Ne mikro ne de makro ölçekte tedbirler alınmadığını ifade eden Prof. Ulusoy, “Ortada bir plan ve program olmadığı gibi bunu planlayacak insan sermayesi ve siyasi irade de yok. Varsa yoksa vergi artışı ve zamla beslenen bir kamu bütçesi. Durgunluğun olduğu yüksek enflasyonla yaşamayı yıllarca tecrübe edecek bir dönemdeyiz. Yabancı yatırımcının gelmediği, AB'de düşen talepten dolayı zayıflayacak ihracat ve bozulan kamu dengesi ile toparlanmak yıllar sürecektir” dedi.
Sözcü’de yer alan habere göre, fiyat verilerinin yanlış sunulmasının ekonomiye çok büyük etkisi olduğunu vurgulayan Ulusoy, “İlk olarak maaşlar daha düşük artışlara tabii olacağından fakirlik başlar. İkincisi, tüm göstergelerin reel değerinin hesaplanmasında kullanılan fiyat endeksleri ilgili değerleri olduğundan çok daha yüksek gösterir. Milli gelir hesabı tam da bunun açık örneği. Raf fiyatları ve harcama miktarı ile belirlenen nominal milli gelir eninde sonunda fiyatlar genel endeksi ile deflate edilerek reel bazda elde edilir. Yani enflasyonun temel dayanağı olan fiyat serilerine bölünen gerçek harcama gücü sonunda çok yüksek bir veri olarak karşımıza çıkar” diye konuştu.
“Milli gelirin yanlış hesaplandığı bir ekonomide geride kalan etkileri tartışmaya gerek yok”
Bu hesaplamaların etkilerine değinen Ulusoy, “Hatırlayın, pandemi döneminde her nasılsa dünyada tek büyüyen ekonomi olmuştuk. İşte sebebi gerçek harcamaların yanlış fiyatlarla ayarlanmasının bir sonucu bu. Milli gelirin yanlış hesaplandığı bir ekonomide geride kalan etkileri tartışmaya da gerek yok aslında” ifadelerini kullandı.
“Yapısal reformlar için bekleme lüksümüz kalmadı artık”
Kaynak bulmak için sürekli Körfez ülkelerine gidildiğini hatırlatan Veysel Ulusoy, “Yapısal reformlar için bekleme lüksümüz kalmadı artık. Tükettik tüm alternatif çözümleri. Çözümsüzlük var ortada. Bocalayıp durduğumuz, ülke gururunu bir tarafa attığımız bir durum” diye ifade etti.