ENAG ile TÜİK'in enflasyon rakamları arasındaki fark nereden kaynaklanıyor?

TÜİK'in Şubat başında açıkladığı yıllık resmi enflasyon yüzde 48,69 iken Enflasyon Araştırma Grubu'na göre nasıl yüzde 114,87 çıktı?

Türkiye'de enflasyon son beş yıldır küçük istisnalar dışında çift hanede seyrederken, 2021'in ortasından itibaren kur artışlarının da etkisiyle enflasyondaki yükseliş hız kazandı.

Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre 2021 yılının Aralık ayında yüzde 36,08 olan yıllık enflasyon oranı, 2022 yılının  Ocak ayında yüzde 48,69'a çıktı. 

Kamu eliyle yapılan zamlar ve artan enerji fiyatları nedeniyle yükseliş seyrinin önümüzdeki aylarda da devam etmesi bekleniyor.

Çarşı, pazar ve marketlerde fiyatlar el artarken TÜİK'in açıkladığı resmi verilere güven de azalıyor.  Prof. Veysel Ulusoy'un yöneticiliğinde, bir grup akademisyenin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) hesapladığı rakamlar ise resmi verilerin oldukça üzerinde. Grup, son olarak, yıllık enflasyonunun Ocak 2022'de yüzde 114,87'ye ulaştığını açıkladı.

Peki, ENAG enflasyon hesaplamasını nasıl yapıyor? Kullandıkları yöntemin TÜİK'in uyguladığı metodolojiden farkı ne? Grubun kendi geliştirdiği bilgisayar programı sayesinde anbean ölçebildiği dinamik fiyatlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'enflasyondaki köpüğü alacağız' iddiasını  ne kadar gerçekçi kılıyor? ENAG yöneticisi Prof. Ulusoy ile konuştuk.

DW Türkçe: ENAG nedir? Nasıl ortaya çıktı?

Prof. Veysel Ulusoy: Temel olarak yaklaşık altı yıllık bir düşüncenin ürünü. Bir doktora tezi belirleme aşamasında ortaya çıktı. Çok da güzel oldu. Zira Türkiye için geçerli bir denge denetim rolü üstlendi. Bu proje için biz de Harvard Üniversitesi'ndeki meslektaşlarımızdan esinlendik.

Biz dedik ki günlük olarak borsadaki faaliyetleri, endeksleri ölçebiliyoruz. Her dakika faiz oranlarını görüyoruz. Televizyonun alt kısımlarında her dakika döviz kurunu görüyoruz. Fakat onların hepsine etki eden enflasyon oranını günlük olarak görmüyoruz. Ancak akademik hayatta artık günlük enflasyonu da modellerimize katmak zorundaydık. Bu açığı gidermek için yola çıktık ve başardık da.

Enflasyonu hesaplamak hem karmaşık hem de sorumluluk isteyen bir iş. Türkiye İstatistik Kurumu'nun sorumluluğuna baktığınızda, orada açıklanan bir istatistiğin cüzdanımıza etki ettiğini bilmek çok önemli bir şey. Enflasyonu örneğin aylık yüzde 13 değil de, çeşitli nedenlerden veya hatalardan dolayı yüzde 11 açıklanırsa o iki puan insanların cebinden çalınmış olur. Çünkü maaşlara verilen zamlar da bu enflasyon rakamları üzerinden hesaplanır.

Enflasyon hesaplamanın uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilmiş bir formülü var mı?

Kesinlikle var. Dünya Bankası'nın ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) çatı belirleyicisi olduğu enflasyon sınıflandırmasının aynısını biz de kullanıyoruz. Bunun adına da COICOP diyoruz. Hem bu iktisadi yöntemi kullanıyoruz hem de TÜİK'in dizayn ettiği enflasyon sepetini.

Bu hesaplamada geçen yıl itibarıyla 415 ürün kullanılıyordu, bu yıl 409'a düşürüldü. Biz de bunu kullanıyoruz. TÜİK'le aynı istatistiki ve matematiksel kavramları kullanıyoruz.

Peki, TÜİK'in enflasyon rakamlarıyla neden aranızda bu denli fark var?

O farklılık belki de çok veriye ulaşmamızdan kaynaklanan bir farklılıktır. Biz dinamik olarak verileri her gün alıp, günlük enflasyondan aya ve yıla geçiyoruz. TÜİK örneğin ayda üç veya dört defa sokağa, marketlere ve kiracılara giderken biz o rakamları her gün, her saat internetten "web scrapping" (veri kazıma) yöntemi ile alabiliyoruz. Biz enflasyonu yaklaşık 7 milyon veri ile hesaplarken TÜİK, bu yıl biraz artırdılar, aylık 550 bin civarında veri ile hesaplıyor.

Bu çok önemli bir fark. Çünkü o 550 bini kesikli bir veri seti olarak alıyorsunuz. Ayın yedisinde gidiyorsunuz, 15'inde ve 22'sinde gidiyorsunuz. Bu arada inanılmaz bir enflasyonist baskı oluyor.

Özetle son iki ayda Türkiye'ye baktığınızda inanılmaz bir fiyat sağanağı şeklinde bir yaklaşım var ve bunu kesikli verilerle ölçmek imkansızdır. En iyisi bizim gibi dinamik verilerle günlük ölçmek, galiba son dönemdeki büyük farklılıklardan bir tanesinin kaynağı da budur. Ama bir sürü kaynağı vardır.

Her saat veri girmenin de ötesinde biz aynı zamanda daha çok çeşide gidiyoruz. Örneğin bir patlıcanın 10 çeşidi varsa, hepsine de farklı bölgelerden her saat veri alarak bölgesel bağlamda da çeşitliliği sağlıyoruz.

Diğer taraftan şunu kaçırmayalım: TÜİK'in yaptığı gibi kesikli bir şekilde, yani ayda iki veya üç defa belli yerlere gittiğinizde bir gün ya yüksek enflasyona zammına rast gelebilirsiniz ya da büyük ihtimalle bir promosyona rast gelebilirsiniz. Bu da enflasyonu inanılmaz derecede oynak hale getirebilir. Buna dikkat etmek lazım.

Fiyatlarını internette yayınlamayan küçük ölçekli esnafın enflasyonunu hesaplayamıyorsunuz o zaman, öyle değil mi?

İstatistikteki büyük sayılar kanununa göre popülasyona ne kadar yaklaşırsanız, ne kadar çok fiyat verisi toplarsanız sonucu o kadar sağlıklı olur. Bakkaldaki enflasyon ile marketteki enflasyon, dikkat edin fiyat seviyesi demiyorum enflasyon, birbirine yakın gidiyor. Dolayısıyla bunları sunmadan önce test ettik.

Yereldeki bakkallara tabii gidemiyoruz. Ne öyle bir planımız var ne de bütçemiz. Ama TÜİK'in bu ayın üçünde verdiği enflasyonun bölgesel bağlamda dağılımına baktığınızda Türkiye'de enflasyon oranlarının aynılaştığını görüyoruz. Bu da şu demektir: Aslında yaygınlaşan market sistemiyle biz enflasyonu da transfer ettik. Bu noktada köy bakkalına inmenin de gereksizleştiğini gördük.

Özetle şu: Marketteki fiyat seviyesi bakkaldan farklı olabilir. Ortalama seviyeye koyduğunuzda enflasyon davranışında Türkiye'de bakkalla, örneğin bir Migros, Yemeksepeti veya Hepsiburada ya da diğer büyük marketlerin enflasyonu değişmiyor. Bu BİM'de de geçerli, A101'de de.

Bakın, ben size bir örnek vereyim. Denir ki TÜİK enflasyonu düşük göstermek için elinden gelen her şeyi yapıyor dolayısıyla A101, BİM ve ŞOK gibi indirim marketlerden fiyat alıyor. Aslında bu da yanlış. BİM'deki enflasyon da Migros'taki enflasyonla aynı enflasyon. Fiyat seviyesi farklı olabilir lakin fiyat değişimi, yani enflasyon aynı.

TÜİK'le hiç temasınız oldu mu?

Bir önceki TÜİK Başkanı Sayın Sait Hoca ile (Sait Erdal Dinçer) biz telefonda da görüştük, mailleştik ve hatta buluşacaktık. Telefon görüşmesinden birkaç hafta sonra buluşup bu farklılığın nereden kaynaklandığını bir test edecektik. Çünkü en güzel şey iki veriyi sistematik bir şekilde bilgisayar programlarıyla karşılaştırmak, ortalamada bir sapma olup olmadığını test etmek, bir de enflasyon oranlarındaki bu farklılığın nereden kaynaklandığını fiili olarak maddeler halinde yayımlamak ya da belirlemekti amacımız. Bu olmadı maalesef. Biliyorsunuz görevden alındı Sait Hocam.

Biz hâlâ TÜİK kapsamında kurumsal bir davet olduğunu düşünüyoruz. Çünkü sadece Sait Hoca'nın daveti değildi o. TÜİK'in davetiydi. Kişiler ayrıdır, kurumlar ayrıdır. Bu davetin gerçekleşmesini canıgönülden istiyoruz. Biz ayrı kurumlar değiliz. Toplumun refah seviyesinin artması ve verilerin daha sağlıklı olabilmesi için çalışan kurumlarız.

Söyleşi: Serdar Vardar

©️ Deutsche Welle Türkçe

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.