Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne ilişkin 61 sanığın yargılandığı dava kapsamında, iddialarda adı geçen Ankara Emniyet Müdürlüğü’ndeki üç kamu görevlisi hakkında geçtiğimiz günlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca resen soruşturma başlatıldı.
Görevden uzaklaştırılan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner ve yardımcısı Şevket Demircan ile gizli tanık Serdar Sertçelik’in "Ufuk komiser" adıyla açıkladığı personellerin evleri dün gece savcılık talimatıyla arandı.
Evleri aranan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner ve yardımcısı Şevket Demircan gözaltına alındı.
Sözcü yazarı Saygı Öztürk köşesinde açığa alınan müdürlerinin söylediklerini aktardı:
BANA ANKARA’YI TERK ETTIRDI
"Serdar’ın örgütün 2 numarası olduğu zaten kanıtlanmıştır. ABK operasyonu sonrası kendisi firar durumda iken dosyanın şikayetçisi N.K.’yi arayarak kendisinin KKTC’de olduğunu ve parasının kalmadığını, dönmesi gerektiğini söylüyor. Dosya hakkında N.K.’den, avukatlarından ve o çevrelerden bilgi alıyor. ABK ve elemanlarının ağır cezalar alacağını öğreniyor.
Bunun üzerine N.K.’ye (Murat Çelik’in arkadaşı olduğunu beyan etse de hiçbir tanışıklığı yoktur, müşteki olmasından başka bir irtibatı yoktur. Ama N.K. ile Serdar eski arkadaştır) ABK dosyasına ekleyecekleri olduğunu, kendisine garanti verilmesi halinde gizli tanık programından yararlanmak istediğini söyledi.
N.K., bu konuyu Organize Müdür Yardımcısı Şevket Demircan’a iletti. Dosyayı aydınlatacak bilgiler olup olmadığını anlamak için N.K.’nin telefonundan facetime görüşme yapıldı. ABK’ nın örgüt kurduğunu, kendisinin bu operasyondan önce ABK tarafından Ankara’yı terk ettirildiğini, ABK’ya unutulmuş kayda geçmemiş işlemiş olduğu tüm suçlardan ceza alması gerekiyorsa her türlü katkıyı sağlayacağını bildirdi. Bu bilgileri toparlaması, konu başlığı ve detaylarını yarın anlatması istendi.
İDDIALARINI ARAŞTIRDIK
Ertesi gün bu 19 sayfada geçen konuların ana başlıkları ile bazı detayları anlattı. Bu bilgiler taslak olarak yazıya döküldü ve savcı beye bilgiler iletilerek araştırmalar yapılmaya başlandı. Verdiği bilgilerin bir kısmı emniyetçe araştırıldı ve doğruluğu teyit edildi. Bir kısmı da emniyetçe bilinmesine rağmen dosyaya gizli tanık olarak girmesinin, iddianame ve davanın devamında iyi sonuçlar getireceği kanaatine vardık.
Kendisine Savcılık makamının kod vererek gizli tanık yapılacağı, yeni kimlik, pasaport verileceği anlatıldı. KKTC’de görev yapan Türk polislerince Ankara uçağına bindirilip gönderildi. Kendisi aranan bir şahıstı. ‘Birkaç soruya cevap verip serbest kalacaksın’ denildiği iddiası yalandır. Çünkü valeye kadar herkes tutuklu iken örgütün 2 numarası firari şahıs Serdar, tanık korumada olmasa, polis çağırınca hiç gelir mi? Ankara’ya uçak gelince Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan gözaltı işlemi yapıyor, işlemler usulüne göre gerçekleştiriliyor. 2 gün iddiaları detaylı araştırıldı, diğer ifadelerle karşılaştırıldı. İddia ettiği gibi ‘Hiç yaşamadığı şeyleri yaşamış gibi ifadesine yazıldığını, ifadesinin tamamen hayali olduğunu’ söylüyor. Oysa, diğer şüphelilerin ifadeleri, HTS ve baz kayıtları ile iddiaları zaten doğrulanmıştı. Çoğu anlattığı konularda suça kendisi zaten karıştığı için hepsi teyit edildi. Daha sonra Savcı Mustafa Kaya’nın talimatına göre Ankara Adliyesi’ne götürüldü, huzurunda ayrıntılı olarak ifade verdi. Sulh Ceza Hakimliği’nce 9 Ekim 2023 tarihinde denetimli serbestlik aldı. Eğer zorlama bir ifade alınmış olsaydı bunu hakime söylemez miydi?
YURT DIŞINA ÇIKMASI MI ISTENDI?
Ayağında elektronik kelepçe olmasına rağmen ev dışına çıkan, gece çorbacıda vurulan Serdar’a asla ‘Yurt dışına çık, dava başlayacağı zaman dönersin’ denilmedi. Kendisine çağrı üzerine koruma da verildi, herhangi bir olay olduğunda hemen telefonla araması istendi. Çünkü bu olayın olduğu tarihe kadar zaten iddianame de hazırlanmamış ve davası dahi açılmamıştı. Bu yüzden Ankara’da kalması, asla bir yere gitmemesi özellikle belirtilmişti. Polisin ‘Yurt dışına kaç’ sözleri de gerçeği yansıtmıyor.
Vurulma olayından sonra kendi imkanlarıyla can güvenliği sebebi ile kaçtığını beyan eden Serdar Sertçelik, daha sonra tekrar N.K. üzerinden arayarak kendisinin tehdit edildiğini, olayın ABK tarafından yapıldığını ve gizli tanığın kendisi olduğunun örgütçe anlaşıldığını, can güvenliğinin kalmadığını belirtip kaçtığını, gizli tanık programından çıkarılmaması için kendisine acil yeni kimlik ve yeni pasaport verilmesini kısaca kendisine sahip çıkılmasını Şevket Beyle yaptığı 5-6 telefon konuşmasında söyledi. Duruşmaların başlayacağı tarih olan 15 Nisan’dan yaklaşık 1 ay öncesine kadar her şey yolunda gitti. Duruşmaya geleceğini, kendisinin ifade için geldiğinde tutuklanmayacağının garantisini istedi. Bu konuşmaları da kayda aldı.
MÜDÜRÜM...MÜDÜRÜM
Ancak bu telefon seslerini kayda alırken ABK’nın kardeşi olan firari şahıs S.K.’nın yanında olduğu, tehdit altında olmasından dolayı bu kumpasın kurulduğu istihbarat kaynaklarınca değerlendirildi.
Zaten zorla ifadesi alınmış olsa ya da zorla okumadan imza attırılmış olsa kendi kaydettiği bu telefon görüşmelerinde ‘Müdürüm, müdürüm ben ne zaman geleyim, duruşmadan 4 gün önce söz geleceğim vs’ der mi? Olması gereken, ‘Bana ifadeyi zorla imzalattırdınız, parmak bastırdınız, hepinizi şikayet edeceğim vs ‘ gibi konuşmalar olması gerekmez mi?
Ayrıca çorbacıda vurulma olayından sonra açmış olduğu twetter hesabında ve işadamlarına gönderdiği whatsapp üzerinden mesajlarında para istediği, yoksa dosyaya ekletmekle tehdit ettiği de emniyet kayıtlarına girmiştir.
Bu kişinin konuşmasının başlangıç ve sonucuna kadar geçen iletişim şöyledir: ‘Ben geleceğim ama tanık koruma programından çıkmamanın garantisi ve bununla beraber programda sorun olacak ise yeni ifadeler vereceğim’ şeklindedir. Geldiğinde yeni vereceği ifade için bahsettiği siyasi ve bürokrat şahısların adlarını vererek ‘Bunlar da örgüte yardım ediyordu’ şeklinde beyanları üzerine Şevket Bey, bu şahısların ismini telaffuz etmesini sağlamış ve devamında kendi söylediği isimlerin ‘Ne yaptı onlar?’ diye sorması, adlarının geçmesi ile bu şahıslar için yukarılara danışması gerektiğini anlattığı ses kayıtlarının kendisine göre kesilerek servis edilmesidir. Zorla ifadesi alınmış şahsın hiçbir şey olmamış gibi Şevket müdür ile görüşmüş olması mümkün müdür?
Kaldı ki, AKP’ye darbe, siyasilere kumpas vs. gibi dedikleri doğru olsa bu verdiği emniyet ifadesi veya savcılık ifadesinde olmaz mıydı? Neden kaçmış olan şahsın telefonla getirilmesini sağlarken bu yapılsın ki? İddia ettiği konular zaten ele geçirilmiş şahsın varlığında yapılmaz mıydı? Hiçbir siyasinin, işadamının ya da bürokratın adı, yapılan çalışmanın hassasiyeti açısından geçmemiştir. Sadece ispatlanmış konular ifadeye yansımıştır. Örgütün 2 numarasının her dediğinin doğru olduğu kabul edilmeyeceğinden tüm beyanları titizlikle incelenmiştir."
Müdürlerin son sözleri ise "Gelsin bu dediklerini adalete söylesin. Türkiye Cumhuriyeti üç Emniyet mensubu, bir C. Savcısından mı ibaret? Gelsin elinde ne varsa herhangi bir şehirde iddialarını anlatsın. Madem böyle bir örgüt yoksa neden korkuyor?"