TBMM Genel Kurulu’nda konuşan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında nöbetleşe zorbalığın ve iktidarı ele geçirenin devlet gücünü muhalifler üstünde bir sopa olarak kullanmasının artık bir son bulması gerektiğini ifade etti.
"Her birimize en az bir kere ah dedirttiler"
100. yılı kutlanan Cumhuriyet’i tüm coşkusuyla ve kazanımlarıyla sahiplendiklerini belirten Ekmen, “Cumhuriyetin bir de başka bir yüzü var” diyerek Cumhuriyet tarihi süresince yaşanan haksızlıklara değindi:
“Cumhuriyet tüm coşkusuyla bizim, Cumhuriyetle elde ettiğimiz kazanımlar, değerler bizim. Ancak darbeler, ötekileştirmeler, sakıncalı kimlikler, 28 Şubat’lar, sıkıyönetimler, olağanüstü haller, işkence ve faili meçhuller, devlet belgelerine geçmiş devlet içi çeteler de tarihimizin bir parçası. Bu sorunların temelinde şu şekilde bir yaklaşım görüyoruz; devlet o kadar kuvvetli bir devlet ki, siyasi anlayışlar millete kendilerini anlatmak ve toplumun onayını almak yerine, devleti ele geçirmeyi, ele geçirdikleri devletle de bir sopa gibi, kanun-hukuk tanımadan düşman belledikleri rakiplerini terbiye etmeyi kimi zaman da öldüresiye dövmeyi hedeflemiştir. Son yaşanan alçak 15 Temmuz darbe girişimi de devleti ele geçirerek kendi anlayışını egemen kılmanın, bunun için hiçbir değer tanımamanın en çarpıcı örneği olmuştur. Devlet sopasını kim ele geçirmiştir ve bu sopayla kime zulmetmiştir diye merak ederseniz, gazi meclisimize çok kısa bir mesafedeki Ulucanlar cezaevini ziyaret etmeniz yeterlidir. Ulucanlar cezaevi devlet sopasını eline geçirenlerin sırayla birbirini dövmesi tarihimizin bir özetidir. Güzel bir yüzleşme müzesine dönüştürüldü, benzer bir müzenin Diyarbakır cezaevi için de yapılmasını diliyorum. Ahmed Arif, Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş, Erdal Eren, Fakir Baykurt, Hasan Damar, Hüseyin İnan, İskilipli Atıf, Kemal Tahir, Leyla Zana, Muhsin Yazıcıoğlu, Mustafa İslamoğlu, Mustafa Pehlivanoğlu, Muharrem Şemsek, Nazım Hikmet, Necdet Adalı, Necip Fazıl, Oral Çalışlar, Orhan Doğan, Osman Yüksel, Sırrı Sakık, Yaşar Kemal ve daha birçok isim… Şimdi soruyorum genel kurulda ve ekranları başlangıcında bizi izleyenlerden bu isimlerin en az biri için ah demeyen kimse var mı acaba? Evet dostlar her birimize en az bir kere ah dedirttiler.”
"Cumhuriyetin ikinci yüzyılına büyük bir utançla girdik"
Yargıtay üyelerinin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla birlikte Cumhuriyetin ikinci yüzyılına büyük bir utançla girdiklerini ifade eden Ekmen, bunun Anayasa Mahkemesi’ne yönelik bir infaz girişimi olduğunu savundu:
“Devlette güç biriktirip, bürokrasi gücüyle, yer yer ordu ve emniyet fakat en çok da yargı gücüyle herkesi kendine benzetmeye çalışan anlayışlardan cumhuriyetimiz yeterince çekmedi mi? İnsanların kendisi gibi yaşama ve örgütlenme hakkının yasal ve anayasal güvence altında olacağı bir ülke olmayı başarabilir miyiz diye düşünürken, dün gece yaşanan gelişme, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk büyük utancı olarak kayda geçmiştir. Bir grup yüksek mahkeme üyesi, anayasal güvenceye sahip başka bir yüksek mahkeme üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma cüreti göstermiştir. Arkadaşlar, bu ülkede, olağanüstü hâl ve sıkıyönetim mahkemeleri, darbe sonrası yargılamalar ve genelkurmay brifingleri yaşandı. Kesif karanlığa rağmen, o mahkemelerde vicdanı ile karar veren çok sayıda hâkim gördük. Bu hakimlerin hiçbiri yargılanmadı. Hiçbirini yargılamak hiçbir zorbanın, hiçbir muktedirin aklına dahi gelmedi. Ak partili dostlar, Ak partiye gönül vermiş yurttaşlarımız, Başörtüsü mücadelesini savunurken İnanç ve ifade özgürlüğünü, e- muhtıralara karşı çıkarken siyaseti, genelkurmay brifinglerine karşı çıkarken adaleti, 367 krizi yaşanırken anayasal düzeni, alçak darbe girişiminde sokağa çıkarken kamu düzenini hukuk düzenini savunmuştuk. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını tanırken tüm bir yargı sistemine karşı bireyi, insanı savunmuştuk. Anayasa Mahkemesi, doğası gereği iç yargı sisteminde neticelenmiş ve sonuç alınamamış ihlallere karşı, hak arama mercii değil midir? Mahkemenin görevi tam da bu değil midir? Sadece vicdanlarının sesine uyan Anayasa Mahkemesi üyeleri değil, topyekûn olarak hukuk ve adalet sistemimiz, anayasal düzenimiz, övündüğümüz binlerce senelik devlet geleneğimiz büyük bir tehdit altındadır. Bu tehdit aynı zamanda anayasal düzene karşı bir darbe girişimidir. Sadece vicdanlarınıza değil, hafızanıza da seslenerek diyorum ki; yargı, siyasal mücadelede bir silah olarak kullanılırsa bu silah, bumerang gibi döner gelir sizi vurur. Bir Sayın siyasetçi Anayasa Mahkemesi’nin yargısal aktivizmle suçluyor, bu bir aktivizm ise bir grup yargıtay üyesinin girişimi nedir? Bu, maalesef bir infaz girişimidir, infaz girişimine karşı anayasal düzenimizi savunmanın tek bir yolu vardır. Yargıtay kanunu gereğince kararda imzası olan üyelerin işten el çektirilmesi için Yargıtay Başkanlığı’na çağrıda bulunulmalı ve Anayasa Mahkemesi kararı behemehâl uygulanmalıdır.”