Altı partinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi açıkladığı toplantı, yaklaşık beş yıldır davet edildiğim ilk CHP etkinliğiydi. Aynı dönemde, CHP'ye küfreden birçok gazetecinin davet edildiği, benim çağrılmadığım onlarca CHP toplantısı olmuştu. İktidar partilerinin akreditasyon yasaklarını umursamadığım gibi bunu da umursamamıştım ama bu yasakların mimarı olan CHP'li danışmanlara hak ettikleri mesafeyi koymuş, kendileriyle muhatap dahi olmamıştım.
Ne yazık ki altılı zirvede, istemeden bir CHP'li danışmanla muhatap olmak zorunda kaldım ve bu durumdan duyduğum rahatsızlığı kendisine yansıttım. Aman Allah'ım, beyefendi tam bir kabadayı çıktı. “Sen kimsin” diye bağırmalar, yanında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir koruması olduğu halde arkamdan gelip, üstüme yürümeler…
Sanırsınız korumayla bir olup beni oracıkta dövecekler. Cürete bak!
Sayın Kılıçdaroğlu hep “liyakat” diyor ya…
Bu konuda önce çuvaldızı kendisine batırmalı.
AK Parti'nin sistemin dışına ittiği, işsiz bıraktığı, ağır bedeller ödemiş o kadar nitelikli, deneyimli duayen gazeteci dururken, kendisinin bu tercihi insana “bu mu liyakat” dedirtiyor.
Muhalefetteyken bunu yapanlar, bir Cumhurbaşkanı'nı arkalarına alırsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u bize mumla aratırlar.
Benden söylemesi!