Sözcü yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtlayan eski Başbakanlık Başdanışmanı, ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin sosyal medyada da tartışma yaratan “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır” açıklamasını, “iktisadın teorik yanına da son derece hakim olduğunu göstermek veya öyle bir algı yaratmak" için yaptığını söyledi. Altuğ, “İktisat felsefesi konuşuyor, bu konuda eğitim almamış, uzman olmayan normal iktisatçılar bile anlamaz, halk nasıl anlasın?” diye ekledi.
“İktisada bu kadar hakim olduğuna göre personelinin de daha fazla hakim olması için bu beyan ettiği ve iktisadi olduğunu iddia ettiği terimlerin açıklamalarını ve nerelerden kaynaklandığını, belli bilimsel eserlere atıf yapmak suretiyle önce bir anlatacak. Önce dinleyenler bilecek ki ona göre konuşma hakkında beyanda bulunacak” eleştirisi getiren Altuğ, “Böyle bir doküman var mı? Sayın Bakanın bu kadar engin iktisat bilgisini hepimizle paylaşması gerekir ve bu konularda en azından bir kitapçık, makale neşrini düşünür mü, bunları açıklığa kavuşturmak lazım, insan bilmediği bir konuda en azından susar” diye konuştu.
“’Biz para basıyoruz lakin heterodoks yaklaşımdayız merak etmeyin enflasyon olmaz’ diyor”
Altuğ, “Şimdi bu epistemolojik kopuşu kim yapıyor, kendileri mi neoklasik ekonomiden kopmuşlar, nedir? Bir de ‘heterodoks yaklaşım’ kısmı var bu kopuşun…” sorusuna, şöyle yanıt verdi:
“Kendilerinin bir şeyden kopması için o işin içinde olmaları lazım. İçinde değil ki nereden kopacak. Heteredoks ‘bir şeye farklı bakma’ demektir, heterodoks yaklaşım; genel kabul görmüş bir olaya farklı bakmak demek, yani ‘biz farklı bakıyoruz’ diyor. Bunun anlamı mesela; Fisher Teorisi ‘Bir ülkede para miktarı ne kadar çok artarsa enflasyon o kadar artar’ der, bunlar farklı bakıyormuş, para miktarı arttıkça enflasyon olmazmış."
Altuğ, “Devamlı para basıyoruz lakin zararı yok demek midir?” sorusuna da, “Evet, biz para basarız lakin merak etmeyin enflasyon olmaz, heterodoks yaklaşımdayız diyor. Oysa enflasyonun temel nedeni piyasadaki para miktarının üretim miktarının çok çok üstünde olmasıdır. (“Bizim bu yaklaşımımız, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomiyle daha fazla önem kazanmaktadır.”) Ne kadar çok para basarsan o ülkede enflasyon o kadar artar, iktidar seçim ekonomisi uyguluyor ve devamlı para basıyor. ‘Biz davranışsal ekonomi uyguluyoruz’ diyor, tüketicinin davranışlarına, tercihlerine dayalı olarak yaptıklarını söylüyor” diye yanıt verdi.
Bakan Nebati’nin “Bizim yaptığımızı tüketici istiyor” dediğini söyleyen Altuğ, “Çünkü ne yapıyor; para basıyor, bir. İki; gayrimenkul, ‘hepinize ev vereceğim’ diyor, kamu arsalarını, arazilerini filan devreye sokuyor. Ben bu projelere başlıyorum, beni tekrar iktidar yapmazsanız yararlanamazsınız diyor. Yani önce oltayı atıyor balıkların önüne, ‘iktidarım devam ederse kazanırsınız, yoksa kaybedersiniz, bu projeler uygulanmaz’ diyor” sözlerini kaydetti.
“Yaptırım dedikleri ‘dış borç faizlerinin yükseltilmesi’ ise borç almasınlar!”
Altuğ, Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yaptırımlar bizi bu modele mecbur bıraktı, ülkemize karşı girişilen haksız hukuksuz, adaletsiz siyasi yaptırımlar bizi bu yolu aramaya mecbur bırakmıştır” sözlerini de şöyle değerlendirdi:
“Onları bir açıklasın da öğrenelim, Türkiye'ye uygulanan bu yaptırımlar nelermiş. Bu yaptırımlar varsa ithalat yapamazsın mesela lakin şıkır şıkır yapıyorsun, bu ne biçim yaptırım? “Uçaklarımızı vermediler” iyi vermediler, ne kadar; 2,5 milyar dolar, 5 milyar dolar. Türkiye'ye karşı –onların tabiriyle- dış güçlerin yaptığı yaptırımlar neler? Ve bu yaptırımlara karşı koymak için bu ekonomik sistemlerini uyguluyorlarmış, herhalde “dış borç faizlerinin yükseltilmesini” yaptırım olarak nitelendiriyor, e alma arkadaş o zaman, borç alma. Başka bir yaptırım yok. Peki dış borç faizlerini bu hale getiren kim, sensin. Aldın paraları, borç olarak aldığın dövizleri yedin, tüketimde kullandın. Araba getirdin, benzin aldın, yedek parça aldın vs. Başka? Yap-İşlet-Devret hikayesinde yol geçiş garantilerini ödedin, ödemeye de devam ediyorsun. Yani bunlar yaptırım mı, hayır, bunlar senin yaptığın sözleşmelerden kaynaklanan olaylar. Türkiye'ye ne yaptırımlar uygulanıyor, ben bunu bilmiyorum, ciddi söylüyorum bilmiyorum.”
“Çok üzgünler, ağlıyorlar zaten”
Altuğ, Ertdoğan’ın, “Biz kendi özgün ekonomik modelimizi oluşturduk lakin bunu yaparken iktisat teorilerinin önümüze serdiği birikimden kopmadık lakin küresel sıkıntılardan etkilenenlere bunları anlatamadık” sözlerini de şöyle yorumladı:
“Doğru, çok üzgünler, ağlıyorlar zaten. Onun için seçim ekonomisi uyguluyorlar, aslanlar gibi para basıyorlar. İkincisi mesela ücretlere zam yapıyor, asgari ücrete zam yaptı değil mi? Bir yandan asgari ücretteki artışla işçinin, memurun geliri artıyor, öbür tarafta enflasyon dolayısıyla giderler artıyor. ‘Dar gelirliyi ezdirmeyeceğiz’ diyor, sonra da getiriyor ‘faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyor, oraya bağlıyor. Buna ‘maliyet enflasyonu’ denir, yani ücretleri artırdığınız zaman üretimde işçilik maliyetleri artar, dolayısıyla üretime yansır, fiyatlar artar.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.