Dr.Çağlar Ezikoğlu | Bir taciz vakası üzerinden akademik çeteleşmenin ifşası

Gündem bir yandan süre giden pandemi diğer yandan alevlenen siyasal tartışmalarla meşgulken, bu dönemde özellikle akademik alanda yaşanan çarpıklıklar

Gündem bir yandan süre giden pandemi diğer yandan alevlenen siyasal tartışmalarla meşgulken, bu dönemde özellikle akademik alanda yaşanan çarpıklıklar üzerine yazmak geliyor içimden. Bugünün konusu ise, özellikle akademide yaşanan tacizler ve bu tacizcileri korumakla mükellef hale dönüşmüş ve daha doğru bir ifade ile çeteleşmiş bir klikten bahsedeceğim sizlere.

Böyle bir giriş yapınca herkesin aklına doğrudan siyasi iktidar ve onun yandaş akademisyenlerinin meydana getirdiği rezaletler aklınıza geliyor olabilir. Doğaldır zira bugün Anadolu’nun en ücra köşelerine inşa edilmiş üniversiteler de dahil olmak üzere, Türkiye’deki akademide kadın akademisyenlere yönelik, taciz, takip, baskı ve dahi şiddet vakaları oldukça bilindik bir hal almış durumda. Bu bilindik hal, elbette zaman zaman iktidarın da baskısıyla üstü kapatılmaya ya da bir şekilde kadınların sindirilmesi ile bastırılmaya çalışılıyor.

Ama bugün bahsedeceğim örnek madalyonun bir başka yüzü. Yani mahallesinden ötürü yaptıklarının taciz olmayacağını düşünerek hareket eden, o çeteleşmiş mahallesi kendisini koruyup kolladığını bilerek hareket edip mağdur üzerinde tahakküm kurmaya çalışan ama yaşadığı ülkenin çalıştığı üniversitesi tarafından taciz suçlamasına mahkum edilmeyen bir akademisyeni anlatacağım.

Sosyal medyayı takip edenler kimi bahsettiğimi anlamıştır. Bahsettiğimiz akademisyen Umut Özkırımlı. Milliyetçilik çalışmaları özelinde literatürde bilinen bir akademisyen. Siyasal olarak ise, YAE’ci (Yetmez Ama Evet) aynı zamanda Fethullahçı çizgiyle dost geçinen bir liberal. Bu kısım bizi ilgilendirmez demeyelim tam tersi ilgilendirecek anlatacağım birazdan sebebini ama aynı zamanda geçtiğimiz günlerde İsveç’te çalıştığı üniversitede bir post-doktora ve bir yüksek lisans öğrencisini taciz ettiğine dair iddiaların dolaştığı ve bu iddiaların üniversitenin yaptığı soruşturmalarla kanıtlandığı bir insan.

Olayın başına dönelim; bahse konu post-doktora öğrencisi yaşadığı taciz sürecini sosyal medya üzerinden isim vermeden ifşa etti, burada detaylarını okuyacağınız üzere;

Kendisi hem devam eden hukuki süreç hem de olayın kişiselleştirilmemesi yani akademideki taciz vakalarına dikkat çekilmesi adına bahse konu paylaşımda isim vermemişti. Benim ise ilgimi çeken, yaklaşık 4 gün boyunca, bu paylaşımdaki tacizci akademisyenin kim olduğunun bilinmesine rağmen isminin verilmemesi veya sürekli imalar yapılmasıydı. Daha da ilginci feminist duyara sahip ‘bazı’ liberal akademisyenlerin ya da daha doğru bir ifadeyle mahalle ‘büyükbaş’larının bunu görmezden gelmesiydi. Bu beni daha da meraklandırdı ve birkaç görüşmem ve ima edilen paylaşımlar neticesinde failin Umut Özkırımlı olduğunu anladım. Ama Özkırımlı ve arkasındaki o mahalleden ya da diğer bir tabirle akademik çeteleşmeden korkanlar, özellikle Avrupa’daki ayrıcalıklı konumlarına, burslarına, kadrolarına zarar gelmesin isteyenler isim vermekten çekinmeye devam ediyordu.

Benim ise öyle bir korkum olmadı herhalde bundan sonra da olmayacaktır. Ve uzun bir beklememin ardından

bu taciz vakasının ardında kim olduğunu açıkladım;

Açıklamama müteakiben adeta bir fırtına koptu diyebilirim. Zira bahse konu şahsın akademik camiada benzer vakalara da imza attığından tutun da bu konuda başka mağdurların olduğuna kadar dehşete düştüğüm birçok paylaşım arka arkaya geldi. Aslında akademik camiada çokça bilinen bir duruma Fransız kalmışım diyebilirim. Peki neden şimdi ya da daha doğru bir ifadeyle neden bugüne kadar bu konu ifşa edilmemişti?

Demiştim ya siyasi kimlik de önemli diye, işte burası işin can alıcı noktası. Özkırımlı’nın etrafındakiler ya da doğru bir ifadeyle başlıktaki ‘akademik çeteleşme’ Türkiye’de özellikle 2013’e kadar siyasi iktidarla ortak olan ama daha sonra yaşanan FETÖ-AKP kavgası sebebiyle ağırlıklarını yurtdışına vererek Fethullahçılarla ortak hareket eden liberal cenahın temsilcileri. İsim zikretmeye çok gerek yok, zaten bu platformdan beni takip edenler yıllardır bunları nasıl ifşa ettiğimi gayet iyi biliyorlar. Ama bu akademik çeteleşme oldukça kuvvetli, örneğin Türkiye üzerine çalışan bir siyaset bilimci iseniz, bunların izni olmadan Avrupa’da çok zor kadro,burs bulur veya çok zor prestijli konferans-yayına imza atabilirsiniz. İstedikleri bellidir, ‘ya bizdensin, ya da dışarıda’. Bu durumu defalarca yaşamış birisi olarak, en azından böyle bir çeteleşme halinin varlığından haberdardım. Yaşanan bu taciz vakasından sonra olanlar da beni tasdik etmiş oldu. Zira Özkırımlı ve onun yazdığı Fethullahçı Ahval sitesi dahil olmak üzere bu çetenin üyeleri ya bu olayı görmezden geldiler ya da Özkırımlı’ya desteklerini sundular. Avrupa’da kadro, burs vs. sahibi olup çeteye doğrudan dahil olmayanlar ise ‘aman bize bulaşmasınlar’ korkusu ile ya yarım ağız olayı kınadılar ya da ‘tarafsız’ pozu verdiler. Daha da vahimini söyleyeyim, çeteleşmiş bu mahallenin temsilcilerinin her fırsatta temsil edildiği liberal veya liberal-sol basın yayın organları bu durumu HABERLEŞTİREMEDİ. Tabi meydan da Ak Troller veya yandaş medyaya kaldı onlar da Özkırımlı’nın siyasi duruşu üzerinden genelleştirme yaparak muhalefete saldırdı bu sayede.

Bazılarınız diyebilir ‘bu kadar güçlü olamazlar’ diye. Aslında Özkırımlı yaptığı savunmasında bu gücü kendisi de aleni bir şekilde ifade ediyor. Yayınladığı savunma metninde; bir taraftan mağdurla ilişkisi olduğunu söyleyerek klasik bir yöntemle kendini temize çıkarmaya çalışırken, diğer yandan mağdurun İsveç’e gelip burs bulmasının kendi gücü sayesinde olduğunu açıkça itiraf ediyor.

Benim Özkırımlı ve onun gibilerinden korkum olmadı olmayacak, onun savunmasını beğenip destekleyen Fethullahçı abi-ablaları da beni bilir onlardan hiçbir zaman korkmadığımı da. Ama çıkarları doğrultusunda Özkırımlı’nın yanında olan veya mahalle büyükbaşlarının tepkisini çekmemek adına sessiz kalanlar olduğu müddetçe bu tip taciz vakalarının da sonu gelmez. Ayrıca bugün bu yaşananlara tepki gösterip yarın o mahallenin konferanslarına katılıp kariyer uğruna onlarla poz verenler olduğu müddetçe de bu mesele çözülmez. Yapılacak tek şey çeteleşmiş olan o mahalle ile ilişiği tamamen kesip bunların kökünü kurutabilmektir. Zira mahallesine göre taciz olmaz, taciz tacizdir!

Dr.Çağlar Ezikoğlu / Akademisyen-Siyaset Bilimci

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?