Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi kampüsü içindeki duruşma salonunda görülen ve 12 sanığın yargılandığı davanın bugünkü 9’uncu celsesinin başlangıcında Mahkeme Başkanı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın eski Başkan Mehmet Görmez’in adresini göndermesi üzerine yapılan ara celsede Görmez’in dinlenmesine karar verdiklerini bildirdi.
Sincan’a Gelmedi Adliye’den SEGBİS’le Bağlandı
12Punto'dan Müyesser Yıldız'ın haberine göre Görmez’in duruşma salonunda değil de Ankara Adliyesi’nden SEGBİS’le bağlanacağı anlaşılınca sanık avukatlarından Ayşe Süeda Ünal, "Aynı ilde aynı yargı çevresindeyiz. Doğrudan ve yüz yüzelik ilkesi gereği SEGBİS’le dinlenmesine itiraz edip burada hazır edilmesini ve yüzleşme yapılmasını istiyorum." dedi.
Mahkeme Başkanı, yoğun yağış ve trafik yüzünden mahkeme heyetinin bile Sincan’a ancak 2 saatte ulaşabildiğini belirttikten sonra görüşlerini sorduğu Savcı ve davanın katılanı Hakan Fidan’ın avukatı, Görmez’in SEGBİS’le dinlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını söyledi. Mahkeme de, sanıklardan 6’sının farklı cezaevlerinden SEGBİS’le bağlanmasına, mahkeme heyetinin yoğun yağış ve trafik nedeniyle yaklaşık 2 saatte duruşmanın yapıldığı mahkemeye gelmesine, HSK’nın SEGBİS’le ilgili prensip kararına, CMK’daki düzenlemeye, AİHM içtihatlarına ve yargılamanın 2 yıl 8 aydır devam etmesine dikkat çektikten sonra Görmez’in duruşma salonuna getirtilmesi talebini, yargılamayı uzatma amaçlı olduğu gerekçesiyle oy birliğiye reddetti.
Kimlik tespiti sırasında emekli olduğunu ve İslami Düşünce Enstitüsü’nün kurucusu olarak görev yaptığını bildiren Görmez’e yemin ettirildikten sonra Mahkeme Başkanı, yargılanan 12 sanığın isimlerini okuyup, "15 Temmuz gecesi Suriyeli bir din görevlisi veya yöneticiyle birlikte Hakan Fidan’la yaptığınız görüşme planlı mıydı? Silah sesi, ateş edildiğini duydunuz mu? Helikopterleri gördünüz mü? Oradan nasıl ayrıldınız? Etrafta asker şahıslar gördünüz mü?" şeklinde sorular yönelterek bildiklerini anlatmasını istedi.
Muaz El Hatip Cumhurbaşkanı İle Görüşmek İstemiş
Görmez de özetle şunları söyledi:
"2013’te Diyanet İşleri Başkanı olarak DEAŞ’a karşı barış insiyatifi başlattık, 200 ilim adamından oluşan temas grubu oluşturduk. Temmuz başında bu temas grubunun bir toplantısı vardı. Muaz El Hatip bir ilim adamı ve bir süre Suriye’de muhaliflerin liderliğini yaptı. Toplantıya o da geldi. Suriye’den ülkemizi hedef alan eylemlerle ilgili bir dosya getirdi, bunu Cumhurbaşkanına sunmak istediğini söyledi. Münderecatını görür görmez behemehal İçişleri Bakanı veya MİT Başkanına iletmem gerektiğini düşündüm. Her ikisinden de randevu istedim. İlk randevuyu MİT Müsteşarı verdi. Çarşamba günü olacaktı, ama iptal edilip 15 Temmuz Cuma 20.30’a randevu verildi. O gün o saatte oradaydık. MİT Başkanı biraz gecikmeli geldi. Nezaketle az bir zaman ayırdığını söyledi. Misafirimiz önce Arapça sunum yaptı ben de tercüme ettim. Daha sonra İngilizce bildiğini anlayınca İngilizce devam etti. Bu arada MİT Başkanına hızlı hızlı notlar, telefonlar geliyordu. 45 dakika sonra gelen bir not üzerine hızla ayağa kalktı, ‘Bu gece Türkiye için zor bir gece. Siz buradan ayrılmayın ve dua edin.’ dedi. 5-6 dakika sonra uçak, helikopter sesleri duymaya başladım. Helikopter saldırısı hem ses hem ışığıyla bulunduğum yeri etkiledi. Oradakilere sordum, ‘Mahiyetini bilmediğimiz bir saldırı ile karşı karşıyayız. Sığınağa inmek zorundayız.’ dediler. Ancak bana gelen Boğaziçi Köprüsü’nün tanklarla kesildiği şeklindeki mesajlardan bunun bir terör saldırısı olduğunu düşündüm. ‘Ben inmem, kurumuma dönmek zorundayım.’ dedim."
Araya giren Mahkeme Başkanı, "Aracınız zırhlı mıydı?" diye sordu. "Hayır." cevabını veren Görmez, MİT görevlilerinin kendisine zırhlı araç tahsis ettiğini, hatta çelik yelek giymesini istediğini belirtip bu araçla çıktıklarını, eşinden gelen, "Ev güvenceli değil." mesajı üzerine de kızının evine gittiğini kaydetti.
Görmez’in sözlerini, "Benim şahitliğim, tanıklığım bunlardan ibarettir." diyerek tamamlamasının ardından Mahkeme Bakanı, 15 Temmuz’a ilişkin verdiği bazı röportajlardan hareketle Görmez’e çeşitli sorular yöneltti.
Fidan Ulaşamadığı Hulusi Akar’ı Evinden de Aratmış
Görmez bir soruyu, "Evet MİT Müsteşarı ile görüşme esnasında notlar gelip gidiyordu. Birisinde, ‘Genelkurmay Başkanı’nı bağlayın.’ dedi. Ulaşılamadığı bilgisi verildi. Yaverinin bağlanmasını istedi. Ona da ulaşılamadığı söylendi. Evinin bağlanmasını istedi. Saat 22.00 sıralarında Başbakan’la görüşmeleri oldu." diye cevapladı.
Başkanın, "Görüşme sırasında herhangi bir kalkışma, darbe girişimi veya MİT Müsteşarı’na yönelik faaliyet diye söylendi mi?" sorusu üzerine de şunları anlattı:
"Olağanüstü bir durumla karşı karşıya kalındığını görünce, ‘Biz başka zaman gelelim.’ dedim. Darbe sözcüğü geçmedi. Semalarımızda izinsiz kalkan birtakım uçaklardan söz ettiğini, onun da bertaraf edildiğini söylediğini hatırlıyorum. Darbeyi sığınağa inerken duydum."
Devamında şu diyalog yaşandı:
Başkan: "Zırhlı araçla çıkarken asker şahıslar gördünüz mü?"
Görmez: "Çok yoğun bir geceydi. Benim sadece çok hızlı araca binmem istendi. Biner binmez olağanüstü bir hızla çıktı. Çıktıktan sonra da arkamdan bazı sesler ve ışıklar gördüm. Bu gibi hallerde korumam ön tarafta olurdu. Bu defa MİT aracı olunca öne MİT personelinin bindiğini gördüm. Ona sordum. Olay netleşmişti."
Fidan "Tekrar Genelkurmay’a Gideceğim" Demiş
Başkan: "MİT Müsteşarı’nda bir tedirginlik var mıydı?"
Görmez: "Görüşmeye başladığımız anda halinden, sözlerinden olağanüstü bir durum olduğunu fark ettim. Önü açık bir randevu verilmişti. Ben de kendimi ifade etmek, bazı illerimizden İŞİD yapılanmasına katılan gençlerin durumu hakkında konuşmak istiyordum. Uzun süre ayrıldığı halde ‘Kısa olsun, özetin özeti olsun, 20 dakika olsun.’ deyince olağanüstü bir durum olduğunu anladım. Tekrar Genelkurmay’daki toplantıya gitmek durumunda olduğunu ifade etti. ‘Bu tür güvenlik kurumlarının her zamanki halidir.’ diye düşündüm. Fakat hep şunu ifade etti; ‘Hem şahsıma hem kurumuma duyduğu saygı nedeniyle ikinci kez iptal etmek istemedim.’ dedi. Ayrıldıktan sonra görevlilere, ‘Sayın Müsteşar’la vedalaşmayacak mıyız?’ diye sordum. Görevli, ‘Hayır o kendi karargâhına geçmek durumunda kaldı.’ dedi."
Görmez, Başkanın son sorusu üzerine sanıkları hiçbirisini tanımadığını söyledi ve sanıkların sorularına geçildi.
Fidan İki Kez Diyanet’e Brifing Vermiş
Sanıklardan İlkay Ateş’in soruları ve Görmez’in cevapları şunlar oldu:
Ateş: "Duruşma salonuna gelmeyip Adliye’den SEGBİS’le bağlanmanızın özel bir sebebi var mı?"
Görmez: "Duruşmanın burada olduğunu düşünerek Adliye’ye geldim."
Ateş: "Tebligatta adres yazmıyor muydu?"
Görmez: "Hayır."
Ateş: "Tanık olarak ettiğiniz yemin dinen geçerli mi?"
Görmez: "Elbette."
Ateş: "Daha önce MİT’e herhangi bir yemek veya sunum için gittiniz mi?"
Görmez: "Ben Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı’yken, Sayın MİT Müsteşarı TİKA Başkanı’ydı. Dünyanın her tarafında, gönül coğrafyamızda çalışmalarımız örtüşüyordu, bu çalışmaları birlikte yapıyorduk. Pek çok kez görüştük; birbirimizi tanıyor, biliyoruz."
Ateş: "Hakan Fidan MİT Müsteşarı, siz Diyanet İşleri Başkanı olduktan sonra resmi görüşmeniz oldu mu?"
Görmez: "Din İşleri Yüksek Kurulu’na paralel yapı ve dünyada yükselen terör konusunda iki kez davet ettik. Brifing verdi. Bizzat kendisi geldi. Ben de bulundum."
Ateş: "Muaz el Hatip, Suriye muhaliflerinin lideri; ÖSO ile bir ilgisi var mı?"
Görmez: "Muaz el Hatip ilim adamıdır. Sadece 8 ay muhaliflerin liderliğini yaptıktan sonra bu işi yapamayacağını ifade ederek ilim adamlığına devam etti."
Ateş: "Türkiye’ye yönelik yapılacak eylemlerle ilgili bilgi vermek için gittiğinizi söylediniz. Bunun ÖSO’yla bir bağlantısı var mıydı?"
Görmez: "Ben onu bilmiyorum. Arkadaşlarından önemli bilgiler geldiğini, bunları bir dosya halinde Cumhurbaşkanı veya Türkiye yetkililerine aktarmak istediğini söyledi. Münderecatını görünce o zamanın İçişleri Bakanı Efkan Ala veya Hakan Fidan’la görüşmesinin gerektiğini düşünüp onlardan randevu istedim."
Ateş: "Muaz el Hatip MİT’e nasıl geldi?"
Görmez: "Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün otelinde kalıyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir aracıyla gelmişti. Hakan Fidan’la görüşmemiz bittikten sonra sığınağa inmeden önce misafirimizin götürülmesini istedim o da gitti."
Ateş: "Başbakan kaçta aradı. Kim kimi aradı?"
Görmez: "Evet, ‘Sayın Başbakan arıyor.’ Dediler, görüştü. Seyyar bir telefon getirdiler, bağladılar. Kimin kimi aradığını bilmiyorum."
Ateş: "Saldırı ne zaman başladı?"
Görmez: "Sayın Hakan Fidan ayrıldıktan sonra."
Ateş: "Başbakan’ın aramasından önce saldırı oldu mu? Siz kaçta ayrıldınız?"
Görmez: "Hayır, duymadım. Ben ayrıldığımda 22.30’u bulmuştu."
Ateş: "Bunun darbe olduğunu kimden, nasıl öğrendiniz?"
Görmez: "Sığınağa inerken açık olan televizyondan Boğaz Köprüsü’nün kesildiğini gördüm. Eşim ve başka arkadaşlardan gelen mesajlardan anladım. Eşim, ‘Etraf karışık, seni almaya geldiler, eve gelme.’ dedi. Arapça olarak eve gelmememi söyledi, kızımın evini işaret etti."
Görmez, İlkay Ateş’in sâlâlarla ilgisi bir sorusu üzerine de, "Bunun hem şahsım hem Diyanet İşleri Başkanlığı tarihine altın harflerle yazılacak bir vazife olduğunu ifade etmek istiyorum." dedi.
Bu arada Mahkeme Başkanı, Hakan Fidan’ın, Başbakan Binali Yıldırım ve diğerleriyle yaptığı konuşma içeriklerine şahit olup olmadığı sorusunu yöneltti. Görmez, Fidan’ın hiçbir görüşmeyi yanlarında yapmadığını söyledi.
TBMM Darbe Komisyonuna Çağırılmamış
Sanıklardan dönemin Kara Havacılık Komutanı eski tuğgeneral Ünsal Coşkun’un soruları sırasında da özetle şu diyaloglar yaşandı:
Coşkun: "TBMM Araştırma Komisyonuna neden bizzat gitmediniz?"
Başkan: "Bu bir darbe girişimi davası değil."
Görmez: "Bana böyle bir davet gelmedi. İlkesel olarak düşüncemi ifade edeyim, o geceye ait milletimizle paylaşmayacağım hiçbir saniyem yok. Davet gelse gidip saniye saniye, şerefle anlatmak isterdim."
Coşkun: "Ama 2 Ocak 2017’de komisyona bu konuyla ilgili imzanızla bir yazı göndermişsiniz."
Görmez: "Nereye göndermişiz? Bilgim yok. O zaman tüm kurumlarla rutin yazışmalar oldu. Kurumlardan istenen rutin bilgidir, kendi yazdığımız yazı değildir. Mahiyetini hatırlamıyorum."
Coşkun: "Muaz El Hatip komisyona gönderdiği yazıda, ‘Suriye ile ilgili geniş kapsamlı bir proje’ diyor."
Hakan Fidan’ın avukatı: "Taraflara doğrudan soru sorma hakkı yok. Sorular olay gününü aşıyor, devletin iki üst düzey kurumunun ilişkisinin içeriği sorgulanıyor."
Başkan: "Devlet sırrına girecek soruları geçelim."
Coşkun: "Suriye krizinin çözümüne ilişkin yeni kapsamlı bir plandan söz ediliyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın orada olması… Bu brifing dosyası mahkeme dosyasına kazandırılsın, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgisi ne, görelim."
Üye Hakim: "Bu dosyayla ilgisi yok."
Coşkun: "Muaz El Hatip’le nerede buluştunuz?"
Görmez: "Aynı anda MİT yerleşkesine geldik, orada buluştuk."
Coşkun: "Muaz El Hatip, ‘Cuma sabahı geldim, acilen birlikte gittik.’ diyor."
Görmez: "Bir haftadır misafirimizdi. Pazartesi temas grubunun toplantısında bunu bana söyledi."
Görmez devamındaki sorulara, "Bu hain darbe girişimine gölge düşürecek soruları zûl addederim." sözleriyle tepki gösterirken, Ünsal Coşkun bu defada, "Suçun şahsiliği Kuran’da geçiyor mu?" diye sordu.
Mahkeme Başkanı’nın, "Burada dini konular görüşülmüyor." uyarısına ise Coşkun şöyle tepki gösterdi:
"Kendisi, ‘O gece milleti hukukuna sahip çıkmaya çağırdım’ dediği için soruyorum. Bizi geçtim; eşimiz, çoluğumuz çocuğumuz cezalandırılıyor. Soykırıma nasıl bakıyorsunuz, Sayın Görmez?" diye konuştu.
Sanıklardan Özcan Karacan da Mehmet Görmez’in duruşma salonunda hazır edilmemesi sebebiyle reddi hakim talebinde bulunduktan sonra şunları söyledi:
"Açıkçası gelmesini engellediniz. O da bizimle yüz yüze gelmekten korktu. Keşke söylediği kadar cesur olsa ve doğruları söyleme cesaretini gösterseydi. Doğruları söylemekten ürküyor."
Görmez ise, "Bu ithamı tamamen reddediyorum. Saklanacak bir saniyem yok. Her saniyemden şeref duyuyorum." karşılığını verdi.
Görmez "Yok" Dedi AmaTebligatta Sincan Yazıyormuş
Özcan Karacan’ın, "Niye ani bir kararla görevden alındınız?" sorusunu cevaplamayan Görmez, "Eşiniz, ‘Ev tekin değil.’ derken ne demek istedi? Buna ilişkin kayıt, video, belge var mı?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Daha sonra eşimle bu konunun müzakeresini yaptık. Sakin bir yerde olduğumuz için o geceki yoğun araç trafiğinden şüphelendiğini söyledi. Bunun dışında bir şey yok."
Özcan Karacan’ın, "Korkusu diline vurmuş bu insanların ifadeleri yüzünden yargılanıyoruz. Mağdur, müşteki hesap sormak ister. Siz çatı davasına gelmediniz. Buna da gelmemek için direndiniz. Neden korktunuz?" şeklindeki sözlerine de Görmez şöyle tepki gösterdi:
"Zannediyorum dava MİT yerleşkesinde o gece bulunan iki helikopterin saldırısına tanıklık edip etmememle ilgili. İki vahim saldırıya tanık oldum. Onun dışındakileri adalet tecelli etsin diye gönlümden anlatıyorum. Arkadaşların bulmak istediği çelişkilerle muhatap olmak istemiyorum. Bana ilk kez bir celp geldi. Gelir gelmez de buraya geldim. Daha önce hiçbir mahkemeye çağırılmadım."
Sanık avukatlarından Ayşe Süeda Ünal’ın sorusu üzerine Muaz el Hatip’in aracının zırhlı olmadığını, normal araçla çıktığını belirten Görmez, Av. Ayten İzmirli’nin, "O gün Hakan Fidan’la sohbet ederken ailelerinizden söz ettiniz mi? Daha önce ailecek görüşüyor muydunuz? Hakan Fidan’ın o gün eşi ve çocuklarını Ankara dışına gönderdiğini biliyor muydunuz?" sorularını ise "Biz tehlikeli konuları görüştüğümüz için öyle bir kelime edecek zamanımız olmadı. Eşini ve çocuklarını gönderdiğini bilmiyorum." diye cevaplandırdı.
İfadesi bittikten sonra Mahkeme Başkanı, soruları açıkça cevaplandırdığı için Görmez’e teşekkür edip sanıkların taleplerini aldı.
Sanıklar, Kara Havacılık Komutanlığı helikopterlerinin kalkış saatleri ile Görmez’in verdiği saatlerin birbirini tutmadığını vurgulayarak, belirtilen saatte MİT yerleşkesine ateş açan kimliği belirsiz helikopterlerin tespit edilmesini istedi. Kamera kayıtlarındaki tarih ve saat bilgilerinin neden silindiğini soran sanıklar şunlara da dikkat çekti:
"Mehmet Görmez’e saldırı olduğunu hissettiği anda zırhlı araç tahsis etmişler. O esnada Hakan Fidan oradaysa o da çıkabilir miydi? Çıkabilirdi. Çıkmadığına göre tehlike görmedi demek ki. Bu durumda biz hürriyeti tahditten suçlanabilir miyiz? Biz hangi yetenekle Hakan Fidan’ı derdest edip sabaha kadar alıkoyacaktık?"
Av. Ayşe Süeda Ünal ise Mehmet Görmez’in duruşmanın Sincan’da yapılacağının tebligatta yazmadığını söylediğini hatırlatarak, "Hayır, tebligatta koyu harflerle yazıyor. Tanığın bu beyanına dahi güvenilmezken, diğerleriyle ilgili de şaibe doğuyor. Okuma yazması var. Buraya kasten gelmediği açık." dedi.
Beyanların tamamlanmasının ardından Mahkeme kovuşturmanın genişletilmesi ve tanık dinlenmesi taleplerinin reddine karar verirken, esas hakkındaki mütalaasını sunan Savcı, tüm sanıkların hürriyeti tahdit ve kamu malına zarar vermekten cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme sanıklar ve avukatlarının esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarını yapmak üzere duruşmayı 12-13 Haziran’a erteledi.