Oyuncu ve yönetmen Cem Yılmaz'ın ilk dizisi Erşan Kuneri, 13 Mayıs tarihinde Netflix'te yayınlandı. Dizinin galası ise yayından bir önceki gün İstiklal Caddesi'ndeki Grand Pera'da yapıldı.
Ancak eski Emek Sineması'nın yerine inşa edilen Grand Pera, uzun yıllardır kamuoyunun ve pek çok sivil toplum kuruluşunun tartıştığı bir "dönüşüm" geçmişine sahip.
Cem Yılmaz, ekibi ve Netflix, bu nedenle, gala için Grand Pera'nın tercih edilmesi yönüyle eleştirildi.
'Daha 40'ımız çıkmadı'
Emek Sineması'nın yıkılması öncesinde yapılan protestolarda yer alan ve son olarak Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırılan mimar Mücella Yapıcı da, Twitter hesabı aracılığıyla yaptığı paylaşımda, galaya tepki gösterdi.
Nisan ayı sonunda tutuklanarak cezaevine gönderilmelerinin üzerinden geçen süreye atıfta bulunan Yapıcı, "Aşk olsun. Daha '40'ımız çıkmadı. Canım acıdı. Emek Bizim. İstanbul Bizim" mesajını paylaştı.
Yapıcı bu mesajında hem Yılmaz'ı hem de galanın sunuculuğunu üstlenen Yekta Kopan'ı etiketledi.
Cem Yılmaz'dan "Sevişirken konsantre olamıyorum" diyen takipçisine cevap
Kopan'dan özür
Cem Yılmaz ve ekibinden eleştirilere ilişkin herhangi bir açıklama yapılmazken, Kopan ise Yapıcı'ya cevap vererek özür diledi.
Kopan, galadaki sunuculuk görevini bir hata olarak nitelendirdi ve Yapıcı'ya, bazı özürlerin sadece sözde kalacağını ve hataları telafi edemeyeceğini bildiğini söyledi.
Özür mesajında Kopan, "Ama sizden ve bu haklı mücadelenin yanında olan herkesten özür dilerim. Ve dilerim mücadeleye katkı sağlayarak hatalarımı telafi edebileceğim bir ömrüm olur. Saygılarımla" ifadelerini kullandı.
Bu, eleştiriler karşısında Kopan'ın ikinci özür mesajı oldu.
'Emek meğer bizimmiş'
Cumhuriyet gazetesi yazarı Emrah Kolukısa, gazetenin YouTube sayfasında yayımladığı videoda, "Küçük bir sitemim olacak; hem Netflix'e hem Cem Yılmaz'a. Dizinin galası Grand Pera'da yapılıyor. Burası, yıkılan Emek Sineması'nın yerine yapılan bina. Ne Netflix'e ne de Cem Yılmaz'a yakıştı diyebilirim" ifadelerini kullandı.
Sinema eleştirmeni Tunca Arslan da Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, "Emek Sineması'nın açgözlülükle yıkılıp yerine Grand Pera ucubesinin dikilmesi Türkiye'nin sinema kültüründe açılmış derin bir yaradır. Cem Yılmaz'ın yeni dizisinin galasını bu lanetli salonda yapması, sinemaseverlerin aylarca süren mücadelesini yok saymakla eş anlamlıdır" dedi.
Yazar Tuğçe Madayanti ise, Cem Yılmaz'ın filmlerinde Yeşilçam'ı kullanmasını ve galayı da Grand Pera'da yapmasını bir çelişki olarak yorumladı ve "Oradan paylaşım yapanlar unutmasın ki onca insanın ve istanbul hafızasının ahı var orada" dedi.
Gerek Cem Yılmaz'a gerekse de Yekta Kopan'a yönelik eleştirilerde, iki ismin de geçmişte Emek Sineması hakkında sarf ettiği sözlere de atıf yapıldı.
Yılmaz, Nisan 2013 tarihinde 32. İstanbul Film Festivali'nin Cemal Reşit Rey Konser Salonu'ndaki kapanış töreninde yaptığı konuşmasında eleştirel bir üslupla, "Benim sinema yaparken çok fazla emek harcamadığımı düşünenler var. Doğru, çünkü 'Emek harcanmaz'" ifadelerini kullanmıştı.
Sözlerinin devamında "Emek Sineması'nı satın aldım" şakasını yapan Yılmaz, "Keşke böyle olsaydı. Ama tam alacaktım, uyardılar beni. Meğer Emek bizimmiş zaten" demişti.
Yılmaz'ın bu sözleri salondaki seyirciden büyük bir alkış almış ve de salonda "Yaşasın Emek" yazılı dövizlerle birlikte "Emek bizim, İstanbul bizim" sloganı atılmıştı. Yılmaz da bunun üzerine son olarak, "Sevgili arkadaşlar, her zaman güzel oldunuz. Keşke birazcık da kalabalık olsak" temennisinde bulunmuştu.
Yekta Kopan ise birçok Twitter paylaşımında Emek Sineması'nın yıkılmasını eleştirmişti.
Emek Sineması'nın geçmişi
Bir alışveriş merkezi olan Grand Pera binasının bugün bulunduğu yerde, geçmişte Türkiye Cumhuriyet tarihinin ilk sinema salonu olan Emek Sineması yer alıyordu.
TMMOB Mimarlar Odası tarafından hazırlanan mimar.ist dergisinin Ekim 2016 sayısında, Seda Kula Say'ın kaleme aldığı yazıya göre, sinema salonun yer aldığı ve daha sonra Cercle d'Orient ismi verilen yapı, Osmanlı'da bir bürokrat olan Ermeni Katolik Abraham (Eramyan) Paşa için bir konut olarak 1880'lerin başında mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edildi.
Yapı, daha sonra Cercle d'Orient Kulübü tarafından kullanıldı ve ismini de (diğer adıyla Büyük Kulüp ya da Serkildoryan) bu kulüpten aldı.
İçinde İpek Sineması, Emek Sineması ve Rüya Sineması ve Cercle d'Orient pasajı ile birlikte bazı apartmanları da barındıran yapı, farklı şekillerde faaliyet gösterdi. Sahipleri Varlık Vergisi nedeniyle iflas edince 1957'de Emekli Sandığı mülkiyetine geçti.
Cercle d'Orient'ın içinde Melek Sineması adıyla hizmet veren sinema salonu ise 1958'den sonra Emek Sineması adını aldı.
1993 yılında büyük bir restorasyona tabi tutulan Emek Sineması, o tarihte çağdaş bir sinema sistemine kavuştu.
1979 yılı itibarıyla 28 yıl boyunca İstanbul Film Festivali'nin açılış ve kapanış gecelerine de ev sahipliği yapan Emek Sineması'nın içinde bulunduğu yapı 2009 yılına kadar da faaliyet gösterdi.
2006 yılında yenileme alanı olarak belirlendi.
"Yeşilçam Sokak Sürdürülebilir Kentsel Gelişim ve Dönüşüm Projesi" duyuruldu ve 2009 yılında da bu proje kesinleşti.
2013 yılında yapımına başlanan restorasyon kapsamında Emek Sineması da dahil yapının içerisindeki bir dizi bina yıkıldı. Sinema salonu, yeniden inşa edilen yapının beşinci katına taşındı. Eskiden olduğu yere ise mağazalar açıldı.
Projeyi gerçekleştirenler Emek Sineması'nın aslına uygun olarak, süsleriyle birlikte yeniden inşa edildiğini savunsa da, projeyi eleştirenler sinemanın yıkımı ile kent kültürünün ve hafızasının yitirildiği düşüncesinde.
Bu kapsamda 2013 yılına dek sinemanın yıkımını durdurmak adına çok sayıda eylem gerçekleştirildi. Bu eylemlere çok sayıda sinema sanatçısı, sivil toplum kuruluşu ve siyasi partiler de katıldı.