle dedi:
“Doğru olan budur. Fiilen Cumhurbaşkanı yetkilerini kullanırken, parti mensubiyetinin olması. Eğer Altılı (Masa) birlikte olacaksa…”
Davutoğlu, daha sonra sözü halktv.com.tr'de 13 Eylül’de çıkan “CHP’de ‘partili cumhurbaşkanlığı’ arayışı” başlıklı yazıma getirdi. “Senin yazını okudum” dedi ve şöyle devam etti:
“Benim kanaatim, geçiş sürecini yönetecek cumhurbaşkanının parti kimliği dışında olması daha doğru.”
Davutoğlu, “Adayın bir sonraki evrenin siyasi rekabeti içinde olmaması daha doğru olur. Olduğu zaman kendi partisini kayırmak zorunda kalır. Doğaldır, kadrolaşırken göz önüne alır” diye vurguluyor.
‘Benimki anayasal zorunluluktu’
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP’lilere bakanlık verilebileceğine ilişkin sözleri CHP ile İyi Parti’yi germişti. Tekin, kendisini savunurken, Davutoğlu’nun 2015’teki seçim hükümetinde HDP’li iki bakanın yer almasını örnek göstermişti.
Davutoğlu’na “Bu soru için en doğru muhatap sizsiniz. HDP’li bakan olur mu?” diye sordum.
Şöyle dedi:
“Vaktinde olanlar anayasal zorunluluktu. İrademle olan bir şey değil. Anayasa diyor ki partilere götürmeyeceksin, kişilere götüreceksin teklifi. Ben kişilere götürdüm. Ama götürürken şuna baktım, açık söyleyeyim: Herhangi bir şekilde geçmişte terörle ilişkili bir faaliyet olmuş mu? Bir: Bakan olarak görevini yapabilir mi? İki: Önüme dosyası gelir mi? Dosyası nereden gelir? Kandil’de bir yerdedir, orada bir yerdedir. Allah için, ikisi de dürüst bakanlık yaptı. Ali Haydar Konca’nın geçmişte bürokratlığı var. Müslüm Doğan harika bir insandır. Hatta biz partinin kurucular toplantısına çağırdık. Sonra Ayhan Bilgen’e katıldı. Orada bir anayasal zorunluluk var.”
Davutoğlu, Tekin’in yanlış örnek verdiğini belirterek, “Benim dönemin örnek teşkil etmez” diye konuştu.
Bugüne gelince…
“Bugün masada böyle bir konu yok. Olmadan, ben söyleyip de pişmemiş aşa da su katmam, pişmiş aşa da su katmam” diye devam etti. “Bugünkü tablo farklı” diye ekledi.
Israr ettim.
“Bugün için soruyorum” dedim.
Şu yanıtı verdi:
“Bir gün eğer cumhurbaşkanı seçilirsem, o soruyu o gün sor, o gün cevap veririm.”