Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası'nın politikalarını sistematik şekilde eleştirmiş ve bu durum Banka'nın baskı altına alınarak hareketsiz kılınmasına yol açmıştı.
Erdoğan, özellikle 2015'in ilk yarında eleştirilerini yoğunlaştırmış ve bu süreçte ülkeyi kutuplaştırıcı yöndeki politikaları ve çöken bölgesel mezhepçi dış politikasının da etkisiyle Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında ulusal parası en fazla değer kaybeden ülke haline gelmişti.
2015'in Mart ayında ülke ekonomisinin yaşadığı kırılmanın giderek etkisini yükseltmesi başta yabancı yatırımcı olmak üzere ülkede dolara yönelerek yurt dışına gidişi hızlandırmış ve kamu kurumlarını satarak ülke tarihinin en borçlu dönemine giren Türkiye cazibesini tüketmiş hale gelmişti. Bu dönemde yurt dışına kaçışın da etkisiyle Erdoğan dolar henüz 2.58 seviyelerindeyken, "Dolara yatırım yapan yaya kalır" diyerek ekonomide reform sürecine işaret etmişti.
Türkiye ekonomisi bu dönemin ardından hem politik hem de siyasi olarak reform sürecinin önünü açmak yerine borçlanma sürecini hızlandırmış ve ülke içinde kutuplaştıran, otoriter yönünü güçlendiren hamleler yapmaya çalıştı. İktidar ortağı FETÖ'nün darbe girişimi, Erdoğan'ın başkanlık dayatması ve özellikle Ortadoğu'da yapılan yeni mezhepçi atakların ve buna paralel uluslararası dengenin "kolay para" günlerini hızla geride bırakması ile beraber dolar rekor üzerine rekor kırmaya ve diğer deyişle Türkiye toprakları tarihte görülmemiş bir hızla yoksullaşmaya başladı. Sadece son 1,5 yılda dolar 0.7 TL değer kaybetti. Bunun anlamı da yüzde 30 oranında yoksullaştı.