‘Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarında turistler gibi dolaşıyoruz’ - Falih Rıfkı Atay- Zeytindağı
31 Mart ve ‘Hiçbir şey olmasa, kesinlikle bir şeyler oldu’ denilerek tekrarlanan 23 Haziran İstanbul seçimleriyle birlikte başlayan, AKP’nin içindeki kopuş süreci tırmanarak devam ediyor. AKP’de yaşanan tabiri caizse fırtınayı ‘kriz’ olarak değil bir ‘Kopuş’ olarak değerlendirmek gerekiyor.
Erdoğan’ın tek adam yetkileriyle donatıldığı sürecin ve Suriye’de yaşanan çıkmazın mimarlarının, şu an bu kopuş sürecinin de başını çekmesi(Ahmet Davutoğlu-Abdullah Gül) tarihin AKP’ye pek de komik olmayan bir şakası olsa gerek.
AKP’Yİ NEO-OSMANLI HÜLYALARI PARÇALADI
‘Ben adeta ülkemi pazarlamakla mükellefim’ diyerek yola çıkanların, Türkiye’yi liberal politikalarla çıkmazlara sürükleyenlerin, ‘BOP’ projesinin eşbaşkanıyım diyerek yola çıkanların, elbette bu politikalara uyduracakları “İyi” ve ‘Milli’ bir kılıfları olması gerekiyordu.
İç politikada Türk halkına şirin gözükebilmenin ve milli menfaatlere sırtımızı dayıyoruz imajı verebilmenin adı bulunmuştu: Tekrar Büyük Osmanlı!
Kerameti kendinden menkul ‘Stratejik Derinlik’ kitabının yazarı ve ‘Hoca’ denilen Davutoğlu’nun ana akım medyada parlatılması ve –Bakın hoca tam 5 dil biliyor- propagandası ise ‘Neo Osmanlı’nın’ fikirsel olarak güçlü bir temele dayandığını göstermeye çalışmaktan ileri gidemedi.
Fakat yapılan PR çalışmaları ise reel politik’e toslayacaktı. Bu hülyalar devam ederken aydınlar Türkiye’de hapislere girecekti.
ABD’nin sadık askerleri Fethullahçılar, arkasına aldığı iktidar gücü ile yargı dağıtmaya, aydınları, ilericileri ‘Ergenekon’ ‘Balyoz’ kumpaslarıyla müebbetle yargılayacaktı. Hatta arkalarında ‘Ben bu davanın savcısıyım’ diyen bir başbakan bulacaklardı.
YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI: AK PARTİ - AKP’YE KARŞI
Ergenekon’dan çıkılırken tarihin ve bilimin yakıcı gerçekliğini hesaba katmayanlar kendilerini dünyanın dört bir yanında buldular. Siyasal İslamcılar ise çok sevdikleri Abdülhamit’e atfettikleri ‘Tarih değil hatalar tekerrür ediyor’ sözlerini anlayamadılar. Kendileri de Abdülhamit gericiliği gibi çatırdarken birbirlerine tutuştular.
Erdoğan’ı ‘Neo Osmanlı’ hülyaları ile Tanrı-kral yetkileriyle donatanların, iyi polis-kötü polis oynamaya çalışanların yolun sonunda Erdoğan’a karşı gelmesi ve yaşadıkları keskin kopuş şu soruyu akıllara getiriyor: Bıçak kendi sapını kesebilir mi?
NEO OSMANLI’NIN SON İTTİFAKININ ADI: CUMHUR İTTİFAKI
‘Büyük Osmanlı’ projesi çökerken son bir kez daha nefes üflendi Erdoğan’a. Bu kez nefes veren ise MHP oldu. 16 Nisan 2017 gecesi ‘parlamenter’ sistemin yerine ‘tek adam’ sistemi getirildi.
Şuan yaşanan tüm sorunların kaynağı ve demokrasinin tamamen katledildiği o geceden itibaren Türkiye kendini dengesiz bir ‘dengeye’ oturtmaya çalıştı.
Öcalan-Barzani ve Suriye’de cihatçı gruplar üstünden diriltilmeye çalışılan ‘Osmanlı’ ise hayatın gerçeklerine tekrar tekrar tosladı. Ülkemizde denge kuracağız derken bloklar arasında çekiştirdiler. ‘Monşer’ diye aşağıladıkları, Türkiye’nin tüm yakın coğrafyasında sözü geçen bir ülke olduğu yılları mumla arattılar.
Müslüman Kardeşler örgütünü önemsedikleri kadar milli menfaatleri önemsemediler.
‘GÜVENLİ BÖLGEDE’ TEKRAR ÇÖKEN PROJE
Çok tartışılan ve Cumhuriyetçi, Atatürkçü vatansever askerlerin ‘kadrosuzluk’ sebebiyle tasfiye edildiği YAŞ kararları sonrasında ABD ile anlaşmaya varılması gösterdi ki iktidar bildiğini okumaya devam etmek istiyor.
Suriye Devleti ile ilişki kurulması ABD’nin etkisini kıracakken ve Mısır ile görüşmek Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin elini güçlendirecekken halen havada kalması tek bir şeyi ifade ediyor: AKP Suriye’nin Kuzeyi’nde ‘Federatif’ bir yapı kurmak istiyor.
AKP’nin anlamadığı gerçek ise şu ki Türk askerinin, ABD ile Suriye’nin kuzey bölgesinde kuracağı hiçbir ortaklık kalmamıştır. ABD’nin sadık müttefiki YPG ile göğüs göğüse gelinmesi artık kaçınılmazdır.
Haftanın Kitabı | Mehmet Ali Güller | Amerikan Hegemonyasının Sonu
CASSANDRA KOMPLEKSİNE YAKALANAN MEKANİZMA
‘’Kassandra Kompleksi; karar alıcıların beğenmedikleri düşünceleri, ön kabullerine uymayan bilgi ve istihbaratı kabule yanaşmamalarıdır. Prof.Dr.Ümit Özdağ İstihbarat Teorisi Sf.22’’
Aydınların çığlığını duymamazlıktan gelen iktidar ülkenin tüm ilerici birikimini ateşe atmak istiyor. Bu uçurumun kenarından ancak cesur aydınlarımız ve halk ile çıkabiliriz.
KURUCU DEĞERLERE DÖNÜŞ VAKTİ
Tüm politik hattı çöken Siyasal İslam’ı, tarikatları, tek adam yönetiminin zihnimizde yarattığı tahribatları bırakıp kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk çizgisinden dünyaya bakabildiğimizde sorunların üstesinden geleceğiz.
Atatürk’ün gençliği ise asla umutsuz değildir, eskisinden daha büyük bir coşku ve inançla her yeni güne uyanıyoruz. Yüzyıl öncesinin sloganı ile tekrar haykırıyoruz: Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!*
* 1908 2. Meşrutiyeti(Bizim deyimimizle 1908 Devrimi)