Erbaş için 8 yıllık zaman aşımı olduğunu belirten hukukçular, dava açmayan savcıların da yargılanabileceğini belirtti.
SABİH KANADOĞLU: YAZIKLAR OLSUN
- Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu: Kanuni cezasından ziyade Türk milletinin doğrudan doğruya bütün değerlerine yapılmış bir tecavüz. Onun cezası, Türk milletinin ona karşı duyacağı sadece nefret olur. Ceza yönünü bırakın her şeyden önce bir Diyanet İşleri Başkanı’nın bu şekildeki konuşmasına söylenecek tek söz herhalde, “yazıklar olsun” olur. Kendisi böylece Mustafa Sabri’nin, Dürrizade Abdullah’ın ardılı olduğunu kanıtlamış oldu. Kılıçla ortaya çıkıp Atatürk’e hakaret etmek; herhalde Türk Cumhuriyeti’nin hem kurucusuna hem kuruluş felsefesine, değerlerine yapılmış olan bir tecavüz. Kendisine yakışan bir harekette bulunmuş.
HAMDİ YAVER AKTAN: SAVCILAR GÖREVE
- Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan: Eğer Diyanet İşleri Başkanı, “Atatürk’e lanet okuduysa” 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar kanununun birinci maddesine göre “Atatürk’ün manevi hatırasına alenen hakaret etmiştir” ve hakkında doğrudan doğruya Cumhuriyet savcıları tarafından soruşturma 1 yıl 6 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezasıyla bağımsız mahkemelerce suçun oluşup oluşmadığı yönünde hakkında dava açılmalıdır. Memur olması nedeniyle özel bir yargılama usulüne tabi değildir. Çünkü aynı kanunun üçüncü maddesi uyarınca Cumhuriyet savcıları doğrudan dava açmakla yükümlüdürler. Bu görevin yerine getirilmemesi halinde özellikle söz konusu sözlerin söylendiği yerin Cumhuriyet savcısı sorumlu olacaktır. Öte yandan TCK’nin 66. maddesinin öngördüğü zamanaşımı süresi 8 yıldır. Şimdi soruşturma yapılmazsa 8 yıl içinde yapılabileceği unutulmamalıdır. Aynı şekilde soruşturma yapmayacak makamlar için de suç soruşturmasının aynı sürede yapılabiceği hemen ifade edilmelidir.
PROF. DR. HAKKI UYAR: OSMANLI REFERANS
- Tarihçi Prof. Dr. Hakkı Uyar: Erbaş, kılıçla çıkarak aslında bize “fetih geleneği bitmedi” mesajı veriyor. Modern dünya dinsel hoşgörünün olduğu, fetih geleneğinin bittiği bir dünyadır. Nitekim Atatürk, Osmanlı ile Cumhuriyet ayrımını şu şekilde yapıyor: “Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün de dayandığı iktisat ile kuracaktır. Yeni Türkiye cihangir (fetihçi) bir devlet olmayacaktır. Ama yeni Türkiye Devleti bir iktisat devleti olacaktır.” Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki temel fark budur. Atatürk, Türkiye’nin çağdaş dünyanın ve insanlık âleminin saygın bir üyesi olmasını istiyor. “Biz Cumhuriyeti değil Osmanlı’yı referans alıyoruz” deniliyor. Reklam arası tespitinin bir başka göndermesi olarak bakmak lazım.
PROF. DR. METİN GÜNDAY: LAİK CUMHURİYET HEDEF
- İdare Hukuku uzmanı Prof. Metin Günday: Anayasa’nın 136’ncı maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı için, ‘Laiklik ilkesi doğrultusunda görevlerini yerine getirir’ diye yazar. Laik cumhuriyetin kurucularının kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başkanı olan bu zat, konuşmaları ve fetvaları ile zaten bugüne kadar bir yığın ayrımcılıklar yaptı. Dün (önceki gün) ise elinde kılıçla laik cumhuriyetin kurucularına lanet okuyor. Diyanet İşleri Başkanı, Ayasofya’nın statüsünü değiştiren kararnameden güç alarak lanet yağdırıyor. Buna artık ne denilebilir ki. Korkunç bir şey. Tam kara mizah. Bu ifadelerle laikliği, cumhuriyeti yani laik cumhuriyeti hedef alıyor. Bu gayet açık.
CEMİL KILIÇ: SUSANIN KANI KURUSUN
- İlahiyatçı Cemil Kılıç: İsim vermeden Kadir Mısıroğlu’na rahmet, Atatürk’e de lanet okundu. Atatürk’ün kurduğu devletin bir memuru Atatürk’e lanet okudu. Susanın kanı kurusun!
#ALİERBASİSTİFA
Twitter’da “#AliErbasİstifa” başlığıyla Atatürk’e dil uzatan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş istifaya davet edildi.
- CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel: Kurucu liderlere hakareti alışkanlık haline getirenler, hakaret edenleri de koruyorlar. Ali Erbaş ant olsun ki o koltukta oturup Atatürk’e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin.
- CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: Bu ülkede “Allah’tan kork” denecek son kişi herhalde Diyanet İşleri Başkanı olurdu. Ama söylüyorum, Ali Erbaş Allah’tan kork, kuldan utan. Fesli Kadir’in izinden gitme, bu milletten özür dile.
- CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin: Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kahramanları sayesinde işgalden kurtarılan Ayasofya’da bunu yapmak sadece ahlak değil akıl bozukluğudur. Tarih de millet de affetmez.
- CHP Ankara Milletvekili Levent Gök: Diyanet İşleri Başkanı derhal istifa etmeli ya da görevden alınmalıdır. Atatürk’le hesaplaşma gayreti içerisindeki gafiller, biliniz ki asla başaramayacaksınız.
- CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi: Atatürk’e lanet, vatana ihanettir!
- İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan: Atatürk’e lanet okuyarak birilerine selam çakmış olabilir. Bundan büyük haz da almış olabilir. Ama gün gelir bunun siyasi ve hukuki sonuçları olur.
‘ÖKSÜZ’ÜN JÜRİ HOCASI’
- İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray: Atatürk’e lanet okuyan FETÖ’cü Adil Öksüz’ün jüri hocasını unutana lanet olsun. İstifa istifa! Müslümanım, milliyetçiyim deyip de ezan sesini kıstırmayan, bayrağımızı indirtmeyen Atatürk’e yapılan bu hakarete sessiz kalanlara da teessüf ederim. Suç duyurusunda bulunacağım.
- İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ: Allah’ın gazabı, Atatürk’e lanet okuyan omurgasız, milli kimliksiz, emperyalizmin ajanlarının üstüne olsun. Tarih özde İslam düşmanı bu zevatı çöplüğüne atacak.
- Yazar Yavuz Selim Demirağ: Eğer istifa etmezse onun FETÖ’nün imamı Adil Öksüz olmak üzere işbirlikçiliklerini ifşa edeceğim..Tabii işgal ettiği makam adına harcadıklarını da...
- Eski TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik: Hayatını ve makamını borçlu olduğu Cumhuriyetin kurucusuna örtülü ya da açık lanet okuyan kimse, geçmişiyle de geleceğiyle de bağını kaybetmiştir. Atatürk ülkemizin her hanesinde, her kalbindedir.
- Eski TÜSİAD Başkanı Ümit Nazlı Boyner: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularını sevmek zorunda değilsiniz ama hele toplumunun önündeyseniz saygı göstermek zorundasınız. Atatürk ve kurucularımıza hele onların sayesinde var olan bu devletin memurlarının hakaret etmesi kabul edilemez.
ADD YARGIYA GİDECEK
Cumhuriyet'ten Mehmet Kızmaz'ın haberine göre; Atatürkçü Düşünce Derneği, Ayasofya’nın açılışının Lozan Barış Antlaşması’nın 97. yıldönümüne denk getirilmesine dikkat çekerek “Vatanımızı, İstanbul’u ve Ayasofya’yı işgalden kurtaran; Ayasofya’yı tamir ettirerek koruma altına alan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik bu çirkin söylem, Türk milleti adına utanç vericidir, saygısızlıktır” açıklamasında bulundu. Ali Erbaş hakkında yargıya başvuracağını belirten dernek, “Diyanet İşleri Başkanı’nın gaflet ve delalet içinde olduğu aşikârdır. Hilafet ve saltanat heveslilerine meydanı boş bırakmayacağız. Eylem ve söylemleriyle suç işleyen Diyanet İşleri Başkanı hakkında yargı yoluna müracaat edeceğimizi ilan ederiz” dedi. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık, “FETÖ’nün Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun yönetim kurulu üyesi olan bu zatın Atatürk’e dil uzatma hadsizliği göstermesi kabul edilemez. Görevden alınmalı” dedi. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ise “Ayasofya Camii, bir elinde kılıçla haçlı saldırılarının güncel versiyonu DEAŞ’lıları andıran görüntüsüyle Diyanet değil, bir Hıyanet İşleri Başkanına tanık olmuştur. Diyanet İşleri kurumunun başında bulunan bu zat derhal istifa etmelidir” dedi.
TÜRK: ŞEYHÜLİSLAMLIK YAPMASIN
Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Erbaş’a Anayasaya bağlı bir kuruluşta görev yaptığını anımsatarak “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın görev yaptığı makamın Osmanlı Devletindeki şeyhülislâmlık değil, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yeri olan bir Cumhuriyet kuruluşu olduğunu, Anayasa çerçevesinde çalışması gerektiğini unutmaması gerekir” dedi. Türk, Ayasofya’nın açılış töreninin Anayasa’nın 24. maddesinde yer alan “Kimse, siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez” yasağına aykırı bir şekilde yapıldığını söyledi. Atatürk’e edilen hakaretin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Türk, “Diyanet İşleri Başkanı, Ayasofya’yı kılıç hakkıyla camiye çevirdiklerini anlatmak istiyorsa; bunun 567 yıl önce yapıldığını, 1920’de İtilâf Devletlerince işgal edilen İstanbul ve Ayasofya’nın Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Kurtuluş Savaşını kazanan Türk birliklerinin 6 Ekim 1923 günü şehre girmesiyle kurtarıldığını unutmaması gerekir” dedi.