Lancet dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmaya göre, küresel olarak çoğu ülkenin, 2100 yılına kadar nüfusunu sürdürebilecek kadar yüksek doğurganlık oranına sahip olmayacağı öngörülüyor.
ORAN HIZLICA DÜŞÜYOR
Araştırmaya göre, dünyadaki canlı doğumların çoğu yoksul ülkelerde gerçekleşecek. Bu durum, genel anlamda "bebek iflası" döneminde sosyal ve ekonomik istikrarı tehdit edebilir.
Yapılan son tahminlere göre, küresel doğurganlıkta ciddi bir azalma yaşanması beklenmektedir. Bu değişikliğin dünya genelinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabileceği belirtilmektedir. Bu dramatik düşüş, demografik yapıda önemli değişikliklere neden olabilir ve bu da toplumlar üzerinde çeşitli sonuçlara yol açabilir. Özellikle nüfusun yaşlanması, iş gücü piyasalarında dengesizlikler, sosyal hizmetlerin ve sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliği gibi konularda etkileri olabilir. Ancak aynı zamanda, doğal kaynakların daha sürdürülebilir bir şekilde kullanılması, çevresel etkilerin azaltılması ve nüfus yoğunluğunun azalması gibi olumlu etkiler de ortaya çıkabilir. Bu nedenle, küresel doğurganlıkta yaşanan bu dramatik değişikliklerin çok yönlü bir şekilde ele alınması ve etkilerinin dikkatlice değerlendirilmesi gerekmektedir.
Washington Üniversitesi Sağlık Ölçümleri ve Değerlendirme Enstitüsü (IHME) liderliğindeki araştırmacılar, ülkelerin çoğunun 2050 yılına kadar nüfusunu sürdürebilecek kadar yüksek doğurganlık oranına sahip olmayacağını belirledi.