Tele1 programcısı ve Korkusuz yazarı Can Ataklı, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üslubunu eleştirerek, "Tabii bu durum giderek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin neredeyse resmi üslubu haline geldi." dedi.
Can Ataklı, bugünkü yazısında, "Erdoğan hep bu üslubu kullanmak zorunda mı?" diye sordu.
Ataklı, AKP'lilerin de bu durumdan rahatsız olduğunu aktararak, "Şerefsiz, hain, terörist, darbeci” gibi kelimeler sadece Erdoğan'ın değil, başta iktidar yetkilileri olmak üzere devlet bürokrasinin de ağzından düşmüyor." yorumunda bulundu.
Can Ataklı'nın yazısından o bölüm:
Erdoğan hep bu üslubu kullanmak zorunda mı?
Dünyada kendi vatandaşına en çok dava açan siyasetçi herhalde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.
Kimseyi affetmiyor.
Facebook'ta, Twitter'da, Instagram'da, kahvede, sokakta hatta belki uykusunda sayıklarken kendisi hakkında hakaret olduğuna inandığı sözleri söyleyen herkesi dava ediyor.
Buna karşı, kendisi istediği herkese olabilecek en ağır hakaretleri etmekten çekinmiyor. Üstelik eğer herhangi biri Erdoğan hakkında şikayetçi olmaya kalkarsa da başına olmadık işler açılıyor.
Aslına bakarsanız Erdoğan'ın üslubu genellikle hakarete dayalı.
Siyasette adını ilk duyurduğu yıllarda hakkında söylenen “Kasımpaşalı”yakıştırmasından muhtemelen çok mutlu oldu ve o gün bugün kendini çok kaptırmış olmalı ki; kaba, insanı aşağılayan, iki cümlede bir hakaret unsuru taşıyan üslubunu hiç değiştirmiyor.
AKP'li yöneticilerin deyimiyle partinin cahil kitlesi de bu üsluptan çok mutlu oluyor. Erdoğan'ın konuşmalarından, başkalarına ağır hakaretler etmesinden derin bir haz alıyor.
Tabii bu durum giderek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin neredeyse resmi üslubu haline geldi.
“Kimsin sen? Haddini bil, sana mı soracağız? Şerefsiz, hain, terörist, darbeci” gibi kelimeler sadece Erdoğan'ın değil, başta iktidar yetkilileri olmak üzere devlet bürokrasinin de ağzından düşmüyor.
Ancak şunu hatırlatayım: Çok güçlü olduğunuzda pek çok kişinin beğendiği, beğenmeyenlerin de karşı çıkamadığı tutum ve davranışlar, zayıflama eğilimi taşımaya başladığınız anda bir anda tersine dönüverir.
Hafta sonunda bir kahvede çay içerken, yan masada yüksek sesle konuşanlarınsöylediklerine kulak misafiri oldum ister istemez.
Konuşmalarından AKP'ye oy vermiş olduklarını anladığım kişilerden biri “Ayıp oluyor ama… Faizleri emirle düşürttükten sonra Kılıçdaroğlu'na ‘Sana mı soracağım?' demek yakışıyor mu?” dedi.
Kafama takıldı, açıp Erdoğan'ın konuşmasına baktım.
Şöyle demiş; “Bugün yüksek faizle hükümetimizi devamlı sigaya çeken Bay Kemal, şimdi de faizlerin bu şekilde indirilmesinden rahatsız olmuş… Biz sana mı sorup da adım atacağız? Yeni yönetim sisteminden rahatsız. İlla parlamenter demokrasiye geçmek gerekiyormuş. Tek adam benmişim. Tek adamlığı sizden öğrendik ama biz tek adam değiliz.”
Erdoğan hızını alamamış şöyle devam etmiş; “Bay Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin emir alır hale geldiğini söylüyor. Nerede? Tek adam rejiminde. Türkiye Cumhuriyeti asla ve kat'a emir almamıştır. O sizin cibilliyetinizde var. Biz bugüne kadar kimseden emir almadık….. Senin o güvendiğin teröristler seni kurtaramayacaktır. Onlarla el ele kol kola Ankara'dan İstanbul'a yürümen seni kurtarmayacaktır. IMF'ye borcu biz mi yaptık? Siz yaptınız.”
Valla ne diyeyim bilemiyorum.
Gerçi Erdoğan, bu üsluptaki konuşmalarını uzun yıllardan beri yapıyor.
Fark şu ki, artık kendi seçmeni bile tepki göstermeye başladı, tehlike bu.